|
Bir kez daha aşk ile: Din terakkiye manidir

Önce oradan başlayalım: Kabaca “bilim vallaha da billaha da yanlış bir şey yapmaz. Bilim var ya bilim, acayip bir şeydir” demek manasına gelen “bilimcilik”, atom bombasının icadıyla değil de Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla “ölür.” O ana kadar “bilimin insanlığın gelişmesi için tek şart” olduğunu düşünen pozitivist zihinli abilerle ablalar bile “bilim dünyanın sonunu getirecek mi?” şeklinde başlayan tartışmalarla, bilime olan inançlarını kaybetmeseler bile, en azından “bilim etiği” denilen meseleyi gündemlerine alırlar.

Şuradan da devam edelim: Sosyal medyada pek beğeni alan “herkes din çalıştı, soru biyolojiden geldi” kalıp cümlesini görünce hüzünlü ama gevrek bir gülümseme attığım doğrudur. Zira biyolojinin, özellikle son 50 yılda insanlığa yaptığı hayırlı hizmetlerle insanlığa yaptığı kötülükleri bir teraziye koysak biri diğerine üstün gelir mi emin değilim. “Genetiği değiştirilmiş bitkiler”den başlar, “biyolojik silah” meselesine kadar ilerler biyolojinin günah defteri. Ha, tabii ki sevap defteri de oldukça kabarıktır. Fakat şu: İnsanlığın kurtuluşunun “biyoloji çalışmak”ta olduğunu düşünmek için dümdüz bir ahmak olmanız gerekir. Bir gram fazlası değil.

Niye böyle söylüyorum bunu? Şundan: Bugünün form değiştirmiş bilimciliği ısrarla “bilimi insandan ayrı olarak ilerleyen” bir şey zannediyor. Oysa bilim, “insanın ahlâkı kadar üretilen” bir şeydir. Ahlâkınız “kitle imha silahı üretmeye” elverdiği an bilim, insanlığın hayrına değil şerrine işlemeye başlar. Ahlâkınız “bitkilerin genetiğini değiştirmeye” elverdiği an bilim insana kötülük yapmaya başlar.

“Ne ki bilimseldir, o iyidir” ahmaklığı, kusura bakılmasın ama zihnini tembelliğe alıştırmış insanların 19. yüzyılda kalmış kafa konforundan başka bir şey değildir. Son 20 yılda insanlığın başına bela olmuş virüslerin yüzde kaçının laboratuvar ortamında bilim adamları tarafından üretildiğine bakmak bile ne dediğimin anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

Şimdi size ürkütücü bir şey söyleyeyim saygıdeğer bilimciler. Burun kıvırdığınız “din”, -elbette özelde İslâm dininden bahsediyorum- aslında bugün yaşadığımız krize 10-12 asır önce cevap verme başarısı göstermiştir. Nasıl mı? Anlatayım.

Sizin dediğiniz olsun. Covid-19 virüsü laboratuvar ortamında geliştirilmemiş de “hayvandan insana” geçmiş olsun. Buyurunuz size İslâm fıkhından mis gibi iki ifade. “Habais yenmez” ve “ucub yenmez.”

İlki “pis olduğunu bildiğin şey yenmez” demek kabaca. İkincisi ise “senin gözüne doğrudan çirkin gelen mahlûkatın yenilmesi uygun değildir” demek. Daha da açık yazayım. İslâm fıkıhçıları diyor ki: “Yarasa pistir ve ucubdur. Yeme onu.”

Dahasını söyleyeyim. Bugün burun kıvırdığın ve “din bilime karşıdır” dediğin yer var ya. Hah. O İslâm dini özelinde külliyen yalandır. Medreselerde hem aklî hem de naklî ilimleri yutarcasına öğreten 11. yüzyıl bilgini İbn Sina, bugün bile üzerine çok fazla şey koymaya ihtiyaç duymayacağımız bir “salgın protokolü”nü ortaya koymuştur mesela.

Kilise üzerinden insanlığa vaz’edilen “din terakkiye manidir” cümlesi, İslâm açısından bidayetinden beri yok hükmündedir. Bütün İslâm âlimlerinin bilim tasnifleri aklî bilimleri içerir zira. Medreselerde matematik, astronomi, mantık, kimya, felsefe, ne lazımsa okutulur.

Fakat tabii bir bakıma “din terakkiye manidir” de. İnsanın doğaya hunharca galip gelmesine engel olması bakımından, kitle imha silahı üretimine koyduğu mesafe bakımından, anamalcılığı, karaborsayı, faizi yasaklaması bakımından İslâm “terakkiye manidir.” İnsanın hunharca bir yok edişe köle olarak kendini yok etmesini istemez çünkü. Bunu anlamak bilimcilere zor, çok zor geliyor. Çünkü standart bir bilimci misal “uzay madenciliği” haberlerini sevinçle karşılıyor. Bunun “insana uygunluğunu” düşünmek yerine “bilimsel gelişime uygunluğunu” hesaba alıyor çünkü yalnızca.

Unutmadan ekleyelim. Sevgili Muhammed Berdibek yazdı da “işte hakikat bu” dedim. Şöyle: “Doktor tedavi, imam dua, geri zekâlı da geri zekâlılık eder. Kaide hiç değişmez.”

O halde cümleyi düzeltelim: “Dine adam gibi çalışabilseydik biyolojiden böyle kazık bir soruyla karşılaşmazdık.”

#Koronavirüs
#Muhammed Berdibek
#Kilise
4 yıl önce
Bir kez daha aşk ile: Din terakkiye manidir
FETÖ’nün eliyle Bağımsız Türkiye’yi işgal etmek istediler
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?