|
Haçlı seferi karşısında bize her gün İstiklâl Harbi

Osman Kavala veya Orhan Kabala fark etmez… Uzun tutukluluğu savunacak hiç kimseye rastlamadık ama hukuka müdahaleden yana tavır koyan pek çok.

Hem içeriden, hem dışarıdan.

Sevimsizlik diz boyunu aşmış durumda.

Ve gittikçe yükseliyor.

Tarafsız bir gözle bakanlar lütfedip değerlendirsin.

İçeride bulananlar ne kadar içeriden?

Dışarıdakiler ne kadar dışarıdan?

*

On ülke bir olmuş, Türk yargısına diskur çekiyor.

Haçlı seferi gibi.

Eskisinden farkı, saldırının topla tüfekle, süngüyle olmayışı.

Yalnız yargı değil hedefleri.

Yasaması, yürütmesi dâhil bütün Türkiye.

On ülke birden parmak sallıyor, istikamet vermeye çalışıyor.

Bizi bilmiyor, tanımıyor olsalar neyse diyeceğiz de hepsi gayet iyi bilir, gayet iyi tanırlar.

Bilmedikleri hadleri.

*

Ne içişlerimize karıştırırız o şapşal kafaları, ne içmeyişlerimize.

Haddini bilmeyenlere bildirmek de bizim işimiz.

Tembellik etmeye hakkımız yok.

Bremen mızıkacıları gibi ekip kurmuş büyükelçilerin hepsine tek tek haddini itina ile bildirelim, iyice anlasınlar.

*

“İstenmeyen kişi” ilân edip sınır dışı etmek gerekiyorsa o da yapılır.

“Persona non grata” diyorlar.

Ortada adamlık bahsi görülmüyor.

Persona dediğine göre, kişi demek daha doğru. Kadın erkek ayrımı yok.

“Persona non gırnata” olsa da fark etmez.

“Gırnata çalamayan kişi” değil, galiba “doğmamış kişi” anlamı var.

Sınır dışı kararı çıkınca, bavulunu toplayan uçağına binip gider.

*

Yalnız, burada ilginç bir durum görünüyor.

Ekibin başını çeken ABD Büyükelçisi, henüz Türkiye’ye gelmedi.

Daha işbaşı yapmadan o karar çıkarsa, başlamadan biten bir görevden dolayı hicrana düşebilir.

“Geç buldum çabuk kaybettim, hicran oldu hayat bana” şarkısını bile söyleyebilir.

*

O karardan önce her birini “sevimsiz kişi” ilân edebiliriz.

Aslında alternatif çok. Latincesini bulmak da zor değil.

Tipi beğenilmeyen yani tipsiz kişi…

Kafası iyi çalışmayan kişi…

Hoşlanılmayan kişi…

Kötü niyetli kişi…

Sözüne itibar edilmeyen kişi…

Adam yerine konulmayan kişi… (Zaten adamlık söz konusu değildi, hatırlatalım.)

*

Ülkesini seven ve güçlü olmasını isteyen kim varsa, Bremen mızıkacılarına kendi imkânları dâhilinde tepki gösterirken, başka türlü düşünenler de onlara destek çıkıyor.

Dedik ya, kim ne kadar içeride, kim ne kadar dışarıda?

Karışıyor bazen.

Ya da çoğu zaman.

Eski Cumhurbaşkanı Gül de mızıkacılardan biri olan Finlandiya Büyükelçisi ile bir araya gelmiş.

O da tarafını belli etmek isteyen karınca gibi, ağzıyla bir damla su taşıyor sanki.

Yoksa su değil de ateş mi?

*

Şimdi soralım:

Bu tablonun sizi şaşırtan bir tarafı var mı?

Cevabı atalar vermiş vaktiyle: “Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz.”

Ne demişti Hakkı Dayı? “Bize her gün İstiklâl Harbi aslanım!”

#Osman Kavala
#Finlandiya
#ABD
2 yıl önce
Haçlı seferi karşısında bize her gün İstiklâl Harbi
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi