|
Binmişiz bir alamete…

Amerikalı milyarder yatırımcı, fon yöneticisi Raymond Dalio…

Kendisi, dünyanın en büyük hedge fonlarından biri olan yatırım şirketi Bridgewater Associates’in kurucusu olarak biliniyor.

Bloomberg tarafından Haziran 2019’da dünyanın en zengin 58’inci kişisi olarak derecelendirildi.



Parası ya da o serveti nasıl elde ettiği ayrı bir tartışma konusu yapılabilir tabii ama, Dalio’nun dünya ekonomisinin gidişatına dair son analizi, tam da göbeğinde yer aldığı finans dünyası tarafından alarm verici bulunmuş.

Yatırım haber sitelerinde kullanılan şu cümle ona ait:

“Şu anda dünya ekonomisinin durumu 1935 ile 1940 arasındaki dünyanın durumuyla bir hayli benzerlik taşıyor.”

Dailo’nun atıf yaptığı tarihin ne anlama geldiği herkesin zihninde aynı çağrışımı yapmış olmalı.

Yapılan analizin sonuç cümlesi de şöyle bitiyor zaten:

Böyle giderse sonuç ya derin bir küresel kriz, ya da savaş olacak!

Dünyanın İkinci Dünya Savaşı öncesi yıllara dönmeye başladığı yönünde yapılan tahmin ve analizleri yeni duyuyor değiliz.

Birkaç yıldır dünya ekonomisini yakından takip edenlerden bu tür karşılaştırmaları dinliyor ya da okuyoruz.

Bu karşılaştırmalar, 1929 kriziyle, 2008 krizi arasında kurulan paralellikler üzerinden yapılıyor.

29 krizi, önce derin bir ekonomik bozulma, devamında o iklimin sosyal hayatta ürettiği etkiler, onun da devamında, sokaktan siyasete yansıyan ırkçılık rüzgarı ve 60 milyon kişinin hayatına mal olan tarihin en kanlı ve en yüksek maliyetli savaşı.

2008 küresel krizinin, devamında ekonomik yansımalarıyla kalmayıp sokak ve siyaset üzerinde ne tür izler bıraktığı ise çağımızın yaşayanları tarafından gün be gün takip edilebiliyor.

İnsanın köpeği ısırması türünden birkaç haber aktaralım:

-Mesela, Almanya’da Türk kökenli bir Alman askerin Berlin’de sokak ortasında saldırıya uğraması. Kendisine bağıranların “Bu üniformayı sadece gerçek Almanlar giyebilir” diye tacizde bulunması.
-Mesela, Brezilya’da bir sürü badireden sonra işbaşına gelen Bolsonaro ile Fransa Cumhurbaşkanı Macron arasında yaşanan, işin içine aileleri de karıştıran bel altı söz düelloları. (Akla Hitler’in Churchill için söylediği Yahudi yalakası ayyaş sözleri geliyor)

Daha önce örneğine rastlanmayan bu türden örnekleri daha da çoğaltabiliriz.

İçinde yaşadığımız inanç ikliminde bunlardan
‘kıyamet alametleri’
diye söz edenler bile çıkabilir.

Bir de uygulanan politika biçimleri var tabii.

Amerika’da megalomanizmin zirvelerinde dolaşan Trump’tan başlayıp, Körfez’de bilgisayar oyunlarını acımasızca gerçek hayata uyarlayan Prensler’den devam edip, Keşmir’in statüsünü anlık bir kararla iptal eden Hindistan’ın sağcı lideri Modi’ye kadar ilerleyebiliriz.

Listeye sehpaya ayağını uzatarak fotoğraf vererek ‘
çığır açan’,
Brexit kararı öncesi yanlış bir şey olmasın diye parlamentonun açılış tarihini değiştiren Boris Johnson’u de eklemek lazım tabii.
Bütün bunlar yaşanırken,
‘kurala dayalı’
liberal piyasa ekonomisi modeliyle dingin sularda paralarına para katanların yerlerinden hoplaması beklenmedik bir şey olamaz.

Dalio’nun sözlerine yer verilen analizde, Dünya’ınn 1935-40’lı yıllara benzediğine dönük yorumlar yapılırken birkaç noktanın altı çiziliyor.

-Birincisi, yukarıda örneklerine yer verdiğim politik kamplaşma.
-İkincisi, mevcut sistemin kısa ve orta vadeli borç sorununu çözmekte ciddi zorluklar çekmeye başlaması.
-Üçüncüsü de, Merkez Bankalarının cari sistemi korumada eskiden olduğu kadar yeterli güce ve vizyona sahip olamamaları.

Bütün bunların birleştiği noktada ise, ABD ile Çin arasında yaşanan ticaret savaşlarının gidişatına dair duyulan endişeler karşımıza çıkıyor.

Geçen hafta bu ticaret savaşının büyüyeceğine dair korkuların Uzakdoğu’daki sığ piyasalarda Türk Lirası’na dönük nasıl bir etki bıraktığını görmüştük.

Herkes uykudayken gece yarısı panik yaşayan Japon ev kadınlarının yatırım tercihlerini değiştirmesiyle doların 6,40’lara kadar yükselmesi.

Türk Lirası bu tür sürpriz hareketlerden nasıl bu kadar etkilendi sorusu üzerinde ayrıca kafa yormakta fayda var tabii ama özünde bu paniğin yeni küresel bir kriz korkusuyla ortaya çıktığını unutmamak gerekir.

Tekrar edelim:

Para dingin havaları sever.

Hukuk güvencesi, kurala dayalı bir ekonomi ve ayakları yere basan bir dış politika.

Bu işten iyi anlayan bir dostum, paranın yöneleceği adres belirlenirken bu üç başlığa bakıldığını söylüyor.

“Şuyuu vukuundan beter
” diye bir söz var ya hani.

En kötüsü de bu galiba…

#Raymond Dalio
#Bridgewater Associates
#Brexit
#Keşmir
5 yıl önce
Binmişiz bir alamete…
Any way out of Iraq?
Beşiktaş"ta neler oluyor
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’