|
Çok basit bir soru, 90’larda koronaya yakalansaydık ne olurdu?

Dünya, tarihte eşine emsaline az rastlanır bir salgınla mücadele ediyor. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere salgından etkilenmeyen hiçbir devlet yok. Hatta salgınla mücadelede gelişmiş ülkelerin yaşadığı zorluklar diğer ülkeleri geride bırakmış durumda.

Böylesine küresel bir sorun yaşanırken, Türkiye birçok ülkeye göre başarılı bir mücadele veriyor. Hem salgını önlemek hem de ekonomik sıkıntılarını hafifletmek için mücadele verilirken, pandeminin henüz Türkiye’ye gelmediği bir dönemde ellerini ovuşturup, “Artık hükümet bu işin altından kalkamayacak ve millet bizi iktidara getirecek” diye hayale kapılanlar oldu. Gerçi son zamanlardaki yalana dayalı algı operasyonu ve propagandalarına bakılırsa bu hayalden hâlâ vazgeçmiş değiller.

Başkalarının başarısızlıkları üzerine netice elde etmeyi hedeflemek yanlış bir tercihtir ama yine de kendileri bilir. Otomobil yarışında hızlı gitmek yerine, rakibinizin lastiğinin patlamasını umut ediyorsunuz. Ya da 100 metre koşucususunuz ama rakibinizin nefesinin kesilip yere yığılmasını bekliyorsunuz. MasterChef’te yarışmacısınız, rakibinizin tuzluğunun kapağının bozularak tuzun yemeğe boca olmasını hayal ediyorsunuz.

İşte bizim muhalefetin anlayışı da aynen böyle. “İktidar, Suriye’de bataklığa gömülsün, Libya’da Hafter galip gelsin, Doğu Akdeniz’de sismik arama gemilerimizi Yunan taciz etsin, bütün bunlar olmazsa korona herkese bulaşsın, ekonomik tetikçiler Türkiye’den para çıkarsın. Böylece iktidar zorda kalır ve seçmen bizi tercih eder, vs vs.” Maalesef, kafa bu…

Koronavirüs üzerinden yöneltilen eleştirilere çok basit bir soru sormanın zamanı geldi. “Böylesine atıp tutuyorsunuz da peki, bu salgına 90’larda yakalansaydık neler olurdu”, diye hiç düşündünüz mü? Gelin birlikte cevap arayalım.

90’larda korona oldunuz. Yapacağınız ilk iş sabah namazından önce kalkıp hastane kuyruğuna girmek. Bu arada eğer sahur vaktinde sizden önce gelenler çok değilse şanslısınız. Kuyruğa girip mesai saatini bekleyeceksiniz. Mesai saatinde görevliler size sıra numarası verecek. Tabii ancak sayılı kişilere numara veriliyor. Sizden erken davrananlar fazla ise ertesi gün daha erken gelmenin hesabıyla eve döneceksiniz.

Ertesi gün erkenden gidip sıra numaranızı alıyorsunuz. Eğer yalnız gittiyseniz yine işiniz yaş. En az iki kişi gitmeniz lazım ki, biriniz doktor sırasında beklerken, biriniz eczane kuyruğuna girmeniz lazım. Şansınız yaver gitti muayene oldunuz, hemen reçeteyi eczane kuyruğunda bekleyen yakınınıza götürüyorsunuz. Tabii eğer sıra ona geldiğinde reçetenizdeki ilaçlar kalmışsa alabileceksiniz.

Şayet ‘Bu ilaçlardan kalmadı’ sesini duyarsanız işte o zaman yandınız. Hemen “Yarın gelir mi?” diye soracaksınız. Gelir, cevabını alırsanız çok şanlısınız, erken gelip ilaçlarınıza kavuşursunuz, “Gelmez” cevabını alırsanız tekrar doktor kuyruğu, “Hocam bu ilaçtan kalmadı muadilini yazar mısınız” diye yalvaracaksınız. Bu arada yeniden doktor kuyruğu sürecini anlatmama gerek yok.

Bu süreç sosyal güvencesi olanlar ve acil olmayanlar için. Bir de acilen devlet hastanesine düşerseniz ilk soru “Neyin var?” değil tabi. İlk soru, “SSK’lı mısın?” cevap evet ise “Biz sana bakamayız” cevabıyla başka kapıya, diyecekler sana.

Evet, 90’larda koronavirüse yakalansaydık mesele çok basit olacaktı. Koronadan değil hastane kuyruklarında birbirimize bulaştıra bulaştıra ya ölecektik ya da toplumsal bağışıklığımız güçlenerek atlatacaktık bu melaneti.

Tabii ki eleştiriler olacak, yanlışlar dile getirilecek, eksiklerin tamamlanması için öneriler sunulacak. Ama bunları yapabilmeniz için yukarda anlattığım sistemin kahramanı olmamanız lazım. Belki Z kuşağı dediğiniz ve o günleri bilmeyen gençleri bu algı operasyonlarınızla bir süre aldatabilirsiniz ama biz 90’larda vaktimizin önemli bir bölümünü hastane ve eczane kuyruğunda geçirdik. Gençler! Eczane demişken, öyle çarşıda pazardaki eczaneler değil ha, hastane içindeki eczaneler. Dışardaki eczanelerden ilaç almak bizim için hayaldi.

O günlerin kahramanı bugünlerde, sağlık çalışanlarının hakları dışında her konuda görüş beyan eden, PKK’ya yapılan operasyonlara “halk sağlığı sorunu” diyen Tabipler Odası’na desteğe gitmiş. Ziyaretin ardından yaptığı açıklama ile 90’lardaki performansından hiçbir şey kaybetmediğini gösterdi. Salgınla mücadele konusunda tarihe geçecek öneride bulundu. “Kahvehanelerde oyunlar serbest olsun, bulaşmayı önlemek için de her oyunda yeni iskambil kâğıdı verilsin.” Evet, bu kadar basit…

#Koronavirüs
#Türkiye
#Hükümet
#PKK
4 yıl önce
Çok basit bir soru, 90’larda koronaya yakalansaydık ne olurdu?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı