|
Şiraze’nin seyahati

Şiraze dergisi 12. sayıyı, iki ayda bir yayımlanışına göre iki yılı geride bıraktı.

Bu 12 sayıyla iki yılın hikayesini bir de Şiraze’nin maddi ve editöryal yükünü omuzlayanlardan sormak gerekir aslında.

Ama konunun bu yönü kağıt fiyatlarından şikayette, iyi yazılar temin etmenin güçlüğünde toplanarak, genel olarak dergiciliğin -elbette Şiraze’yi de içine alan- ekonomik ve sosyal problemlerine bağlanır ki, bu da mevcut ekonomik ve sosyal şartlarda sonuç üretmeyecek görüşlerin bolluğunda boğulmaktan başka bir işe yaramaz.

Hal böyle olunca Şiraze – ve halen yayımlanabilen diğer nitelikli dergiler- esasında son tahlilde ancak şu söylenebilir:

Sözü olan konuşur, derdi olan yazar, iddiası olan yaşar ve ancak bedelini ödemeyi göze alanlarla proje sahibi olanlar dergiler çıkarabilirler. Şiraze de bunları kendi yayım amacında birleştiren ve yoluna istikrarlı olarak devam eden bir kaç dergiden biri.

Şiraze ilk sayısından beri dosya ağırlıklı olarak çıkıyor. Kitap kültürü dergisi olması nedeniyle dosya konuları da doğal olarak kültür ve edebiyat merkezli olarak seçiliyor.

Hüseyin Su
’nun dergicilik yaptığı yıllarda ihdas ettiği ve hakkını vererek uyguladığı bu tarzın iyi yanı, dergiyi yazılar seçkisi olmaktan kurtarıp, yazı gayretini ve haliyle dergiyi daha dinamik kılmasıdır. Zira, bu dosyalarda, çoğunlukla seçilen konuya daha önceden emek harcamış kişiler yazıyor ve bu sayede ilgili konu okurlarına çoğu zaman efradını cami ağyarını mani bir bilgilenme imkanı veriyor.

Söz konusu tarzın kötü yanı ise, derginin genel hacminde aslan payının dosya konusuna verilmesi halinde, yeni yeteneklerin kendilerini ispat etme alanın daraltılması, farklı türlerdeki yazı hareketlerinin baskılanmasıdır.

Bu bağlamda Şiraze’nin zikredilen iki durum arasında iyi bir denge kurduğunu söylememiz gerekir.

Nitekim derginin Temmuz-Ağustos 2022 tarihli 12. sayısı
seyahati
dosya konusu olarak seçmekle birlikte, yayımlanan yeni kitapları, yazarları takip etmekten geriye kalmadığı gibi, roman, şiir ve öykü türleriyle ilgili yazı ve söyleşileri de ihmal etmiyor.

Seyahat yazı ve kitaplarının tür olarak sadece edebiyatın içine çekilmesinin güçlüğü malumdur. Zira seyahat edebi planda belâgatlı bir yol(culuk) ve mekan zevkinin ifadesi olduğu kadar, örneğin meraklısının dokuma sanayinin mazisi hakkında bilgi edinebileceği ilk kaynaklardan da birisidir.

Toplumların yaşayışlarının ve bu bağlamda eriştikleri medeni seviyenin aynelyakin kaydı hükmünde coğrafyayı, şehirleri, kültürleri ve sanatları ihtiva eden seyahatin bu yanıyla edebiyata sığmaması normal olduğu gibi, kendi pekinliğinde müstakil bir tür olarak nitelenmesi de mümkündür.

Nitekim seyahat konusu Şiraze yazarları tarafından da bu minvalde ele alınmış; kültür-sanat-edebiyat ve ilim ekseninde farklı farklı değerlendirmelerin muhatabı olmuştur.

Necmettin Turinay’ın Gölgesi Ufuklara Vurmuş ‘Evliyâ-yı Bi-riyâ’
yazısında yerli seyahatnamelerin en meşhurlarının bir panoraması verilerek Evliyâ Çelebi merkeze çekilirken, yapılan önemli değerlendirmelerin özetinde -yukarıda zikrettiğimiz çeşitlilik esasında- şu hususun altı çizilmiş:

“İçinde yaşadığı mekânlara sığmayan Evliya Çelebi’de realiteyi aşmak isteyen bir arayış söz konusu. Necip Fazıl’ın ifadesi ile, ‘varlığın dar hendesesinden’ kurtulmak gibi bir arayış bu! Sürekli yer değiştirme, yeni yeni yerler görme arzusu bundan ileri geliyor. Neredeyse sonu gelmez bir tekrara dönüşüyor onun çabaları. Bunun da farkında olan Evliya Çelebi, ruhunda barındırdığı bir aşkınlık ihtiyacı ile tasavvufa, şiire, sanata, daha ötede de rüyaların soyut âlemine evriliyor. O yüzdendir ki rüyaların bu kadar güzel anlatılması Seyahatname’ye bambaşka bir katman daha ilave ediyor…”

Ömer Lekesiz, Mehmet Fatih Birgül, Kudret Ayşe Yılmaz, Özlem Güngör, M. Sedat Sert, Hakan Yılmaz, Yunus Nadir Eraslan ve Nevzat Çalıkuşu’nun makalelerinde seyahat, poetik sorguların, seyyahların, mekanların, kitapların, izlenimlerin hattında… incelenirken; Nesrin Karaca, Ümit Meriç, Ekrem Demirli, Ali Şükrü Çoruk, Mustafa S. Kaçalin, Tufan Gündüz, Musa Duman, Ali Osman Gündoğan, Serkan Acar, Seyit Ali Karaman, Ali Ayçil ve Yasemin Dinç Kurt da görüleriyle dosyaya özel bir zenginlik katıyorlar.

Yolu hakikat, bu hakikatle aynelyakin olarak kurulan ilişkiyi de yolculuk / seyahat olarak tanımlayabileceğimize göre, Şiraze dergisinin seyahat dosyasını da aynelyakine eşik oluşturan bir ilmelyakin gayret olarak niteleyebiliriz. Şiraze dergisinin istikrarlı yayının sürmesini temenni ediyorum.

#Şiraze
#Nesrin Karaca
#Ümit Meriç
#Tufan Gündüz
#Musa Duman
#Ali Osman Gündoğan
2 yıl önce
Şiraze’nin seyahati
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…