|
O büyük hayal kırıklığını yönetmek

Türkiye’de “yandaş olmak” sadece AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklediğinizde gerçekleşebilen bir şey biliyorsunuz.

Ne Kemal Kılıçdaroğlu’nu canhıraş şekilde destekleyen medya elemanları, ne eline verilen metni ezberleyip seslendire-biliyor diye oyuncu payesi alan zanaatkâr tayfa, ne de Avrupa ve Amerika’dan apardığı müzik yahut şakalarla şarkıcı yahut komedyen olarak

anılan bit-yavşak takımı “yandaş” sayılıyor memlekette.

Açık konuşmak gerekirse Fazıl Say’ından Gonca Vuslateri’sine, Athena Gökhan’ından Şahan

bilmem nesine kadar bir dünya yandaş, benzerini ancak ikinci lig takımlarının amigolarında görebileceğimiz bir performansla tüm toplumu politize etmeye çabalıyorlar.

Bu, sürdürülebilir değil.

Takip ediyorsunuzdur. Bu tayfanın son arzu nesnesi Muharrem İnce oldu. Cumhurbaşkanı adayı oldu ya. Adama etmedik hakaret, yapıştırmadık etiket bırakmadılar. Allah için Muharrem İnce de pek altta kalmadı. Bu tayfaya iyi ayar veriyor, sinir uçlarıyla güzel oynuyor.

Yarın Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu lehine yarıştan çekilse bu tayfa bu sefer de İnce’nin PR’ını yapma yarışına girecek, o da ayrı bahis.

Bu, burada bir dursun.

Tayyip Erdoğan seçimin ilk turunda kazanırsa bu kitlenin hayal kırıklığını nasıl ve ne şekilde yönetmek gerektiğine dair sosyo-psikolojik öngörülerde bulunup bir takım eylem planları yapmak lazım geleceğine dair bir kanaatim var.

Aklımın erdiği hemen her seçimde Tayyip Erdoğan’ın karşısındaki adayın seçimi silip süpüreceğine dair “mutlak bir inanç” ile yola çıkan bu kitle, Tayyip Bey seçimi kazanınca derin bir hayal kırıklığına saplanıp öfkelendikçe öfkeleniyor malum.

Hele bu seçimde altılı ganyan masasının yanına HDP de oturunca an itibariyle seçimi 60-40 oranında falan kazanacaklarını yazıp çiziyorlar, buna can-ı gönülden inanıyorlar.

Ya hiç dayak yememişler ya matematik bilmiyorlar anlayacağınız.

Dayak yemedikleri de kesin, matematik bilmedikleri de aslında. Dayak yeseler sesleri bunca terbiyesizce yükselmez. Toplumu kristalize etmek için çaçaronluk etmezler. Matematik bilseler, altılı masanın ve HDP’nin tüm potansiyel seçmenlerinin kayıtsız şartsız, hiç itirazsız Kılıçdaroğlu’na oy vermesi durumunda bile yüzde 50’yi biraz geçebileceğini hesaplarlar.

Ben, an itibariyle başkanlık yarışında Tayyip Erdoğan’ın epeyce önde olduğunu görüyor ve önümüzdeki 45 günde bu farkın kapanacağını da düşünmüyorum. Gerçi 45 gün bir politik zemin için oldukça uzun bir süre ama yine de o mesafe bu politik yaklaşımla ve bu dağınıklıkla kapanacak bir mesafe değil bana kalırsa.

“Hayal kırıklığı” diyorduk değil mi? Arada Kemal Kılıçdaroğlu lehine 20 puan fark olduğunu düşünen bu kitlenin ve bu kitlenin amigolarının seçimi kaybetmeleri durumunda hesap sormaları gerekenlerin kim olduğu bence malum ama o hesabı asla sormayacaklar. Politik anlayışlarının, politika yapma biçimlerinin, toplumu nasıl “yanılgılı” şekilde değerlendirdiklerinin eleştirisini geliştirmek yerine hakaretlerin, küfürlerin, aşağılamaların bini bir para olacak.

Muharrem İnce’nin Kılıçdaroğlu lehine adaylıktan çekilmemesinden tutun da Meral Akşener’e, Davutoğlu’na, Babacan’a kadar bir dünya sorumlu bulacaklar da bir türlü kendi ahmaklıklarıyla yüzleşmeyecekler.

O derin hayal kırıklığını yönetemeyecekleri için daha da öfkelenecekler. Karınlarının şişi bir türlü inmeyeceği için daha da çirkefleşecekler.

Şimdi giriştikleri bayram havası yerini yasa terk edince ortalık iyice karışacak velhasıl.

Rehabilitasyon vazifesi yine biz yandaşlara düşecek, iyi mi?

#Seçim
#AK Parti
#Recep Tayyip Erdoğan
#Kemal Kılıçdaroğlu
#CHP
#Fazıl Say
#Gonca Vuslateri
#Athena Gökhan
#Şahan Gökbakar
#Muharrem İnce
1 yıl önce
default-profile-img
O büyük hayal kırıklığını yönetmek
İçimize biriken şeyler
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar