Devlet düşmanlığı, en basit ifadeyle, soysuzluktur.

Soydan kasıt, atalarının kral, kraliçe, şah yahut vezir olması değil.

Her ne iş yaparsa yapsın, adam olsun yeter.

Bölücü teröristlerin defterini dürdüğü için, devleti katil ilan etmek, yıkmak gerektiğini söylemek, hiç kimsenin harcı olamaz.

Bunun hesabı sorulur.

*

Öyle niyetler taşıyan teröristlerin hakkı verildiği gibi, terörist ağzıyla konuşanlar da payına düşene razı olmak zorunda.

Söylenen sözün tevili de mümkün görünmüyor.

*

Önemli bir noktaya dikkat çekmek gerek.

Bir kişi, yalnızca devlete düşman olamaz. Aynı zamanda millet düşmanlığı da beraberinde gelir.

Millete düşman olan da belasını er geç bulur.

Milletin iradesini küçümseyenlerle beraber üstelik.

Kimler o iradeye dudak bükerek yaklaşıyor, kimler ipotek koymaya hevesleniyorsa, onlar düşünsün.

*

Vekil sıfatlı herif, TBMM çatısı altında böyle sözler sarf etmiş.

Damdaki kemancı gibi çatının üstüne de çıksa fark etmezdi elbette.

Nerede söylerse söylesin, yargı hesabını sormalı.

Soracaktır.

Kimsenin haritada yerini bilmediği, küçük bir kabile devleti bile, böyle bir durumda faturayı keser. Yanına da irsaliye keser, alnına yapıştırır.

*

Biz bu vatanın bedelini misliyle ödedik.

Hem de kaç defa.

Gerekirse, tekrar tekrar savunmaya hazırız.

Her zaman için.

Niyeti bozuklar bir daha düşünsün.

*

Anadolu kılıçla alındı.

İstanbul, Fatih’in yaptırdığı şahi toplarla.

Millî mücadele, tüfekle ve süngüyle kazanıldı.

Şimdi elimizde İHA’lar, SİHA’lar var.

Dostlarımızın takdirini kazanan, düşmanların ağzını açık bırakan o çelik kanatlı kuşlar, kendi insanımızın emeğiyle yapıldı.

Dünyada savaşın şekli bir daha değişiyor şimdi.

*

Çelik kanat kısmına takılmayın.

Tabir olduğundan öyle dedik.

Daha hafif malzeme kullanıldı elbette.

Gereksiz yere kimse korkmasın.

Konu komşu da müsterih olsun.

Toprak genişletmek gibi bir niyetimiz bulunmuyor.

ABD’nin yaptığı şekilde oraya buraya saldıracak değiliz.

Sadece ülkemizi korumaya çalışıyoruz.

Bize ilişmeyene yan gözle bakmayız.

Ne kılıç çekeriz, ne topla tüfekle ateş eder, ne de SİHA göndeririz.

Devlet ve millet düşmanlığında az zamanda çok yukarılara tırmanmış olan John Dündar için, “kırmızı bülten” çıkarma kararı alınmış.

Kırmızı dedikleri ne işe yarar ki?

Mor bülten çıkarılsa boş.

Adamlar onu saraylarında ağırlıyor. (Affedersiniz, herifler diyecektim. Geçti gitti, böylece baskıya girdi.)

Her gittiği yerde el üstünde tutuyor, kendi bayraklarına sarıp uyutuyorlar.

Belki pişpişlemişlerdir bile, uzandığı kanepede rahat uyuması için.

İnterpol teşkilatının ne kadar kıytırık bir yapı olduğunu bir kere daha göreceğiz.