|
Güncelliğini dokuz asırdır yitirmeyen bir terim: Haram avcılığı
Yazı başlığımızdaki
haram avcılığı
terimi,
İmam Gazzâlî
’ye (v. 1111) aittir; onun
İhyâu Ulûmi’d
-Dîn adlı eserinin takdim yazısında geçer. Bu eserini 1095-1105 yılları arasında yazdığına göre demek ki, orada yer alan haram avcılığı terimi de 9 asır önceki kullanılma sebebini ve yüklendiği ilk mahiyeti bugüne kadar sürdürebilmiş, dolayısıyla güncelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş bir terimdir.

Bu terimi Gazzâlî’nin hangi bağlamda kullandığını naklettikten sonra, onun güncelliğine dair kimi sebep ve sonuçlara değinelim.

Gazzâlî, mezkur takdim yazısında hamdele ve salveleden sonra “üçüncü olarak” İhya’yı yazma kararının hayırla sonuçlanmasını temenni eder ve onu “dördüncü olarak” sapkınlıkları nedeniyle dini hakikatlere karşı çıkanlarla, zaten gafil inkarcı gruptan oldukları için ret ve inkarda sınır tanımayanların sapıklıklarına son vermek, inat ve inkarlarını çürütmek için yazmak istediğini belirtir.

Bu konuda sorumluluğun kendisine düşmesini ise şöyle açıklar:

“Doğru yolun rehberleri, peygamberlerin vârisleri olan âlimlerdir. Ne var ki, zaman onları silip süpürdü ve geride şekilciler kaldı. Âlimlerin çoğunu şeytan hükmü altına aldı, azgınlık onları yoldan çıkardı; her biri kendi peşin zevklerine daldı ve bu yüzden iyiyi kötü, kötüyü iyi görmeye başladılar. Nihayetinde din ilimlerinin defteri dürüldü. Dünyanın çeşitli bölgelerinde doğru yolun işaret bayrağı indi. Böylece o (yolunu şaşırmış) âlimler, halka şöyle bir yanlış kanaat aşıladılar: İnsanlar arasında ihtilaflar çıktığında hukuki anlaşmazlıkları çözmeye uğraşan kadıların yardım alacağı yönetim bilgilerinden veya (tartışmada rakibine) üstünlük sağlayıp onu yenmek suretiyle övünme peşinde olanların kuşandıkları cedel silahından ya da vaizlerin halkı kandırmak için kullandıkları tumturaklı konuşma sanatından başka ilim yoktur. Zira o (yolunu şaşırmış âlimler), haram avcılığı ve günah tuzağı olarak kullanmak için bu üçünden başka bir yol bulamadılar.

Ahiret yolunu öğreten; Yüce Allah’ın, kitabında fıkıh, hikmet, ilim, zıyâ (aydınlık), nur (ışık), hidayet ve rüşd (doğruluk rehberi) adını verdiği, Selef’in (ilk Müslüman nesillerin) izlediği yolu tanıtan ilme gelince, o ilim insanlar arasında artık kapanmış ve büsbütün unutulmuş hâle geldi.

Bu durum dinde yıkıcı bir tahribat ve sonu karanlığa varan bir tehlike doğuracağı için, din ilimlerini tekrar canlandırmak (ihyâu ulûmi’d-din), eski önderlerin (kapanmış) yollarını yeniden açmak ve peygamberler ile Selef-i sâlihin nezdinde değerli olan faydalı ilimleri anlatıp açıklamak için bu kitabı kaleme almak üzere işe başlamanın önemli bir görev hâline geldiğini gördüm.” (Trc.: Mustafa Çağrıcı, DİB Yayınları)

İhyâ’nın değeri ve övgüsü kendi metniyle mukayyet olduğu için, bunlardan ayrıca söz etmemize ihtiyaç yoktur. Bu yazıda esas aldığımız haram avcılığı teriminin 9 asırdır güncelliğini yitirmeksizin aynı sıcaklıkla bugünlere ulaşması bile tek başına Gazzâlî’nin –yine kendi kelimeleriyle– hakikati insan davranışlarına göre değil, insan davranışlarını hakikate göre tanımlamadaki feraset, gayret ve kararlılığının göstergesidir.

Çağrıcı, haram avcılığı terimini İhyâ’nın Arapça aslındakine uygun olarak tercüme etmiştir.

Yusuf Sıdkî el
-Mardinî de İhyâ Tercüme ve Şerhi’nde tıpkı Arapça metnindeki gibi sayd-ı haram (YEK Yayınları);
Ahmet Serdaroğlu
haramı avlamak (Bedir Yayınları);
Dilaver Selvi
ise harama ulaşmak (Semerkand Yayınları) şeklinde tercüme etmişlerdir.

Bunlardan el-Mardinî ile Çağrıcı’nın tercümesindeki haram avcılığı şeklindeki tercümeyi tam kabul ederek, terimin günümüzde de tedavülde tutulmasına sebep olan olaylara, mahiyetlerine ve sonuçlarına baktığımızda Gazzâlî’nin onunla değişmesi mümkün olmayan bir hakikati dile getirdiğine, bu nedenle kelimenin hâlen yürürlükte ve güncel olduğuna hükmetmemiz gerekir.

Bundaki hakikat, kendi devrimizde âlim nitelemesini hak edenlerin Gazzâlî’yi takipte musır olduklarına, ancak sahne yapmaya, kürsülerde ya da ekranlarda gerdan kırmaya, kurdukları vakıfları ya da dernekleri İslam’ın tek kalesi saymaya hevesli kerameti kendinden menkul alimciklerin haram avcılığını ve günah tuzaklarını çeşitlendirerek yenilediklerine delalettir.

Onlardan biri “Zinhar haram” narasıyla sokaklarda etek boyu ölçerken, bir diğeri kötülüğün Batı’dan geldiğini söyleyerek İbnü’l-Arabî üzerinden düşünce cellatlığına soyunmaktadır. Günah avcısı bir diğeri ise başka bir hocanın avlanışını ihbar etmektedir.

Sonuç olarak, zaman değişmekte ama hakikat asla değişmemektedir.

#İmam Gazalî
#İhyâu Ulûmi’d-Dîn
#Yusuf Sıdkî el-Mardinî
#Ahmet Serdaroğlu
#Dilaver Selvi
2 yıl önce
Güncelliğini dokuz asırdır yitirmeyen bir terim: Haram avcılığı
Yine gelin, yumruklarımız sıkılmış sizi bekliyor olacağız
Soylu görevden alınacak
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’