|
Fitne kimin işine yarar

Önceki gün Taksim’de PKK ve türevi olan örgütler tarafından yapılan bombalı saldırının yapılma nedeni, basit gibi görünen şu örnekte tüm sadeliğiyle ortaya çıkmaktadır:

“Bu tweeti VPN sayesinde paylaşabiliyorum.

Güya halkın paniğe kapılmaması için yayın yasağı getirenler, tüm medyayı baskılayarak herkesi daha çok korkutuyorlar.

@tcbestepe Halkın haber alma özgürlüğünü baltalamayın, milleti korkutmayın.”

Şimdi küsurat partilerinden birinin başkanlığını yapan, bakanlık görevinde bulunmuş, güya devlet umuru görmüş –adı lazım değil– birinin bu mesajında ilk ortaya çıkan şey, terör eylemine tabi olarak ilgili yasalar gereğince kimi yolların kapatılmasından, haberleşmenin kısıtlanmasına… kadar alınan bir dizi kararı, devletin baskısına yorarak, yöneticileri yıpratmak ve kararlarını tartışmalı hale getirerek bir otorite boşluğu doğurmaktır.

Terör eylemini yapanların ve yaptıranların bulunması biraz zaman aldığında ise, bu tip kişilerin yeni mesajlarının devletin ilgili birimlerini ve dolayısıyla devlet başkanını beceriksizlikle, yavaşlıkla, dirayetsizlikle… suçlama üzerine işleyeceği geçmişteki örnekleri itibariyle aşikardır.

Taksim’deki PKK teröründe altı insan can verdi, yüze yakın insan yaralandı. Bu kanlı olaydan, devleti yönetenleri yıpratmak üzere bir mesaj şehvetine tutulanların gerçekte hangi tehlikeyi, bozgunu, fitneyi üretmek istedikleri -şükürler olsun ki- artık kimsenin meçhulü değildir.

Bu terör eyleminin planı USA antetli bir kâğıda çizildiğine, Made in USA mühürlü TNT ile ve USA eğitimli kişilerce yapıldığına göre, bunlarla erişilmek istenen sonuçların da USA beslemesi kurum ve kişiler yoluyla elde edilmesi ilk bakışta normal görünmektedir.

Ancak bu normalliğin gerisinde altılı masanın altına saklanmış bir partiye düşen pay ile iktidar umutlarını terör örgütü uzantılarıyla birlikte bu partiye bağlayanların ve dolayısıyla onları korumaya ve kollamaya kendilerini memur sayanların yaşadıkları zillet, içinde gönüllü olarak yer aldıkları düşmanlık çarkı en çirkin yüzüyle sırıtmaktadır.

Nasıl bir çarktan söz ediyoruz?

Coğrafyamızdaki hakimiyetini donanma ve asker gücünden çok fitne maharetiyle sağlayan İngiltere’nin daha Sykes-Picot Anlaşması’yla –ileriki yıllarda aktif hale getirilmek üzere– sorunlu bir bölge yaratma planı, ilk meyvelerini ABD’nin Irak’ı işgali ve ardından Suriye İç Savaşı üzerinden yaklaşık bir yüz yıl sonra vermiştir.

İlkinde bölge halkına barış ve özgürlük vermeye, ikincisinde bölgeyi terörist yapılanmalardan arındırmaya yönelik vaatlerin, enerji kaynaklarının tamamını ele geçirmekten ve bu kaynakları ABD merkezli olarak kurulan ve kullanılan terör örgütleri vasıtasıyla korumaktan ibaret olduğu kısa sürede anlaşılmış; daha büyük planın ise yüz yıllık işgalin tamamlanmasını teminen Osmanlı mirasını temsil eden Türkiye’nin bekasına yönelik olduğu ortaya çıkmıştır.

Türkiye’nin güney sınırını emniyete almak için gösterdiği çaba karşısında PKK ve türevlerinden kendi silah, para ve eleman yardımıyla oluşturulmuş bir hat kuran ABD, Türkiye’yi dize getirmek için bunun yeterli olmaması ihtimaliyle Bulgaristan ve Yunanistan da üstler açmış ve buraları da Türkiye’ye karşı ağır silahlarla donatmıştır.

Şimdi kimi zaman Yunanistan’ı şımartarak, kimi zaman da içerideki destekçileriyle birlikte PKK’yı azdırarak Türkiye’yi ricate zorlayan ABD, İngiltere’nin yüz yıl önce oluşturduğu sorunlu bölgenin, uzaktaki terör devleti olma konumuna oturmuştur.

Altılı masa mensuplarının yukarıda zikrettiğimiz bağlam ve trazda PKK ve türevleriyle, bunları temsil eden bir partiye sahip çıkmaları; Türkiye’ye zarar verecek politik kıpırdanmalarda Türkiye’yi değil, ilgili aracıları desteklemeleri ve Türkiye’nin maruz kaldığı terör eylemlerinde uğranılan zararları fitne yoluyla çoğaltmaya çalışmaları ilk bakışta basit gibi görünse de son tahlilde Türkiye’nin beka meselesine tekabül eden bir mahiyet arz etmektedir.

Türkiye’nin güçlü olduğundan kimsenin kuşkusu yoktur. Ancak bu güç ordusundan ve sair güvenlik mekanizmalarından geldiği kadar halkının birliğinden, dayanışma kabiliyetinden de gelmektedir.

Bu sebeple kötü zamanlarda halkın devletinin yanında olması, devletinin bekasına kendi bekası olarak sahip çıkması, ABD ve destekçilerinin saldırılarını yoğunlaştırdıkları bir noktadır.

Şer şerliyle birlikte vardır. Elbette şerliden ve şerrinden korunmayı talep etmek, ilgili yapıları kurmak ve onları sürekli uyanık tutmak asıldır.

Ama asıl asalet, şer karşısında sarsılmadan, devlet şuuruyla birlik ve beraberlik içinde olmaktır.

#PKK
#ABD
#Taksim
1 yıl önce
Fitne kimin işine yarar
Son istiklal ve istikbal mücadelesi başladı...
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…