Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin son sözleri dikkatinizi çekti mi bilmiyorum.
Bu yaklaşımın, Kuzey Irak’taki bağımsızlık referandumu ile Ankara-Erbil arasında tırmanan gerilimi yumuşatma, ilişkileri normalleştirme anlamında bir katkısı olacaktır mutlaka.
Açıklamalarının devamından, Neçirvan Barzani’nin Suriye Kürtleri ve YPG konusunda Türkiye’ye müzahir bir noktada durduğu anlaşılıyor.
Ama bu durumu salt, Ankara ile ilişkileri düzeltme çabası ile açıklamak yetersiz kalabilir.
2012 başlarına gidelim…
Suriye iç savaşı başladığında muhaliflere karşı tutunamayacağını anlayan Esed, İran’a yakınlığıyla bilinen bir diğer Iraklı Kürt lider Talabani’den yardım talebinde bulunmuştu.
Kuzey Suriye’de 1962’den beri kimliksiz, pasaportsuz bırakılan Suriye Kürtleri de, Esed’in gitmesini istiyordu.
Kitlesel gösterilere, ülkenin her yerinde olduğu gibi kuzeyde Kürtler de katılıyordu.
Esed, hem Kürtleri zapturapt altına alacak, hem de Türkiye’yi sıkıştıracak bir hamle peşine düştü.
2004’te kurulan PYD, o günlerde, PKK ile aynı ideolojiyi paylaşan, tüzüğünün ikinci maddesinde açıkça Öcalan’ın kurtarılması görüşlerine yer veren ama halkta karşılığı zayıf bir siyasi oluşum niteliğindeydi.
2012 başlarında Esed’in çağrısı üzerine Talabani, PKK’yı temsil eden bir grupla Esed’in bazı generallerini Selahaddin kentinde buluşturdu ve o buluşmadan bir anlaşma çıktı.
Devamında PKK, Kandil’den 2 bine yakın militanını Kuzey Suriye’ye gönderdi.
Suriye’nin Kuzeyinde PKK gelmeden önce, 2,5 milyon nüfusa sahip Kürtleri temsil iddiasını taşıyan 11 siyasi oluşum vardı.
Büyük bölümü Kuzey Irak’taki Barzani hareketine yakınlığıyla bilinen bu partiler, çizilen sınırlar içerisinde siyaset yapıyordu.
Ancak bir tane sorunları vardı:
Suriye Kürtlerinin önemli bir bölümü, Esed’e karşı ortak savaş için muhaliflerle hareket ediyordu.
Yani Esed’in gitmesini onlar da istiyordu.
Ancak Kandil’den gelen PKK militanlarının arkalarına Esed’in örtülü, Batı’nın açık desteğini almasıyla işler değişti.
Kandil’den gelenler, önce etrafa korku yaymak için suikast eylemlerine koyuldu.
Bir aşiret liderinin üç oğlu infaz edildi.
Birkaç ay öncesinde, Suriye Kürtleri arasında saygın bir yeri olan, aynı zamanda o dönem İstanbul’da kurulan Esed karşıtı Suriye Ulusal Meclisi’nin 29 kişilik yönetiminde görev alan Meşal Temo, Kamışlı’da karanlık bir suikastın kurbanı olmuştu.
Kuzey Suriye’de Stalinist bir mantıkla Kuzey Kore’dekine benzer bir yapı kurmaya başlayan PKK/PYD, kendi dışında kalan bütün siyasi oluşumları silah zoruyla sindirdi.
Orada yaşayanlar ya yeni kurallara boyun eğecekler, ya da yaşamlarını sürdürmek için başka yerlere gitmek zorunda kalacaklardı.
İşte böyle bir ortamda, Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye ve Kuzey Irak’taki Kürt bölgesine kaçışlar başladı.
Suriye’de Barzani ailesinin siyasi görüşlerini benimseyerek sınırlı bir alanda siyaset yapmaya çalışan partiler etkisizleştirildi, bir bölümü kaçarak soluğu Erbil’de aldı.
Bir nevi Erbil’in Suriye’deki kolu, kanadı da kırılmıştı.
Barzani, son demecinde sanki Erbil’den değil de, Ankara’dan konuşurcasına şöyle bir ifade daha kullanıyor:
Barzani ailesinin PKK’ya karşı mesafeli tutumunun başka gerekçeleri de var elbette.
Böyle bir projenin Erbil’de fark edilmemiş olması düşünülemez.
4 yıl öncesinden bir anekdot paylaşmak isterim.
Ankara’da yapılan güvenlik toplantısı sonrası 2015’in 23 Temmuzu akşamı PKK’ya karşı geniş kapsamlı bir hava harekâtına karar verildiğinde, bilgilendirilmek üzere aranan Neçirvan Barzani, telefonda verilen haberi sevinçle karşılamış, şöyle bir tepki vermişti:
Bağımsızlık referandumundan dolayı birkaç defa pişmanlık beyanında bulunan Neçirvan Barzani’nin bu son sözlerinin Ankara’da memnuniyetle not edildiğini tahmin edebiliriz.
Belki de arkasından ilişkileri eski haline getirmek için başka yeni adımlar gelecektir.