Muhalefet adayını uluslar arası karar vericiler belirleyecek diyen kişi, “espri yaptığını” söyledi.

Hiç komik değildi.

Biz gerçek sandık.

Bir daha espri yaparsa vaktinde haber versin, hatır için hep beraber gülelim.

*

“Yargı kararı olsa bile” diye başlayan bir cümle duyduk ana muhalefetten.

İktidara geldiklerinde, hapistekileri yeniden yargılayacaklarını açıklıyordu.

Özüne inince, hepsinin serbest kalmasına dair yüksek ateşli bir istek gördük.

O derece yüksek ki aşk gibi bir şey.

Terörist sevgisi nerelere varmış.

Darbeci hayranlığı ile birleşince, görünen o ki, tam anlamıyla zirve yapmış.

Şarkı tam yerine oturuyor böyle zamanda:

“Kıskanmakta haksız mıyım Gülizar?”

*

Tabii biz bunu “kızmakta haksız mıyım” şeklinde algılıyoruz.

Teröristleri ve darbecileri salıvermek için bu kadar çırpınan, (Metin Özkan’ın deyişiyle üstünü başını yırtan) ve daha iktidara gelmeden niyetini bu kadar açıkça belli eden bu elemanların, nasıl bu derece sevdalandıklarını anlamak zor.

Partinin altı ilkesini say desek bocalayacaktır emin olun.

Bazı ilkeleri ismen zikretmek bile zor gelecektir.

*

İster misiniz o da çıkıp espri yaptığını açıklasın?

İşte o zaman iyi güleriz ha.

*

Yüzde 50’nin üstüne +1 oy alma şartı, partileri ittifaka zorluyor.

Fakat açıkça bir araya gelince de başka sıkıntılar çıkıyor ortaya.

Sen ayrı dur diyorlar ötekine.

Bize destek ver ama gizli olsun.

Bir arada görünmeyelim.

Aynı karede fotoğraf vermeyelim.

İsimlerimiz bir arada anılmasın.

Seçimi kazanırsak, gereğini sonra düşünürüz.

Kaç bakanlık istersiniz, yanına başkan yardımcılığı da olacak mı, hepsini vakti gelince bakarız…

*

Ne kadar ayıp.

Hem ittifak yapacaksın, hem yapmıyor gibi davranacaksın.

Ayrı görünmeye çalışacaksın.

Halkı kandırmanın yollarını arıyorlar dört koldan.

Ayrı aday çıkarma tavsiyesi de aynı sıkıntıya dayanıyor.

Şaşırma numarasına zemin hazırlığı.

“Aaa… Bak sen şu işe” diyecekler sonrasında. “Ayrı ayrı yola çıktık ama kader bizi nasıl da bir araya getirdi. Mecburiyetler birleştirdi. Görüyor musunuz nasıl da buluştuk…”

*

Külahıma anlat sen onu.

Neredeydi külahım?

*

Ötekiler de tepki gösteriyor tabii.

Öfkeleniyorlar.

Çocuk kandırır gibi, evcilik oynar gibi, siyasetçilik oynamak başka nasıl olur?

*

“Çantada keklik değiliz” açıklamaları hep bu yüzden.

Kim söylüyor çantada keklik olmadıklarını?

Çantadaki tavşan mı?

Daldaki keklik mi?

*

Kekliklere, tavşanlara kıymayın efendiler.

Onlar çantaya hiç girmesin.

Özgürce uçsunlar, istedikleri gibi rahatça koşsunlar.

İlişmeyin, rahat bırakın.