|
Ama çok zor biliyon mu?

O şey yok mu? Neydi la o caddenin adı? Atatürk müydü, İnönü müydü? O caddelerden biri işte. Böyle nehrin kenarından yürüyon da hani cami var. Eski cami. Padişah mı yaptırmış, paşa mı yaptırmış. Hani minaresi var ya la. Neyse. Orada şey oldu biliyon mu?

Aslında bak vallaha bilmiyom. Hiç oluru yoktu ki. O prenses, bizim halimizi görüyon. Varsa yeriz, yoksa sokakta kıvırılır yatarız. Onun yatağı kuşun tüyünden olmazsa olmaz. Neyse. Öyle nehir boyu yürüyüp Atatürk Caddesi’ne döndük. İnönü mü la caddenin adı? Hani var ya la. Neyse. Ben buna dedim ki şurada dedim limonata yapıyorlar. Öyle şeyden falan değil, hakiki limondan. İki tane çakak mı dedim. Çakak dedi la. Bi de güldü. Anladım ben neye güldüğünü. Çakak denir mi? Denmez. Ne diyecen? Şurada çok güzel limonata yapıyorlar, birer limonata içelim mi güzel bayan diyecen. Yahut mesela güzel bayan demek de şey olabilir. Öyle dümdüz, kibarcana soracan. Birer limonata içelim mi? Dönmedi benim ağzım işte. Bir de her yanımı ter basmış zaten. Hani sanayide arabanın altına yatıp ince iş yaparsın da ter boşanır ya her yerinden. Hah. O da boşalırmış zaten. Boşanır yanlışmış. Bence doğru gardaş. Ona ne diyecen? Ter bedenden akınca boşanıyor işte bedenden. Ayrılıyor. Neyse. Orada şey oldu biliyon mu?

Böyle sebepsiz bir daha güldü. Çok güzel güldü. Böyle çok güzel gülünce bana güldü zannettim. Yani öyle dalga geçer gibi gülmek değil de hani insan sevdiği insana güler ya böyle. Hani şey gibi. Sebebi yok ama gülersin işte. Öyle mi güldü öteki türlü mü güldü bilemedim. Bana dert oldu. Yekten sordum. Sen dedim niye güldün ki? Dedi ki hiç, öyle güldüm. Nasıl dedim, öyle güldüm derken bana mı güldün, komik bir şey mi yaptım ben dedim. Yok dedi komiklik yapmaktan değil de hoşuma gitti dedi. Ne gitti ki hoşuna dedim. Ya öyle değil bir an işte hoşuma gitti dedi. Tamam dedim ben de onu soruyom işte, hoşuna giden ne? Sen dedi. Sen dedi gardaş la. Ben nasıl oldum biliyon mu? Hani kaportaya macun çekmeden önce o sürdüğümüz şey yüzünden kafa bi gider ya. Tam öyle oldum. Kafa komple gitti. Beyin yandı. Benim de sen hoşuma gidiyon da ben bu işler nasıl olur bilmediğim için dedim, susuyorum dedim. Neymiş o işler dedi. Yine güldü. O işler işte dedim. İnsanın kalbinde kuşlar uçuran o işler. İnsanın ümüğünde soluğunu, alnında damarını sıkıştıran o işler. İnsana bildiğini unutturan, bilmediğini öğreten o işler. Tam böyle dedim gardaş. De ki bana nerden biliyon bu lafları? Sanayide 50 NC’lerin arkasında mı gördün, şarkılardan mı öğrendin? Vallaha değil. Öyle söyleyiverdim. Ondan sonra şey oldu biliyon mu?

Sen dedi çok güzel bir insansın dedi. Dedim aha dalga geçiyor benle. Lan oğlum bırak bana şimdiye kadar güzel bir insansın diyeni insansın diyen olmadı daha. Bir anam kara kuzum diye severdi. Onu da işte anla. Çirkin diyemiyor da rahmetli, kara diyo anlıyon mu? Bizde güzellik ne arasın? Neyse. Bana sen güzel bir insansın deyince hani böyle şaşırtırsın dörtten ikiye çakarsın bazen arabayı da böyle yığılır ya araba; öyle yığıldım. Tekledim la bildiğin. Bana diyor ki sen çok güzel bir insansın. Sensin güzel dedim. Sen öyle güzel bakmıyor olsan benim gibi birinde nasıl bir güzellik göreceksin dedim. Dedi ki öyle değil. Yüzün gözün de güzel ama asıl senin kalbin güzel. Kalbinin güzelliği yüzüne de vurmuş senin dedi. Orada şey oldu biliyon mu?

Benim krank mili dağıldı. Öyle çöküverdim pastanenin, pastane değil la, kafenin sandalyesine. Hani on saat direksiyon sallarsın da yoldan başka bir şey görmez, camlaşır gözlerin. Öyle oldu. Yola daldım gittim. Şerit de değiştiremiyorum. Karşımdan böyle geliyor dümdüz. Şerit değiştirsem sıyıracam da değiştirmedim. Dedim ne olacaksa olsun, bu saatten sonra kendini şarampole atan terbiyesizin önde gidenidir. Yürüdüm üstüne. Orada şey oldu biliyon mu?

Çarpıştık ama ölüm kalım olmadı. Vade dolmamış demek ki. Dedim ki şimdi nasıl olacak? Dedi ki ne nasıl olacak? Dedim işte şimdi sana dedim böyle baktım ya. Az önce kafadan çarpıştık ya. O nasıl olacak? Anlamadım dedi. Dedim anlamayacak bir şey yok. Elim kolum titriyor ya şimdi. O nasıl olacak? Yine dedi ki anlamadım. Dedim anlatayım. Sen bana baktın, güzel bir insansın dedin, hoşuma gidiyorsun dedin ya. O nasıl olacak? Dedi bir şey olmayacak. Burada, Atatürk Caddesi’nde… İnönü Caddesi miydi la yoksa oranın adı. Nehrin ilerisinde hani. Sen de biliyorsundur orayı da aklımıza gelmedi şimdi. Cami var hani. Şadırvanı var bahçesinde. Neyse. Dedi ki şey yapmayalım, konuşmayalım şimdi bunu dedi. Zamanla olur o işler dedi. Orada şey oldu biliyon mu?

Limonataları içip kalktık. Olup olacağı da o kadarmış zaten. Birer limonataymış gardaş olup olacağı. Şey yapmadım ben de. Neticede nasip. O prenses, biz keloğlan anasını satayım. Ne diyecen? Nasip diyecen, çare var mı? Mecbur yüklendik Müslüm Baba’ya. Ama çok zor biliyon mu?

#Atatürk
#İnönü
#Müslüm Baba
3 years ago
Ama çok zor biliyon mu?
Sosyal çürüme yazıları 3: Şişirilmiş dudaklar cumhuriyeti
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir