|
15 Temmuz şehitleri hayatta olsa ‘irtica’ yönetmeliğine göre Harp Akademilerine girebilirler miydi?

Dikkat ediyor musunuz bilmiyorum.

15 Temmuz’dan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin asli görevine yönelmesi ve böyle yaptığı için başarıdan başarıya koşması, gürültü çıkarma kabiliyeti yüksek bir kesimi sürekli rahatsız ediyor.

Israrla paçalardan tutup çekiştirmeye çalışıyorlar.

“Dur! Senin Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Irak’ta, Karabağ’da işin yok, ülkene dön, ‘iç tehditle’ uğraş, rejim bekçiliği yap, yeniden vesayet oluştur, silahını milletin üzerinde tut, gerektiğinde kullan, senin misyonun bu” demeye getiriyorlar.

Bunu böyle direkt söylemiyorlar tabii.

Bildikleri yöntemler, kodlar var, onları kullanarak yapıyorlar.

Mesela, bir cenaze töreninde bando ekibi cenaze marşına yanlış ayakta yakalanmışsa, “Ordu ne hallere düştü” diye vaveyla kopartıyorlar.

Mesela, Ordu’nun tepesindeki insanların demokratik siyasete olan bağlılıklarından duydukları rahatsızlıkları, filanca hasta nasıl ziyaret edilir türü suçlamalar üzerinden dışa vuruyorlar.

Bütün meseleleri TSK, ‘dış tehdit’ yerine, eskiden olduğu gibi ‘iç tehditle’ uğraşsın.

Ordu, tankları, Suriye’de PKK’ya karşı değil, Sincan’da halka karşı sürsün istiyorlar.

‘SOYUT’ SUÇLAMALAR YERİNE ‘SOMUT’ VE KAPSAMLI KRİTERLER

Bu girizgâhı, Harp Akademileri’ne giriş şartlarını belirleyen yönetmelikteki değişiklik bahsine girmek için yaptık.

Bilmeyeler için küçük bir özet yapayım:

Milli Savunma Üniversitesi Harp Okulları Yönetmeliği’nin 44’üncü maddesinde yer alan “Tutum ve davranışlarıyla yasa dışı, siyasi, yıkıcı, irticai, bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olması” şartı yerine, daha uzun, daha kapsamlı ama bütünüyle somut verilerin kullanıldığı bir düzenleme yapıldı.

Yeni yönetmelikte Harp Akademisi’ne girişe yasak getiren ‘somut suçlar’ ile ilgili uzun bir liste var. Hepsini yazarsam yerim kalmayacak ama konunun anlaşılması için bir kısmını aktarayım:

-Devletin egemenlik alâmetlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar,

-Devletin güvenliğine karşı suçlar,

-Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar,

-Kamu güvenine karşı işlenen suçlar,

-Zimmet, yağma, irtikap, rüşvet, iftira, hırsızlık, dolandırıcılık,

-Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, suç uydurma, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, vs.

Liste daha uzun, isteyen internetten girip tamamını görebilir.

Hem yönetmeliğin önceki halinden vazgeçilmesinin, hem de bu türden suçların uzun uzun sıralanmasının amacı çok açık değil mi?

Harp Akademisi’nin kapısının kimlere açık, kimlere kapalı olacağı belirlenirken, soyut, belirsiz, kişiden kişiye değişen kriterler yerine, hukuk sisteminde yer alan somut kriterler gözetilsin istenmiş.

Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında olduğu gibi, “Suçta ve cezada kanunilik ilkesi” doğrultusunda bunlar yapılmış.

ELMALARLA ARMUTLAR KARIŞINCA ÇELİŞKİLER KAÇINILMAZ OLUYOR.

Buna karşın, tartışmayı eski Türkiye iklimine çekerek ‘irtica’ üzerinden yürütmek isteyen çevrelerin, 15 Temmuz’u istismar ederken içine düştükleri çelişkilere ne demeli?

Mesela Muharrem İnce’nin şu paylaşımına:

“Harp okullarına girişte ‘İrticai faaliyetlere karışmamış olma’ şartını yönetmelikten kaldıran AKP, 15 Temmuz’dan hiçbir ders almadığını bir kez daha gösterdi. 251 şehidin ahı sizin üzerinizden kalkmayacak! Kendinize gelin, bu yanlıştan derhal dönün.”

Sayın İnce’ye sormak isterim.

251 şehit hayatta olsa, kendisinin önerdiği haliyle ‘irtica’ kriterine göre kaçı TSK’ya girebilirdi?

Ya da aynı soruyu, hayatta kalan 2 bin 196 gazi için düşünelim.

Muharrem İnce’nin irtica kriterleri gözetilerek bir seçim yapılacak olsa, 15 Temmuz gazilerinin kaçı Harp Akademileri’ne girme imkânı elde edebilir acaba?

Dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, cuma namazı sonrası gazetecilerin bu yönetmelik değişikliğine dair sorularını cevaplarken, “Ülke, ordu huzuru için bazen böyle düzenlemeler olur” dedi.

Sarih, meseleyi özetleyen bir cümle bu.

Kanaatimce, ülke huzuru için, Ordu huzuru için işin en ideali, TSK başta olmak üzere devletin kurumlarının topluma bütünüyle açık olmasıdır.

Toplum derken, toplumun geniş kesimlerini kastediyorum.

Böyle olursa, ‘ele geçirilecek mevzi” güdüsüyle hareket edenlerin önü kesilmiş olur.

Bunun için de, yönetmeliğin eski halindeki ‘soyut’ kavramlar yerine, yeni halinde olduğu gibi, somut, herkesin kabulü olacak veriler üzerinden hareket edilirse, kimsenin önü haksız yere kesilmediği gibi, hak eden hak ettiğini daha fazla elde eder.

“İrtica kavramı kaldırılırsa, FETÖ geri döner” diye düzenlemeyi mecrasından çıkarmaya çalışanlara bir de şunu sormak lazım:

FETÖ ne zaman, Türkiye’nin hangi şartlarında, hangi yöntemleri kullanarak büyümüş, ordu içinde hâkim konuma gelmişti?

Hadi söyleyin bakalım.

#FETÖ
#15 Temmuz
#İrtica
#Harp Akademileri
3 yıl önce
15 Temmuz şehitleri hayatta olsa ‘irtica’ yönetmeliğine göre Harp Akademilerine girebilirler miydi?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’