Hastaneler, şirketler, hane halkı en kötü senaryoya hazır olmalı dendi.
Almanya Ekonomi Bakanı Habeck, ruble ile ödemenin kabul edilemez olduğunu vurguladıktan sonra, bunu, Putin’in yaptığını şantaj olarak nitelendirdi.
Şimdi küçük bir matematik hesabı yapalım:
Avrupa kıtası, Türkiye’nin 10 katı doğalgaz tüketiyor.
Bizim yıllık tüketimimiz 50 milyar metreküp civarı iken, Avrupa’da bu rakam 500 milyar metreküpe kadar çıkıyor.
AB, tükettiği doğalgazın yüzde 40’nı Rusya’dan ithal ediyor.
Bu da kabaca 200 milyar metreküpe tekabül ediyor.
Yani bizim toplam tükettiğimiz gazın 4 katı kadar gaz Rusya’dan Avrupa’ya gidiyor.
Avrupa’nın Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığının bitmesi için doğu tarafı hariç, kuzeyde, güneyde, batıda yani her nerede doğalgaz varsa, bu gazın güvenli ve yüksek kapasiteli boru hatları üzerinden Avrupa kıtasına, en fazla da Almanya’ya ulaştırılması gerekiyor.
İşin açıkçası, Avrupa’nın dev cüssesini doyurabilecek doğalgaz rezervleri büyük ölçüde kıtanın güney ve güneydoğusunda bulunuyor.
Doğu Akdeniz’den, Mısır’dan, İsrail’den, İran ve Irak’tan, Azerbaycan’dan, Körfez’den taşınabilecek gazın gidebileceği en iyi güzergâh ise Türkiye’den geçiyor.
Coğrafi konumu dışında, acilen geçmesi gereken gazlar için kurulu haldeki boru hatları, Türkiye için ikinci bir avantaj daha sağlıyor.
Ukrayna savaşı başladıktan sonra Türkiye’ye geliş gidişlerin artması, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un, Almanya Şönsölyesi Scholz’un yaptığı ziyaretler, doğrudan enerji başlığıyla alâkalıydı.
Geçtiğimiz haftalarda
İran’ın Erbil’e yaptığı füze saldırısında gözettiği hedefler de, yeni enerji denklemine, tartışmalarına kendi
üslûbuyla katılması anlamına geliyor.
Her durumda, önce bu işin matematiği, yani ekonomisi hesap edilecek.
En güvenli ve en kazançlı hat neresi ise tercihler ona göre yapılacak.
Bu da demek oluyor ki, yeni enerji denkleminde bütün yollar Türkiye’ye çıkıyor.
Burası böyle.
Tarihin hızlandığı, seneler içinde olabilecek gelişmelerin haftalar içine sığdığı bir sürece girmiş durumdayız.
İki bakımdan:
İçinden geçtiğimiz süreç, Avrupa’nın enerji tedarikinde Türkiye’yi vazgeçilmez hâle getirmişse eğer, yapılacak pazarlıklarda Türkiye’nin enerji maliyetlerini düşürmek gibi bir hedef de öncelikli olarak gözetilebilir.
-Ölçek büyüterek, daha büyük düşünerek Filistin sorununun çözümü,
-KKTC’nin tanınması,
-Mısır’ın, tıpkı İsrail gibi Mısır halkının faydası da gözetilerek denkleme dâhil edilmesi,
-Körfez’le daha yakın işbirliği, Irak ve Suriye’deki istikrarsızlığı bitirme iradesinin ortaya konması, İran’ı tecritten çıkaracak, kazan-kazan formülüne ikna edecek bir zeminin yakalanması vs.
Güneyden Avrupa’ya gidecek milyarlarca metreküp doğalgaz için asgari güvenlik ortamının sağlanması hayati bir önem taşıyorsa, bunun sağlanması için Ortadoğu’da barış ve istikrar istesek çok şey mi istemiş oluruz?