|
Biri MI6’nın, diğeri Fransız Dış İstihbaratı’nın başına geçti: Kim bu büyükelçiler?

İngiltere’nin bir önceki Ankara Büyükelçisi Richard Moore’un İngiliz istihbaratının en tepesine atandığı haberini öğrenince 2016 Mart ayında Yeni Şafak için yazdığım ilk yazıyı hatırladım.

Dün dönüp baktım o yazıya.

İlk iki cümlesi şöyle imiş:

“İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore, Ankara’da merak duygusu güçlü bir büyükelçi olarak tanınır.

Gittiği yerlerde ‘kitabın ortasından’ sorular sorar, bu şekilde merakını gidermenin bir yolunu bulur.”

Richard Moore ile Ankara’da görev yaptığı dönemde bir tanışıklığımız olmadı.

Bu izlenim cümlelerini kendisinin randevu alıp görüştüğü çevrelerden dinlediklerim üzerine kullanmıştım.

Mesela o yazıda bu cümleleri kurmamın gerekçesi, entellektüel kapasitesi yüksek bir Diyanet yetkilisine sorduğu soru ve aldığı cevap idi.

Soruyu ve verilen cevabı merak edenler, Yeni Şafak’ın arşivine dönüp bakabilir. *

Richard Moore Ankara’da yüksek profilli bir büyükelçi olarak bilinirdi ve ileride ülkesi adına daha iyi görevler üstleneceği konuşulurdu.

Bu yönüyle MI6’nın başına geçmesini sürpriz olarak görmemek lazım.

Hali hazırda Dışişleri Bakanlığı’nda Siyasi Direktörlük görevini yürüten Moore, Türkiye’de görev yaptığı dönemde sosyal medya paylaşımları ve Beşiktaş taraftarı olmasıyla tanınıyordu.

Sosyal medya paylaşımları derken bazen öyle paylaşımlar yapardı ki, “Bunları elalem ne der diye düşünmeden nasıl atıyor” diye düşündürttüğü olurdu.

Moore, önümüzdeki sonbaharda yaklaşık altı yıldır MI6 başkanlığını yürüten Sir Alex Younger’ın yerine geçip görev başı yapacak.

İngiliz istihbaratının şimdiki başkanı olan Younger, halefini “sakin, angaje, düşünceli ve cesur” sözleriyle övmüş.

Buna övgü sözlerine bir de ‘atak’ sıfatını eklemek mümkün olabilir.

Kişisel gözlemlerim üzerinden ilerleyeceksek eğer, ‘Atak’ sıfatını belki daha fazla hak edecek bir başka isim olarak, yakın zamanda ülkesini yine Ankara’da temsil etmiş olan Bernard Emie ile ilgili de bir şeyler çiziktirmenin sırası gelmiş oldu.

Emie’nin Fransa’nın dış istihbaratının başına geçtiği haberini (Moore’un MI6’nın başına geçtiği haberi ile aynı gün duyulması da pek bir enteresan oldu) öğrendiğimde ise, az sonra anlatacağım başka hikaye nedeniyle doğal bir refleks olarak “Bu o muydu” diye Google’a sorma ihtiyacı hissettim.

Resmini görünce hemen hatırladım.

Evet oydu.

Hafızamda yer edinen o anekdota gelince...

Hangi yıldı tam hatırlamıyorum ama Sarkozy’nin Fransa Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan’ın da Başbakan olduğu bir dönemdi.

Erdoğan’ın bugün Macron’la olduğu gibi o günlerde Sarkozy ile de arası pek iyi değildi.

Meclis’te ki 23 Nisan resepsiyonuna katılan Erdoğan, salondan ayrılmak üzere benim de bulunduğum bölümden geçerken, dönemin Fransa büyükelçisi (Bernard Emie) değme gazetecenin yapamayacağı bir atakla Erdoğan’ın önünü kesip ingilizce bir şeyler söylemeye başladı.

Ne diyecek diye hemen kulak kesildim.

“Sayın Başbakan siz Sarkozy’ye aldırış etmeyin” diye başlayan bir giriş cümlesi kurdu.

Sonrasını araya korumalar girdiği için tam anlayamadım.

Ama bu kadarı bile Fransız büyükelçinin ‘damar yakalama’ maharetini ortaya koyuyordu.

O konuşmaya şahit olduğumda Bernard Emie’nin ülkesinin cumhurbaşkanıyla ilgili bu kadar rahat (ya da lakayt) şekilde konuşması aklımda kalmıştı.

Şimdi getirildiği pozisyon ise, ilişki geliştirme anlamında ne kadar atak birisiymiş dedirtmiş oldu.

Ne kadar ilginç değil mi?

CİA’den sonra İngiliz istihbaratı MI6’nın başına Türkiye’de yıllarca görev yapıp akıcı şekilde Türkçe konuşabilen bir ismin getirilmiş olması, Fransa’nın dış istihbaratının başına yine kariyerinde Türkiye görevi bulunan bir büyükelçinin atanması.

Şu bayram gününde ikinci kere bayram mı yapsak acaba!

ABD, İngiltere ve Fransa istihbaratının başında bulunan isimlerin Türkiye geçmişini göz önüne alarak sevinmeli miyiz, üzülmeli miyiz ondan tam emin değilim.

Türkiye’nin son birkaç yıl içinde yaptığı bölgesel hamleler karşısında bu isimlerin ‘Türk dostu’ gibi davranacaklarını, hiç sanmıyorum.

Aksine, Türkiye’de elde ettikleri birikimlerini Türkiye’nin bu ataklarını sabote etmek için kullanacakları yönünde bir tahminim var.

Özellikle Fransa için bu durum böyledir.

Suriye’de, Libya’da Ankara’nın attığı her adıma ‘nasırına basılan’ bir adam gibi bağırarak tepki veren Fransa’nın dış istihbaratının başına Türkiye’yi yakından tanıyan bir ismin getirilmiş olması hayli dikkat çekici bir durumdur.

Bundan sonra ‘hareket çekme’ anlamına gelen nerde ne tür bir gelişme olursa, aklımıza önce bu isimler gelecek.

Hatta geldi bile.

AP ajansında önceki gün çıkan bir haber:

Habere göre Libya’daki Sarraj yönetimi, aslında hiç istemediği halde başka destekçi bulamadığı için Türkiye ile mecburen işbirliği yapmak zorunda kalmış.

Türkiye, Sarraj yönetiminin zayıflığından yararlanmış ve Trablus’taki yönetim bu durumdan hiç hoşnut değilmiş.

Türkiye ile Libya’da Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru yönetimin arasına fitne sokmak, arayı bozmak için yapılmış bir haber gibi durmuyor mu bu?

Bundan sonra bu türden fitne fücur hareketlere daha fazla rastlayabiliriz.

MI6’nın, Fransız istihbaratının başına geçen isimlerin Türkiye’de görev yapmış olmalarının rastlantıdan öte bir anlamı yoksa başka tabii.

#CIA
#MI6
#İngiltere
4 yıl önce
Biri MI6’nın, diğeri Fransız Dış İstihbaratı’nın başına geçti: Kim bu büyükelçiler?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak