|
Akıntıya Karşı Paylaşmak

Deve bayıltan sıcaklarla kaplı yazın içinden terden sırılsıklam çıkıp geldik. Konya’da, Adana’da, Maraş’ta, hatta yayla diye çıktığımız Andırın’da bile “seksen senedir böylesini görmemiştik” diye sıcaklardan şikâyet ediliyordu.

Benim gibi sıcak karşısında “çaya düşmüş kesmeşeker” gibi erim erim eriyen birinin sonbahar serinliğine kavuşması ne güzel.

Gece bir miktar yağmur yağıyor. Sabah her yerin sulanıp süprülmüş haline uyanıyorsunuz.

Güz gülleri üzerinde şebnemler. Kasım geldi sakalar, floryalar ötmeye başladı. Gök mavi, güneş parlak, hani ne derler “şurup gibi” bir hava.

Güzel bir şeyle karşılaştığımda aklıma ilk düşen; sevdiklerimi aramaktır.

Güzel bir gün, bir manzara, bir haber, resim, filim, kitap.

Güzel insanlar ki; bunların iç huzuru, iyilikle dolu ruhları, temiz kalpleri yüzlerine yansır.

Varlıklarından yayılan güven duygusu sizi de sarmalar. Her neyse; işte o zaman, yani bir güzele, güzelliğe rasladığımda gayrı ihtiyari şükür ve dua ile doluyorum. Cenab-ı Allah’ın biz kullarına yağdırdığı rahmetle gözlerim yaşarıyor.

Bütün bunlar sanki sadece bana verilmiş gibi minnet ve mahcubiyet altında eziliyorum. Güzellik kaynayıp kabaran bir deniz olarak etrafımı kaplıyor; içimi doldurup taşıyor.

Neredeyse boğulacağım.

Neredeyse bir vicdan azabına, bu raslantı sanki bir pişmanlığa dönüşecek.

Sanki hak yemişim, sanki başkalarının payını gasbetmişim.

Bu sağlık, bu varlık, bu güzellik bana fazla; hemen paylaşmak, nimeti bölüşmek ferahlatıyor beni. Sanıyorum mezkur güzelliği temaşa edenler topyekün “şükür secdesi”ne kapanacak.

Ben böyle iyimser, paylaşımcı, âdil, faziletli cümleler kurayım; pembe tablolar çizeyim; ey aziz okuyucu sen de “abarttın ama, tadını kaçırdın” de...

Haklısın.

Şu içinden geçip gittiğimiz hayat; kuş sesi ile gül kokusundan oluşmuyor. İşte gün geçmiyor ki “gündeme bomba gibi düşen” bir soygun, bir yolsuzluk haberi içimizi karartmasın.

(Yazılarıma tarih koymamak gibi kötü bir alışkanlığım var. Bu eski yazıyı kimbilir ne zaman yazmışım. Olsun. “Paylaşmak” denilen değerli tavrı anlatıyor. Şu korona günlerinin karabasanı altında felaket tellallığı yapmak istemiyorum. Bu sebeple bu eski yazıdan bazı cümleleri çıkardım. M.K.)

Şunu söylemek istiyorum: Sevinci de kederi de paylaşmayı bilmeliyiz. Tevarüs ettiğimiz ahlak bize bunu emrediyor. Yalnız olmadığımızı bilmeliyiz. Gökkubbenin altından bize ayrılan süre içinde gelip geçerken bir yaraya merhem olmanın hazzını tatmalı, onurunu yaşamalıyız.

Paylaşmak, dayanışmak, bir tebessüme karşılık vermek ve ağlarken bir sineye yaslanabilmek en güzeli.

#Paylaşmak
3 yıl önce
Akıntıya Karşı Paylaşmak
Vali değil, sanki kütüphane
Yıl 2019 olmuş hâlâ mal beyanına otomatik takip yapılacakmış!
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!