|
Muhalefet cephesinde ‘adaylık’ karmaşası

Geçtiğimiz günlerde Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Halk tv yayınında 2018 seçimleriyle ilgili söylediklerinin eksik şekilde tartışıldığını düşünüyorum.

Aradan geçen günler boyunca, benim düşündüğüm türden bir yoruma rastlamadığım için, “Bir tek ben mi öyle düşünüyorum” diye tereddüde kapıldım önce.

Siyasi gözlemlerini ‘sağlam’ bulduğum iki ayrı dostumun aynı minvalde düşündüğünü fark edince, yalnız olmadığımı fark ettim.

Söylemek istediğim şey şu:

Babacan’ın 2018 seçimleriyle ilgili o sözlerini, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e verilmiş mesajlar olarak okudum ben.

Nasıl mı?

Anlatayım.

Malum, ‘Çok aktörlü-çok faktörlü’ olarak nitelendirdiğim muhalefetin çatı aday arayışlarıyla ilgili iki aydır iki isim, örtülü bir yarış sürdürüyor.

Biri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, diğeri de İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener.

O akşamki yayında sarf ettiği sözlerle, bu isimlerin arasına üçüncü bir aday adayı olarak, Ali Babacan’ın da katıldığını söylemek mümkün hale geldi.

Babacan, 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi muhalefetin aday belirleme çabalarına değinirken, Abdullah Gül’ün ortak aday olması için yürütülen çalışmaların tam ‘göbeğinde’ olduğunu söylediği açıklamasında şu türden ifadeler de kullanmıştı:

“Bugünkü duruma baktığınızda muhalefet ortak aday çıkarırsa başarılı olabilecekti. Ama olmadı ve 5 yıl kaybetti memleket. Neden olmadı?

Diğer siyasi parti liderleri gelip teklif ettiler ortak adaylık konusunu Sayın Gül’e. İsimler belli. Teklif edenleri topladığınızda eğer ortak aday olsaydı, rahatlıkla seçimi kazanabilecek bir tablo vardı o dönemde.”

Bu sözlerin içeriği dönemsel şartlar üzerinden ayrıca tartışılır.

Farzı muhal öyle olsaydı, yani o dönem çok rahatlıkla kazanabileceği bir ortam olmuş olsaydı Abdullah Gül, İyi Parti dışındaki partilerin desteğiyle yola devam eder, seçimlerin en azından ikinci tura kalabileceği hesabıyla, çıktığı yoldan geri dönmezdi.

Peki, 2018 hatırlatması yaparak Babacan, Akşener’e neyi hatırlatıyor?

Bana kalırsa, kendi baktığı pencereden şöyle şeyler hatırlatıyor:

-2018’de eğer o kurguyu bozmamış olsaydın, o iş olup bitmişti.

-Partin ve kendi çelik çekirdek seçmenin dışında, diğer partilerin senin ismin etrafında kenetlenebilecek bir durumu yok.

-Halbuki, 2018’de senin dışında kalan herkes, Gül ismi etrafında buluşmuştu. Şimdi siyasette olup da ona en yakın duran isim benim. O nedenle, sen çekil, benim adaylığımın önü açılsın.

-Şansını kullandın, sıranı savdın, artık Türkiye’ye aynı bedeli tekrar ödetmemelisin.

24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Tayyip Erdoğan’ın ilk turda rahat bir şekilde kazanmasından sonra, ‘muhalefet mahallesinde’ baskılar, Meral Akşener’in üzerinde yoğunlaştı.

Akşener bu baskılara, 2019 yerel seçimlerinde büyük fedakârlıklar yaparak cevap verdi.

Meclis’teki Aritmetik dağılım kendisine, İstanbul ya da Ankara’dan birinde ortak adayın kendi partisinden çıkarılması hakkını verdiği halde, pazarlık yapmaktan uzak durdu.

Onun üstüne, CHP lehine oluşan ittifak nedeniyle, 81 ilden bir tane bile belediye başkanı çıkaramadı.

Ama günün sonunda muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayı olabilecekse eğer, bu kayıpların kayda değer bir tarafı yoktu kendisi için.

Akşener, bir sonraki seçimde muhalefetin ortak adayı olmak için hırsla gayret sarf ederken, bir yandan da adaylık konusunda belirleyici bir rolü olan CHP’ye, ve Kemal Kılıçdaroğlu’na, “İstanbul ve Ankara ile ilgili ittifak formülü bana ait. Benim sayemde o seçimleri kazandınız” mesajları vermekte.

Akşener’in adaylık şansını sıcak tutan şöyle bir faktör var.

Kılıçdaroğlu’nun CHP kimliği olmayan bir isim etrafında birleşme arayışları.

Geçenlerde, burada aktarmıştım.

CHP lideri, İstanbul’dan İmamoğlu’nun, Ankara’dan Mansur Yavaş’ın adaylığına en azından şu an için sıcak bakmıyor.

Çünkü, her iki belediyede de Meclis çoğunluğu Ak Parti’de olduğu için, bu iki isimden birinin aday olması halinde belediyeyi kaybetme durumu ortaya çıkacak.

Gerçek gerekçe bu mudur?

Yoksa, başka hesaplar bir gerekçe üretmeyi gerektirdiği için mi böyle diyor orası bilinmez.

Ancak Kılıçdaroğlu bu görüşünü adaylık dönemi geldiğinde korursa, yani CHP dışından bir isme yönelmekte ısrarlı olursa, o zaman Babacan’la Akşener arasındaki adaylık rekabetinin daha da kızışacağını öngörebiliriz.

Geçenlerde, Akşener’in Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Mansur Yavaş olmasını istediği yönünde haberler de çıktı.

Bunu üst düzey bir Ak Partili isimden ben de duydum.

İyi Parti Genel Başkanı’nın baktığı yerden bakacak olursak, böyle bir haber şu anlama gelmez mi?

Ya beni adaylığıma rıza gösterirsiniz, ya da benim önereceğim adayı kabullenmek durumunda kalırsınız.

Tercih sizin!

#Ali Babacan
#Kemal Kılıçdaroğlu
#AK Parti
3 yıl önce
Muhalefet cephesinde ‘adaylık’ karmaşası
Az da olsa utanabilseydiniz
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?