|
ABD çekiliyor, başımıza çorap örecekler

Beklenen soru geldi. “Afganistan’da ne işimiz var?”

Yahu durun, az bekleyin. Hemen itiraz etmeyin.

Henüz kesin değil. Görüşmeler sürüyor. Bakalım anlaşacak mıyız?

Şartlarımız kabul görmezse, Kabil’e gitmek kabil değil.

Fakat bizim itiraz kanadımız için, öyle de olsa, böyle de olsa karşı çıkmak şart.

Ne demişti arkadaş? “Dünyanın en doğru işini yapsanız da…”

*

Nereden biliyorduk beklenen sorunun geleceğini?

Tiplere bakarak karar veremeyiz.

İhtisas sahibi elbette ona da muktedirdir ama biz tecrübemize güvendik.

Evvelce Libya için de itiraz etmişlerdi.

Suriye için de, Irak’ın kuzeyine giderken de.

Onlara kalsa, hiçbir yerde işimiz olmaması gerek.

Otur oturduğun yerde. Bir çay daha söyleyelim…

Yanlış işler yapıyoruz, yanlış. “YPG bize mi saldıracak?”

*

Ne işimiz var Somali’de, Katar’da, Karabağ’da, Kosova’da, Bosna’da…

Daha sayalım mı?

Kıbrıs’ta, Akdeniz’de, Karadeniz’de… Hatta Ege’de…

Kırım’la niye ilgileniyoruz ki? Ukrayna bizim neyimiz olur? Yahut Gürcistan?

Biz kendi içimize dönelim. İşlerimiz dışarıya taşmasın.

Muhtarlara birer danışman atayalım.

O kadar boşta gezen üniversite mezunu var. Böylece işsizliği de çözmüş oluruz.

*

Gazeteciler Maraş’ı sormuşlardı da, gündemdeki konudan habersiz olan hazret, “Maraş mı? Ne Maraş’ı? Maraş ne arar la pazarda?” diyemediği için “Hank, hunk” gibi birtakım sesler çıkarmıştı.

Sonra açıkladılar “Efendim, Kahramanmaraş değil, Kıbrıs’taki kapalı Maraş… Hani açılıyor ya…”

Onlara kalsa Batı Trakya ile de ilgilenmemiz yanlış. Zaten ne diyor Yunan? “Batı Trakya’da Türk yok.”

Şimdi biz çıkıp aksini söylersek, komşu gücenmez mi?

İSTANBUL’DAN ANKARA’YA YOL GİDER ÇAVUŞ

Ankara’nın meşhur sorusu, “Kızılay’dan geçer mi?”, “Ulus’tan geçer mi?” idi bir zamanlar.

İstanbul’da da “Taksim’den geçer mi?” sorusu vardı.

Buna muhatap olmayan İETT şoförü bulamazsınız.

Şimdi de sorulur ama artık metro ve tramvaylar yaygınlaştı ve onlarda öyle bir usul yok.

*

Bir zamanlar (dedikten sonra söylenecek çok söz gelir arkasından) Mesut Yılmaz, “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” demişti.

Bu zamanda değişmiş değil.

Diyarbakır’dan, Tekirdağ’dan, Hakkâri’den, Balıkesir’den, her taraftan geçer.

*

Bugüne dair bunlara benzer bir tespit var ki göz ardı edilesi değil.

Pek çok kişi sanıyor ki Cumhurbaşkanlığına giden yol, Şehzadebaşı’ndan geçer.

Yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan.

Cumhurbaşkanı Erdoğan oradan hareket etti ve buraya vardı diye.

*

İstanbul oluyorsa, Ankara niye olmasın diye bakmak…

O yolculuğu belediyenin otobüs güzergâhına benzetmek…

Erdoğan oradan yürüdü gitti, öyleyse ben de aynı istikâmette ilerlersem varırım diye düşünmek, ne kadar isâbetlidir?

O makam, bir atlama tahtası mı?

*

Her şeyden önce, şehre büyük çaplı hizmet etmek ve halkın takdirini toplamak şart.

Yeter mi? Yetmez elbette.

Şartnâme dosyası içinde hapse girmek de var.

Ondan önceyse bir şiir okumak.

Okur musunuz?

Önce hizmetinizi, sonra şiirinizi görelim.

#ABD
#Afganistan
#Libya
#YPG
#Kıbrıs
#Akdeniz
#Karadeniz
#Gürcistan
#İETT
3 yıl önce
ABD çekiliyor, başımıza çorap örecekler
CHP’nin hoşuma giden tarafları
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak