|
Bize de bir avuç toprak kalırsa, mezarımızı kazar yatarız artık

İmamın oğlu, Cumhurbaşkanlığı’na giden yolun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan geçtiğini düşünüyor.

Haksız sayılmaz.

Önünde sağlam bir örnek var.

Doğru, “Oradan ben de geçer giderim” dedirtecek örnek ortada ama ‘mutlak’ değil.

İlle de öyle olacak sanmak, aldatıcı.

“Kuru fasulye nasıl pişirilir?” sorusunun karşısına “Nohut gibi” yazıp bırakmak, bilmeyen için bir anlam ifade etmez.

Ayrıntılar önemli.

Küçük parantezler, büyük sıkıntılar, önemli dönemeçler söz konusu.

O yolda nice badireler, nice farklı zorluklar ve başarılar var.

*

Önce şiir okuyacaksın. Ardından yargılanıp hapse gireceksin.

Yok etmek, başını ezmek isteyecekler.

Siyaset yasağı verilecek.

Senin için “Muhtar Bile Olamaz” diye manşetler atılacak.

Aleyhinde yapılan yayınları boşa çıkaracak…

Anlı şanlı kalemleri ters köşe edeceksin.

Göbek eşliğinde atılan manşetleri ve pek muhkem sanılan yorumları sahiplerine bir güzel yedireceksin.

Sandıktan çıkıp geleceksin.

Sonra başbakan olacaksın.

O görevi yıllarca alnının akıyla sürdüreceksin.

Cumhurbaşkanlığı en sonunda.

Zıplamayla olmuyor.

*

Eğer İmamın oğlu o yolu kendine uygun görüyorsa, pekâlâ Kaftancının kızı da öyle görebilir.

Zira Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı öncesindeki görevi, partisinin İstanbul İl Başkanlığı idi.

Her parti için İstanbul İl Başkanlığı önemli bir görev.

Öncekilerin ayak izlerini takip ederek zirveye çıkmayı düşünenler, her zaman aynı yere varamayabilir.

*

Derler ki çölde kaybolmak hayata mal olabilir.

İnsanın iki adımı genellikle eşit mesafede değildir.

İster santim ister milim hesabı, sağ ve sol adım farklıysa, düz yürüdüğünü zanneden kişi, çölde büyük bir daire çizer, bir süre sonra da başladığı yere gelirmiş.

Bu yüzden tek başına yürürken çölde bir ayak izine rastlayanlar, doğru yolda olduğunu zanneder, “demek ki şu tarafa gideceğim” diyerek sevinirmiş.

Fakat aksini düşünmek de mümkün.

Gördüğü ayak izi, daha önce çölde kaybolan başka birine de ait olabilir.

*

Siyaset âleminde ilerlemenin, çölde yürümekten daha kolay olduğunu iddia edemeyiz.

Kaybolanlar, yolunu şaşıranlar, başladığı noktaya geri dönenler, yarı yolda kalanlar, yürürken hayatıyla bedel ödeyenler…

Say say bitmez.

Biricik örnek, herkes için geçerli kabul edilemez.

*

Kaftancının kızına dönelim.

Onun da öyle bir hayale sahip olma hakkı var görünüyor.

Eğer Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “bütün halk onun arkasında” ise o hayal, artık hayal olmaktan çıkmayı hak etmiştir zaten.

Gerçekleşmesine ramak kalmıştır.

Herkes için ramak ölçüsü farklı da olsa ziyanı yok. Zirveyi düşünmüyorsa, kendine ayıp ediyordur.

*

Öyle bir şey gerçekleşse, ne müthiş bir ülke oluruz, düşünelim.

Memleketin her köşesinde domuz çiftlikleri kurulur.

Ermeni soykırımı ilk günden tanınır. Ardından topraklar dağıtılır. Kim nereyi istiyorsa.

Bir tarafta dehaşkapececiler, bir tarafta pekakacılar, bir tarafta kanarya severler, öbür tarafta domuz severler…

Ermenisi, Yahudisi, Urumu, hepsi payını alır.

Simitçi, kahveci, gazozcu dâhil… (Şinanay yavrum, hoppa şinanay…)

Bize de suyunun suyu hesabı bir avuç toprak kalırsa, oraya kendi elimizle mezarımızı kazar, yatarız artık. Tahtalı ya da tahtasız, hiç fark etmez.

#Recep Tayyip Erdoğan
#İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
#Kılıçdaroğlu
#İmamoğlu
2 yıl önce
Bize de bir avuç toprak kalırsa, mezarımızı kazar yatarız artık
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?