|
Edebiyat burada sana yardım edemez

Ahmet Turan Alkan FETÖ mensubu değildir. İşin burası tartışmaya açık değil benim açımdan. Ahmet Turan Alkan Ülkücü de değildir. İşin burası da tartışmaya açık değil benim açımdan. Vaktiyle “Ülkücülerle temasının olması” birini Ülkücü yapmaz. Yapmaz zira tanıdığım ve bildiğim kadarıyla Ülkücüler için haysiyet, gurur, onur gibi meseleler “başat meseleler” halindedir ve Ahmet Turan Alkan’a Ülkücü demek için tanıdığım, bildiğim Ülkücülerin tamamına “siz Ülkücü değilsiniz” demem gerekir.

Peki, nedir Ahmet Turan Alkan? Leş bir Demirel sağcısıdır. Ve bütün leş Demirel sağcıları gibi edebiyat ile, incelikli dil oyunları ile, ağda ile yaptığı her fenalığı, yediği her herzeyi affettirebileceğini, unutturabileceğini düşünmektedir.

Hop. Bir dakika. Yanlış olmasın. “Aman da çok pişmanım, bu FETÖ’yü 16 Temmuz sabahına kadar anlayamadım, memleketin selametini düşünecek basireti gösteremedim” yazısı yazan ve böylelikle “kültürel dolaşıma yeniden girebileceğini düşünen” Ahmet Turan Alkan belki de gerçekten pişmandır. Haşa, Allah mıyım ki birinin gösterdiği pişmanlığı, ettiği tövbeyi “gerçek mi değil mi, bilemem” diyerek tahfif edeyim? Herkesin pişmanlığı kendine… Herkesin tövbesi Rabbi ile arasında…

Benim itirazım tam olarak şuna: Kibri tam bir buçuk kilometre uzunluğunda bu leş Demirel sağcısı 16 Temmuz sabahına kadar Recep Tayyip Erdoğan’ı, Devlet Bahçeli’yi, onlara gönül veren milyonlarca insanı güya o ince zekâsıyla durmaksızın sarakaya alıyor, olmadık hakarete boğuyordu. Ve güya tüm bunlar için özür dileyip pişmanlık serdettiği yazısında değil pişmanlığın izi, tozu bile yok. Yine o devasa kibir, yine o “sarkastik olayım da yazdıklarımda bir ..k var zannedilsin” edası, yine o bıyık altından gülümseyerek “ben bunları nasılsa kafalarım hacı” uyanıklığı.

Burada edebiyat sana yardım edemez Ahmet Turan Alkan. Sen, bir gecede 250 insanı şehit eden bir P.İ.Ç topluluğunu son ana ve kanının son damlasına kadar savunmuş adamsın en nihayet. Bize zekânı gösterme. Bize sarkazm yapma. Bizi aptal yerine koyma. Pişmansan, ötede pişman ol. Bize “acaba adamlar bunu da yurt dışına kaçırsalardı aynı pişmanlığı gösterir miydi?” sorusunu düşündürtmeden yap bunu. Bize “ulan adam terör örgütünden içeride yattı, hâlâ bir gram vazgeçmemiş kibrinden” cümlesi kurdurtmadan yap bunu. Sessizce, sakince, terör örgütünün gazetesinden, yayınevinden, bilmem nelerinden kazandığın paraları usul usul yiyerek tamamla kalan ömrünü kendi pişmanlığınla.

Hem Erdoğan’a, hem Bahçeli’ye sinyal yapmana, yeniden kültürel dolaşıma girmek için edebiyatın kafasını gözünü kırmana, o yere batası kibrini gizleme ihtiyacı bile duymadan bizimle dalga geçmene ihtiyacın yok ayrıca. Bak Ali Bulaç ahbabına. Eski arkadaşları bir lahzada temize çıkarıp köşe bile verdiler herife. Yakında kitapları da yayınlanır. Sen de dert etme bunları. Türkiye unutkan memlekettir. “Adamın Türkçesi çok iyi yaaa” diyerek mahpus damında yazdığın romanları basacak yayınevi de bulursun, sana “hocam” diyerek imza gününde sıraya girecek okur kitlesi de. Takma kafana. İletişim Yayınları’nı dene mesela. Kadın taciz edip etmediği belirsiz yazarlarını goygoya kurban edip kovarlar falan tamam da kafası dut gibiyken iki insanı öldüren Emrah Serbes’in romanlarını basmaya devam ederler. Senin romanlarını mı basmayacaklar? Senin Türkçen şahane “hocam.” Ayrıca bayılıyoruz yani senin şu ironik, sarkastik diline falan. Gerek yok böyle ağdalı cümlelerle “çok pişmanım da çok pişmanım” yazıları döktürmene. Git ötede, kendi kendine, kuşe-i uzletinde pişman ol “hocam.”

Sana niçin bunca kızgınım biliyor musun? Ben, dershaneler tartışmasının sürdüğü o üç ay boyunca fitne ateşi çıkmasın diye, Müslümanlar (o zamanlar FETÖ’yü hâlâ Müslüman sayıyordum ne yazık ki) meydan kavgası vermesin diye çeşitli itidal çağrıları yaptım, FETÖ’nün de işine belli oranda yarayabilecek 5-6 tweet attım diye uykuları kaçan adamım. Ya Halil Kantarcı, Erol Olçok, Mustafa Canbaz mahşerde önüme bu tweetleri koyarlarsa ve “Bize ne 15 Temmuz gecesi meydanda olmandan, bize ne ardımızdan gözyaşı dökmenden, derlerse ben o şehitlere ne cevap veririm” diye uykularım kaçıyor. O tweetler hakkında söyleyebilecek tek cümlem yok. “Hayatımın en büyük aptallığı idi” desem o bile yetmez.

Oysa sen, o yere batası kibrinle, o leş sağcılığınla, mabadını yaya yaya, her cümleni hesaplaya hesaplaya, Erdoğan’a, Bahçeli’ye, sinyal yapa yapa “pişmanım” diyorsun yahu. “İnsan utanır” diyeceğim ama ben senin türünü iyi bilirim. Sizde utanma yoktur, sadece konjonktür vardır. O yüzden hiç olmazsa şunu diyeyim: “Bir sus ulan! Edebiyat burada sana yardım edemez.”

#Edebiyat
3 yıl önce
Edebiyat burada sana yardım edemez
‘NATO’nun Suriye sınırı Çin Seddi olabilir’…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir