|
Yüzde altmış sekiz virgül doksan beş (%68,95)

Bu neyin yüzdesi diye merak ediyor olmalısınız.

Çok az kişi, sadece başlığa bakarak bu rakamın neyin oranını yansıttığını tahmin etmiş olmalı.

21 Ekim 2007’de yapılan, Türkiye tarihinin beşinci halk oylamasında çıkan ‘Evet’ oylarının oranına tekabül ediyor bu rakam.

Referandum sonucunda 68,95’ oranında seçmen, cumhurbaşkanını halkın seçmesine ne dersiniz sorusuna
“Evet deriz”
cevabını vermiş, hayır diyenlerin oranı ise yüzde 31,05’de kalmıştı.
(2007 referandumunun yapıldığı günün gecesi PKK, tam da o günü denk getirecek ve hedef alacak şekilde, Dağlıca karakoluna kanlı bir baskın yapmış, o baskında 12 asker şehit olmuş, referandum, tam da terör örgütünün hedeflediği gibi
‘coşkusuz’
bir atmosferde yapılmıştı. O referandumun yeterince hatırlanmamasının bir sebebi de budur)

AK Parti’ye ülkenin 11’inci cumhurbaşkanını seçtirmemek için uydurulan 367 garabeti gibi pek çok olağandışılıkların yaşandığı 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde, birçok bariyer aşıldıktan sonra, aynı şeyler bir daha yaşanmasın diye alınan en güçlü karar oydu.

Cumhurbaşkanlarını halkın seçmesiyle hem daha demokratik bir model benimsenmiş olacak, hem de seçim dönemlerinde yaşanan o gerilimlerin önüne geçilmiş olacaktı.

Öyle de oldu.

Cumhuriyet tarihi boyunca her 7 yılda bir kendisini tekrarlayan, darbelere gerekçe üreten, vesayet odaklarına bayram ettiren krizler dönemi o şekilde tarihe karıştı.

Daha önce darbecilerin ağzında olan düdük halkın eline geçince, tartışmalar ve gerilimler de bitti, herkesin sonuçlarına rıza gösterdiği yahut göstermek zorunda kaldığı bir dönemin kapıları açılmış oldu.

Bilindiği üzere 2007 referandumunun devamında cumhurbaşkanını halkın belirlediği iki seçim yapıldı.

2014 ve 2018’de yapılan bu seçimlerin ikisini de Tayyip Erdoğan ilk turda kazanarak iktidarda 20’inci yılına girdi.

MUHALEFET PARTİLERİ
28 ŞUBAT’TA BU KONUDA NE YAPACAKLARINI DA AÇIKLAR MI?

Geçen Pazar günü Ülke Tv’de yaptığımız programda bu konuları konuşurken, AK Parti Meclis Grup Başkanvekili Muhammed Emin Akbaşoğlu, telefonuma sosyal medyada yaptığı paylaşımı mesaj olarak attı.

Biz o sırada, 6 muhalefet partisinin ilk defa bir araya geldiği, ortak bir gelecek için yelken açtık mesajlarını verdikleri buluşmayı konuşuyorduk.

Akbaşoğlu’nun paylaşımı ise bu 6 partinin liderlerine, temsilcilerine şöyle sesleniyordu:

“Önerdiğiniz sistemde devletimizi ve milletimizi temsil eden Cumhurbaşkanı’nı kim seçecek? Doğrudan milletimiz mi, yoksa parlamento mu? Bu sorunun cevabını kamuoyuna açıklamalısınız!”

Akbaşoğlu, bana gönderdiği mesajda, attığı twitte sorduğu sorulara yenilerini eklemiş, dile getirdiği meselenin gerekçelerine dair de şunları eklemişti:

“Zira son sözü doğrudan millet mi söyleyecek? Yoksa vesayet odaklarının rol alabileceği sisteme geri mi dönülecek?
Milletimiz elindeki yetkinin alınmasına rıza göstermez.
Cumhurbaşkanı’nın millet tarafından seçilmesi durumunda da parlamenter sistem yürümez.”

Bunlar doğru, yerinde sorular.

Artı, Cumartesi kurulan muhalefet masasında yerini alan genel başkanların doğrudan muhatap olmak zorunda olduğu sorular.

Sizin modelinizde Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmeye devam mı edecek?

Yoksa eskiye mi döneceksiniz?

Herhalde 28 Şubat günü yapılan çalışma duyurulduğunda bu konudaki yaklaşımlarını da öğrenmiş oluruz.

28 ŞUBAT DEYİNCE O GÜN OLMASIN DİYEN ÇIKMAMIŞ MI
ACABA

Bu arada…

28 Şubat tarihi belirlenirken o masada oturan hiç kimsenin aklına şöyle şeyler gelmedi mi acaba?

Bizim getirmeye çalıştığımız sistem, Türkiye’nin en kirli, en uğursuz dönemlerinden birine yol verdi.

Öyle bir dönemin açılmasını kolaylaştırdı.

28 Şubat sürecini yaşatanlar, parlamenter sistemin zayıflıkları üzerinde tepine tepine o yolu açtılar.

Biz şimdi öyle bir dönemin yıldönümünde bunu yaparsak millet bize ne der diye düşünen olmadı mı acaba?

O masada oturanların aklına böyle şeyler hiç gelmemişse,

İçlerinden bazılarının aklına geldi de dile getirecek cesaret bulamamışsa,

İçlerinden bazıları dile getirecek cesaret bulmuş da, bu görüşü kabul ettirememişse, o masa için durum, o masada bulunanların bazıları adına
“Dakika bir gol bir”
durumundan ibarettir.

Cumhurbaşkanı’nın hangi yöntemle seçileceğine dair muhalefetin en azından bir algı çalışmasına ihtiyacı var.

Cumhurbaşkanlarını halkın değil de, Meclis’in seçtiği modelin daha demokratik bir model olduğuna halkı ikna etmek için bir şeyler söylemek gerekiyor.

Dediğimiz gibi en azından bir algı çalışmasına ihtiyaç var.

Yetmedi.

Parlamenter sistemin nimetlerini anlatmak için 28 Şubat gününün niçin seçildiğini gerekçelendirecek bir başka algı çalışması daha lâzım.

#AK Parti
#Muhammed Emin Akbaşoğlu
#28 Şubat
2 yıl önce
Yüzde altmış sekiz virgül doksan beş (%68,95)
“Mesele Boğaziçi değil sen hâlâ anlamadın mı”
Süper maçın galibi yok
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…