|
Nerede oturuyoruz ya da bizim mahalle neresi?

Senelerden 1969. “Kendi halinde yaşamaların şehri” Urfa’ya, “rejime bağlılık onurumuzdur” tadında bir Milli Eğitim Müfettişi gelir bütün sevimsizliğiyle. Değil sade Urfa’ya, tüm dünyaya nizamat verebileceğini düşünen şişirilmiş özgüveni ile bu müfettiş, önemli, çok önemli bir görev icra etmek için Urfa’dadır.

O görev, Urfa şartlarında başörtüsü ile öğretmenlik yapmasına ses edilmeyen gencecik bir öğretmendir. Bulunacak, “devletin ideolojisine uygun şekilde” giyinmesi temin edilerek tehlikesiz biri haline getirilecektir.

Müfettiş, bu gencecik öğretmene başındaki örtüyü çıkarıp öğretmenliğe devam edebileceğini söyler. Öğretmen, kabul etmez bunu. “Ben sadece Allah’ın tesettür emrine uyuyorum” olur cevabı. Aradığı “ideolojik düzleştirmeyi” temin edemediği için mutsuz, bu gencecik öğretmenin öğretmenlik kariyerini bitirdiği için sevinçli şekilde döner müfettiş geldiği yere. O gencecik öğretmenin Milli Eğitim Bakanlığı ile ilişiği kesilmiş, rejim kurtulmuştur.

O genç öğretmenin görevinden uzaklaştırılmasına o yıllarda Urfa Hal Pazarı Müdürlüğü yapan Zübeyir Yetik de tepki göstermiş, rejim onu da görevden uzaklaştırarak devam etmiştir yoluna.

O yılların Urfa’sının müftüsü, büyük fakih Halil Gönenç Hocadır. Meseleyi duymuş, müteessir olmuştur. Bu genç öğretmene “çocuklara Kur’an öğretebileceği” bir imkân sağlar. Bildiğimiz kadarıyla o imkânı sağlamak zor, hem de çok zor olmuştur.

O genç öğretmen 1969’dan 2021 yılına değin, hiç evlenmeden, talebe yetiştirmiştir Urfa’da. “Kur’an okumayı öğrettiği kız sayısı” kabaca 100 binin üzerindedir. Dahası, kızlara sadece Kur’an okumayı öğretmekle kalmamış, 1969’dan 2021’e kadar süren “okuma halkaları” ile Risale-i Nur’lar başta olmak üzere pek çok İslami kaynağı binlerce insana okutmuştur.

O öğretmenin adı Melahat Armağan. Yetmiş yaşını açmış bu koca çınar, iki gün önce emaneti sahibine teslim etti.

Rahmetli Nihat Armağan ağabeyin ve Mustafa Armağan’ın gerçek, Sabri Aslan ve Mehmet Akif İnan gibi tanınmış isimlerin ise manevi ablalarıydı Melahat Armağan. Sevgili yoldaşım Yusuf Armağan ile Mustafa Armağan’ın halasıydı. Allah rahmet eylesin.

Bana, “sizin mahalle neresi?” diye sorduklarında “Melahat Armağan’ın, Mehmet Akif İnan’ın, Halil Gönenç’in, Zübeyir Yetik’in yaşadığı mahalle neresiyse orası” cevabını rahatlıkla verebilirim.

Türkiye’yi mahallelere, kompartımanlara, vagonlara bölmeden anlayamayan zihinler için ise şunu söyleyebilirim: Aydınlık, onurlu ve Müslüman bir Türkiye’nin imkânını elleriyle toprağı kaza kaza, fedakârlıklar yapa yapa, acılar çeke çeke inşa etme gayretinde olmuş bu güzel insanların mahallesi yoktu. Onlar, bir mahalle olamayacak kadar azlardı ve bir çiçekle baharın gelemeyeceğini biliyor olmalarına rağmen “bütün baharların bir çiçekle başladığı” cümlesine yürekten iman ediyorlardı.

Şimdi bugün “bizim mahalle-karşı mahalle” diskuru kuran adamların hangi “bizim mahalle”yi kastettiklerini bilmiyorum. Aralarında ne Sabri Aslan var, ne Nihat Armağan var, ne Halil Gönenç var, ne Zübeyir Yetik var, ne de Melahat Armağan. Ama “bizim mahalle”den bahsetmeye başladıklarında öyle coşkuyla konuşuyor, öyle ateşli söylevler veriyorlar ki zannedersin bunların çektiği çilenin yanında Melahat Hanımın çektiği çile çocuk oyuncağı kalır, bunların verdiği hizmetin yanında Melahat Hanımın verdiği hizmet bir çay bardağını doldurmaz.

Bizim mahalle, öyle mi? Evet. Bizim “mahalle olamayacak kadar az sayıda insanla” kurduğumuz bir mahallemiz vardı. Türlü imkânsızlıklar içerisinde “bir büyük imkânı arayan” bir mahalle. Ama o mahalle geride, çok geride kaldı.

Şimdi mahallemiz değil, zevksiz müteahhitler eliyle yapılmış beton yığını sitelerimiz var. Ne var ki serimizin hoşluğu bir türlü geçmediği için “bizim mahallenin” gölgesi için uğraşıp, didinip duruyoruz.

Sanılmasın ki bu uğraştan memnun değiliz, mutlu değiliz. Vallahi hem memnunuz, hem mutluyuz. Sadece işte böyle arada bir “buraya nasıl geldik, gelmeseydik olmaz mıydı?” diye hayıflanıyoruz. Yoksa hâlâ çoğumuzun derdi “o imkân için çabalamak”tan ibaret.

Direniyorsak o imkân için direniyor, dayanıyorsak o imkân için dayanıyoruz.

#Urfa
#Müfettiş
#Mahalle
3 yıl önce
Nerede oturuyoruz ya da bizim mahalle neresi?
Maçın adamı Livakovic
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...