|
Üstüne bomba yağan siviller yargılansın

Târihinde hiç darbe görmemiş ülkeler var. Ne garip!

Kızamık aşısı vurulan çocuklar gibi “darbe aşısı” olmuşlar sanki.

Hâlbuki bizde öyle mi?

Ortalama ömre sahip bir insan, hayatı boyunca beş-on darbe ve darbe teşebbüsü görür.

Hattâ bazı teşebbüslerden halkın çoğunlukla haberi bile olmaz.

Kanlısı vardır, kansızı vardır.

Sonradan kan dökeni vardır.

Öldürmeyen fakat süründüreni vardır.

Çeşit çeşit.

Eskisi-yenisi, moderni-post moderni, alenisi-gizlisi…

Bin yıl sürecek olanı, yüz yıl sürecek olanı, iki yılda hükmünü yitirecek olanı, hiç hükmü bulunmayanı…

Darbe nedir bilmeyen ülkelere bakınca, insan bir tuhaf hissediyor kendini.

*

En kanlı darbeler sıralaması yapsak, 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 ve 15 Temmuz 2016 arasında hangisi birinci olacak, hangisi ikinci olacak, sağlıklı bir şekilde anlaşamayız.

Anlaşmazlık büyüyüp kavgaya dönüşebilir.

*

En temel itiraz noktası şudur: 15 Temmuz’un tam darbe sayılmayacağını iddia edenler çıkacaktır.

Nitekim doğru bir tespit.

Başarılamamıştır.

“Başaramadınız, çekilin” denmiştir.

Fakat en kanlı hareket odur. Kimse şüphe etmez o konuda.

251 vatandaşımız şehit oldu, binlerce kişi yaralandı.

Asker kıyafetli darbeciler, bu milletin silahını, uçağını, helikopterini, tankını, topunu tüfeğini kullanarak, halkın üstüne kurşun yağdırdı, bomba yağdırdı.

Hep beraber yaşadık.

*

Bazı kerkenezler itiraz geliştirmeye çalışsa da ortada görüntüler var, telsiz konuşmaları var.

Halka “it sürüleri” diye hitap eden şerefsizler, o gece kendilerine çok güvenmişlerdi.

O gece “iş bitecekti”.

Bitmedi.

Neydi sebep? Vatandaşın sokağa çıkıp karşı gelmesiydi.

Çıplak elle tankı durdurması, paletlerin önüne yatması, vücudunu hain kurşunlara siper etmesiydi.

Uçaklara levye sallamasıydı.

“O kurşunların bitecek… Benzinin bitecek, havada kalamayacaksın” diye seslenmesiydi.

Vurulup yere düşmesi, yaralanması, şehit olmasıydı.

*

O darbe girişimine dair üretilen yalanların hiç biri ispatlanamadı. (Yalan nasıl ispat edilebilir?)

K.K. ve E.A. rumuzlu siyasetçiler (ve daha birçok rumuz sahibi) o zamanki adıyla Boğaziçi Köprüsü üstünde, askerlerin boğazının kesilip denize atıldığını iddia ettiler.

Üç askermiş güya.

Bir de isim verdiler. Nasıl oluyorsa…

İsmi söylenen kişi çıktı, “Ben hayattayım” dedi.

Hiç de boğazı kesilmiş, öldürülmüş, denize atılmış gibi görünmüyordu.

*

“15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi ve terör eylemlerinin bastırılması kapsamında hareket eden kamu görevlileri ve sivillerin bu nedenle sorumlu tutulmayacaklarına ilişkin” bir kanun çıkarıldı.

Aslan muhalefetimiz, o kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu.

Bu şu demek: O gece üzerine ateş açılan, bomba yağdırılan, arabasında ezilen, üstünden tank geçen sivilleri yargılamak gerekir.

Muhalefetin bu arzusu, oy birliği ile reddedildi.

*

Karar metninden bir cümlenin altını çizmek gerekir:

“Başta egemenliği gasp edilmeye çalışılan millet olmak üzere millet adına egemenliği kullanmaya yetkili organlar ağır bir saldırı altında olduğundan, bu olağandışı ve istisnai şartlar altında söz konusu saldırıların bastırılmasına yönelik ve sadece bununla sınırlı eylemlerin hukuka aykırı fiiller olarak nitelendirilemeyeceği açıktır.”

Öyle bir teşebbüs bir daha yaşanacak olsa, aynı şekilde tepki gösterileceğini düşünmek hatadır.

Acemilik geride kaldı. Niyetlenenler varsa, ona göre düşünsün, hesabını doğru yapsın.

#bomba
#siviller
3 yıl önce
Üstüne bomba yağan siviller yargılansın
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler