|
“İç işgalciler” zil takıp oynadı. “Muhafazakâr Amerikacı”lar sahaya sürüldü. Ama dünyanın ekseni değişecek.
ABD Başkanı
Biden
24 Nisan açıklamasında
“soykırım”
ifadesini kullandı diye;
“iç işgal cephesi”
zil takıp oynadı. Utanmadılar, arlanmadılar,
“bu milletin yüzlerce yıllık hafızası bize ne der”
demediler.
Selçukluk’dan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e
taşınan, bir sonraki yükseliş için
olağanüstü
adımlar atan siyasi genetik
“bizi nasıl yargılar”
, “tarih dışına iter” demediler.
Gözlerini kararttılar.
Din, iman, ülke, millet, değer ne varsa gözden çıkardılar
. Hepsinin üzerinde
tepinmeye
, ahlaksızca bize ait ne varsa onlara saldırmaya başladılar.

Kale kapılarını içeriden açanlar, ABD silahını Türkiye’ye doğrulttu.

ABD-Batı
vesayetinden
, terörden,
dışarıdaki çevrelemeden,
içerideki yıkım arayışından yana bir kez daha
açık tavır
sergilediler. Dışarıdan müdahale gelirse
Türkiye’yi yakıp yıkacaklarını, kale kapılarını içeriden açacaklarını,
ülkenin
anahtarını
teslim edeceklerini gösterdiler.
ABD silahlarını Türkiye’ye doğrulttular,
“soykırımla yüzleşin” diyen PKK (HDP) ile birlik olup Türkiye’yi vurdular.
Çanakkale Cephesi’nde İngiliz, Doğu Cephesi’nde Rus, İstiklal Savaşı’nda Yunan oldular.
Suriye ve Irak’ta PKK, Karabağ’da Ermeni, Akdeniz ve Ege’de ABD ve Fransa oldular.

“Muhafazakar Amerikacı”lar sahaya sürüldü.

“İç işgal cephesi” ifadesi tam da yerine oturdu.
Osmanlı’dan günümüze gelen
vesayet damarının sadece bugünün liberalleriyle temsil edilmediği,
sadece
“mutlak Batıcı”
lardan oluşmadığı, her politik görüşte yaşadığı netleşti.
En acısı da bugünlerde
büyük rolün “muhafazakâr ve İslâmcı Amerikacı”
lara verildiği, bu alanda yatırım yapılan yerin sadece FETÖ olmadığı,
onlarca yıl milli, muhafazakâr, İslâmcı bilinenlere en az FETÖ kadar yatırım yapıldığı ve şimdi onların sahaya sürüldüğü
görüldü.

21. yüzyılın İstiklal Mücadelesi’nin bütün cepheleri ortaya çıktı.

Bir
“suçüstü”
daha yaşandı ve
ihanetin boyutları, 21. yüzyıl İstiklal Mücadelesi
’nin bütün cepheleri ortaya çıktı. Türkiye’yi içeriden teslim almak isteyenlerin kimlere yatırım yaptığı, kimleri öne çıkardığı,
kimler için ortam hazırladığı
bir kez daha netleşti.
İlk tepkiler herkesi ele verir.
Kimi açıktan sevindi, kimi gizli gizli.
Kimi
utangaç
eleştiri yayınladı. Kimi Türkiye’yi, devleti, hükümeti suçladı. Kimi açıklamayı Türkiye’nin hatalarına bağladı.
Kimi
Biden’dan da ileri gidip
Türkiye’ye, milletimize,
hepimize “soykırımcı” dedi.
Bazıları ise
bütün sinsilikleri
ile, iki yüzlülükleri ile, Erdoğan’a kininden
ülkeyi satacak bir savrulma
sergiledi.

Ayasofya’nın, Karabağ zaferinin intikamı alındı! İstanbul’a Endülüs planı...

Liberali, ulusalcısı, muhafazakârı, sağcısı, solcusu, “milliyetçisi” hatta “İslâmcı”sı
sevindi.
“Biden Türkiye’yi tokatladı”, “Erdoğan’a haddini bildirdi”, “müdahale sinyalleri geldi”
ifadeleriyle kendilerini rahatlattılar.
İstanbul için
“Konstantinopol”
denmesi bile vicdanlarını rahatsız etmedi. Bunun;
Karabağ zaferinin, Ayasofya’nın intikamı
olduğunu görmediler.
Batı’nın Endülüs’ü yüzyıllar sonra yok ettiği gibi, İstanbul için de büyük bir hesabı olduğunu,
aslında kendilerinin de bu duruşlarıyla buna hizmet ettiklerini düşünmediler.

Bu kimliğin aziz taşıyıcıları, imparatorluklar kuran akıl, bu bir iç siyasi mesele değil.

Bilerek yapıyorlar.
Bilerek Müslümanlıktan, Türkiye’den intikamlarını alıyorlar.
Öyle ise, durum çok
vahim
demektir. Türkiye
içeriden kuşatılıyor,
cepheler içeride kuruluyor, büyük saldırı içeriden yapılacak demektir.
Öyle ise,
bu vatanın, bu medeniyetin, bu kimliğin, bu siyasi genetiğin aziz taşıyıcıları, imparatorluklar kuran akıl
çok daha sert bir mücadeleye girecek demektir. Bu durumda Türkiye’nin meselesi
demokrasi, siyasi iktidar, iç politik bir mesele değil. Milli güvenlik, varoluş, yüzyılların hesaplaşması meselesi
dir.

Mesele “soykırım” sözü değil. Biden, rezil ülkenin aciz lideri.

Biden’ın ”soykırım”
demesinin bugünün dünyasında siyasi bir karşılığı yok.
Milyonların kanı üzerine kurulmuş, 21. yüzyılda bile yüzbinlerce insanı katletmiş bir devlet,
kendi başkanını doğru dürüst seçemeyip dünyaya
rezil olan bir ülkenin aciz lideri,
yüz yıl önceki bir olayı değerlendirecek
ahlâkî yeterliliğe
sahip değil.
ABD, o yetkinliğini bütün alanlarda kaybetmiş,
küresel merkez rolünü yitirmiş, 21. yüzyılın yükselen güçlerine karşı hızla
zemin kaybeden, dünyanın yarısı ile kavgalı
bir ülkedir.
Kredisi yoktur. İnandırıcılığı yoktur. İtibarı yoktur.
Artık bir daha olmayacaktır.
Ayrıca; 1. Dünya Savaşı dönemi tezleri Türkiye gibi yükselen bir ülkeye karşı
“yaptırım” gücünü kaybetmiştir.
Bunu
Karabağ’da gördük. Suriye, Irak, Libya, Akdeniz ve Ege’de gördük.
Daha birçok alanda, yerde göreceğiz.

15 Temmuz’dan çok daha büyük saldırı planlıyorlar.

Bir ABD açıklamasında “soykırım” ifadesi kullanılmasının çok daha ötesinde gerçeklerle ve
tehditlerle
karşı karşıyayız.
Bu tehdit;
CHP’nin, HDP’nin (PKK), İYİ Parti’nin,
AK Parti’den ayrılan
muhafazakâr vesayetçilerin,
marjinal ideolojik çevrelerin, terör örgütlerinin hep birlikte Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için,
15 Temmuz’dan daha büyük bir savaşa hazırlanmasıdır.
ABD, Avrupa, İsrail, Türkiye’nin yükselişinden, tarihi dönüştürmesinden,
yüzyılların iddialarının bugüne çağrılmasından rahatsız olan,
endişe eden
bütün güçler bu yapıya, bu savaşa destek veriyor.

Daha büyük krizleri, ihanetleri alt ettik. Bunu da edeceğiz…

Size abartı gelebilir ama önümüzdeki günlerde, aylarda, yıllarda
bunun çok daha pervasız örneklerine
tanık olacağız.
“Erdoğan’ı devirme”
,
iç politik arayış gibi pazarlanan bu hesap,
Türkiye’yi yeniden
ABD, Avrupa kölesi
yapmaya dönük büyük bir projedir. 21. yüzyıl boyunca bu çatışmayı izleyeceğiz.
Ama tarih döndü, hesap döndü, eski medeniyetler yeni sözlerle döndü.
Güç haritaları dağıldı, yeni yükselişlere, yeni kuruluşlara tanık olacağız. İmparatorluklar kuran,
kıtalara hükmeden akıl, bunun da üstesinden gelecek.
Yüzyıllar içinde
çok daha büyük krizleri, ihanetleri alt etti,
bunu da edecek.

Türkiye’nin özgürlüğü zihinlerimizde başlar. Sesi, nefesi, silahı olun.

Bizler; 21. yüzyılın güçlü Türkiye’sine, merkez ülkesine,
yüzyılların iddialarına, coğrafyanın kurtuluşuna,
bütün bunların bir
medeniyet mücadelesi olduğuna inanan bizler, Türkiye Ekseni’ne güç vereceğiz, orada toplanacağız,
daha büyük bir cephede duracağız.
Siz siz olun, bunları siyasi parti, kişisel hınç, Türkiye’nin zaafları olarak pazarlayanların zihinlerinizi bulandırmasına izin vermeyin.
Türkiye’nin gücü ve özgürlüğü hepimizin zihinlerinde başlar sonra kıtalara yayılır.
Hep böyle oldu, yine böyle olacak, oluyor da.
Öyleyse siyasi partinize,
kimliğinize, cemaatinize, çevrenize,
politik ön kabullerinize bakmadan yüz yıl sonra gelen
bu dalgaya güç
verin.
Türkiye’nin sesi, nefesi, gücü ve silahı olun.

Bir kez daha dünyanın eksenini değiştireceğiz. Korkuları bu, kavga bu.

Türkiye’yi
içeriden veya dışarıdan durdurmalarına
izin vermeyin.
Biden “soykırım” mı demiş! Çok da umurunuzdaydı.
Yola devam, büyük yürüyüşe devam.
Tereddüt etmek, ürkmek, sendelemek, durmak, geri dönmek yok.
Tarih ve coğrafya bizi çağırıyor.
Ve biz geleceğiz.
Tek kavga bu.
Bütün cepheler bunun için kuruldu. Ve
bu mücadeleyi en iyi bilen milletiz.
Bir kez daha
dünyanın eksenini değiştireceğiz. Korkuları bu.
#Muhafazakâr
#Amerikacı
#Biden
#Soykırım
#Müslümanlık
#21. yüzyıl
#Türkiye
#İstanbul
#Konstantinopol
#Ayasofya
#Karabağ zaferi
#Batı
#Endülüs
3 yıl önce
“İç işgalciler” zil takıp oynadı. “Muhafazakâr Amerikacı”lar sahaya sürüldü. Ama dünyanın ekseni değişecek.
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset