|
Bu turşu, o perhizi bozar komşi

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Oruç Reis’in Antalya sahillerine dönmesinden memnuniyet duymuş.

Olumlu bir adım olduğunu söyledikten sonra “umarım devamı gelir” diye içinden geçenleri bildirmiş.

Devamının gelmesini biz de isteriz.

Oruç Reis gemimiz fırsat buldukça gelsin, kıyıya yakın demirlesin…

Sahillerimize dönsün…

Limanlarımıza bağlansın.

Tabii, her dönüş öncesi, iki üç hafta boyunca araştırma yapması gerekir.

Akdeniz’de günlerce dolaştıktan sonra ara sıra kıyıya yanaşmak şart.

Aralıksız denizde durulmaz.

Gemi personelinin de bazen karaya ayak basması iyi olur.

*

Türküde nasıl geçer hatırlayalım…

“Trabzon’un feneri / İki defa döneyi…”

Dünyanın neresinde bir deniz feneri varsa, hepsi Trabzon’daki gibidir, ışığı dönüyor ve bir yanıp bir sönüyor gibi görünür.

Devamlı yanmaz, devamlı sönük de kalmaz.

Denizlerde görev yapan gemilerin de, havadaki uçakların da arada bir karaya dönmesi, nefes alıp vermek gibidir.

*

Bakım ve ikmal ihtiyacının karşılanması için başka bir formül de yok zaten.

İster küçük bir kayık olsun, isterse dev bir gemi, Nuh tufanı gibi bir durum söz konusu değilse, belli aralıklarla kıyıya gelmeye mecburdur.

Bunu “geri adım” olarak algılamak için, kafanın değişik çalışması lâzım.

Ya Yunanistan Başbakanı ve Cumhurbaşkanı olacaksın.

Yahut orada değil buradaysan, muhalefet mensubu…

*

Ne var ki bizim düşüncelere karışacak hâlimiz yok. Hiç kimsenin yok.

Herkes düşüncesinde serbest.

Prof. Dr. Şükrü Özer şöyle izah ediyor:

Bir insanın gözünü kapatarak görmesini engelleyebilirsiniz.

Ağzını bantlar, susturabilirsiniz.

Kulağını tıkar, işitmesini engelleyebilirsiniz.

Hatta bir yere bağlar, hareket etmesine mani olursunuz. Hücreye bile tıkabilirsiniz.

Fakat düşüncesine asla müdahale edemezsiniz.

Allah (c.c.) yaratılışta düşünce özgürlüğünün gerekli ve şart olduğunu göstermiştir.

Beyin çok iyi korumaya alınmıştır.

Kafatası sarsıntıyı önleyecek yapıdadır. Alın kemiği güçlü ve katmanlıdır.

*

Komşi, istediği gibi düşünsün. Biz de öyle tabii. Düşündüklerimizi de açıkça ifade edelim.

İstiyoruz ki savaş çıkmasın.

Boş yere silah tacirlerini zengin etmeyelim, insanımız canından malından olmasın.

Oturup konuşarak, masada çözüm bulabiliriz. Daha doğrusu bulmalıyız.

Lâf olsun diye, yasak savmak için, göstermelik olmasın bir masa etrafındaki buluşmalarımız.

*

Baştan beri bunu söylüyor, sıcak çatışmayı tehlikeli görüyoruz.

İşte tam burada, Oruç Reis’in kıyıya gelmesini yanlış anlayan Miçotakis, “Oruç Reis’in geri dönmesi pozitif bir ilk adım. Umarım bunun devamı gelir” dedikten sonra şöyle bir açıklamada bulundu:

“Biz Türkiye ile provokasyonun olmadığı bir atmosferde görüşmek istiyoruz. İki ülke arasındaki problemlerin tek çözümü diyalog olmalıdır.”

Kıyıya dönmeyi yanlış anlamış ama olsun.

Sözlerinin ikinci kısmı önemli.

*

Derken, zurnanın başka türlü öttüğü kısma geliyoruz.

Komşi bir yandan bunları söylüyor, bir yandan çok yüksek bütçelerle silahlanmadan bahsediyor.

Birçok savaş uçağı, fırkateyn ve büyük ölçüde mühimmat alacağını açıklıyor.

Miçotakis, “Satın alacağımız 18 adet Dassault yapımı Rafale savaş uçağından 6’sı yeni olacak. Diğerleri az kullanılmış. Yunanistan ayrıca fırkateynlerinden dördünü yenileyecek ve 4 tane yeni fırkateyn alacak.”

Bu turşu, o perhizi bozar.

#Turşu
#Perhiz
#Türkü
#Yunanistan
4 yıl önce
Bu turşu, o perhizi bozar komşi
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi