|
Vehbî’nin Surnâme’sini nasıl okumalı?
Vehbî-i Kadîm, Vehbî-i Evvel nisbeleriyle de maruf olan
Seyyid Vehbî
’nin (v. 1736) –
Mertol Tulum
tarafından günümüzün diline aktarılan–
Surnâme
’si (Surnâme-i Vehbî),
Yusuf Genç
’in editörlüğünde geçtiğimiz ay,
Ketebe Yayınları
arasından çıktı.
Kendi kelimeleriyle “Bir dilbilimci, bir Türklük bilgisi alanı uzmanı ve tutkunu olan” Mertol Tulum’un daha asistanlık devrinde dikkatini çeken, “...Söz ezgileri ve satırlarına yansımış kalem ustalığı görüntüleriyle meydana” getirilmiş olması nedeniyle hayranlık duyduğu
Surnâme-i Vehbî,
yine onun 2000 yılında ancak neticelenebilen yoğun uğraşlarıyla tıpkıbasım; çeviri yazılı metin halinde ve minyatürlerle metinleri açıklayan notlar eşliğinde bugünün dil ile kitaplaştırılmış (2001).
Surnâme-i Vehbî’nin bu baskısının “çok değerli, çok çekici ve imrendirici” olduğunu belirten Mertol Tulum, ancak onun “...Her istekli alıcı için ulaşılabilir yakınlıkta” olmaması nedeniyle, çok emek verdiği bu çalışmanın, “...Çok sayıda kitap severin ulaşıp elde edebileceği bir yere konması”nı haklı olarak arzulamış ve bu arzusu, eserin
Kabalcı Yayınları
tarafından 2007 yılında yapılan ikinci baskısı ile gerçekleşmiş.
Ketebe Yayınları’
nın yaptığı üçüncü baskıyla “yeniden görülme alanına” giren Surnâme-i Vehbî’nin Metol Tulum’un da vurgulu olarak zikrettiği, tarihî, edebî, tasvirî değerinin, işin ehli olanlar tarafından bilineceği malumdur ve bu manada eserin gerçek muhataplarının sayısı çok da fazla değildir.

İlk baskısı –mevcut piyasa şartlarında– yüksek bir paha ile elde edilebilen bu eserin, Ketebe baskısı ile daha çok kişiye ulaşmasının hedeflendiğini düşünürsek, bunun mümkün olabilmesi için, Mertol Tulum’un metinler ve minyatürlerle ilgili olarak değerli açıklamalarını da gözeten ve bu yanıyla diğer surnâmeleri /surnâme-i hümâyunları da –doğru okunmaları cihetinden– yakından ilgilendiren okumaların yapılması gerekir.

Mehmet Zeki Pakalın’ının,
O
smanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü
’ndeki ilgili maddede, “Sûrnamelerin tarih bakımından ehemmiyeti vardır. Çünkü yazıldıkları asırlardaki hayatı tasvir ederler. Düğünlerde kullanılan vasıtalar, yenilen içilen şeyler, tertip olunan oyunlar kaydedilmiş, tafsilatıyla anlatılmış olduğu için o zamanları tetkik etmek isteyenlere kıymetli birer me’haz hizmetini görürler” şeklinde yaptığı tespitlere ek olarak, ihtişamlı bir saltanat düğününün, “...içinde resim diliyle; çizim, biçim ve renklendirme ustası Lebnî’nin miyatürleriyle de” anlatılmış olması bakımından, metinî ve görsel anlatımı sanatın iki katmanı olarak kendinde birleştiren Surnâme-i Vehbî’nin mezkur ayrım ve açılımlar esasından okunması, tarih bilgisinin yanı sıra bir
zevk bilgisi
olarak çifte bir değeri üretebilecektir.
Zira konu itibariyle,
3. Ahmed
’in oğulları Şehzâde
Süleyman, Mustafa, Mehmed
ve
Bayezid’
in on beş gün süren sünnet törenini (1720) gün gün anlatan ve bu cihetten tarihî olan; mahiyeti itibariyle ise
Levnî’
nin minyatürleriyle tahkim edilmiş söz şahikalarına meskenlik etmekle söz ve tasvir sanatımıza mahsus yetkin bir örneği oluşturan Surnâme-i Vehbî, bu cihetten de hakkını verebilecek okumaları hak etmektedir.

Mertol Tulum “Birisi sözlü, diğeri çizimli ve renkli bu iki anlatım birbirlerini bütünler ve hiç şüphesiz, iki büyük sanatçının ayrı araçlarla yaptığı aktarımlar, olan bitenin ne, nasıl ve nice olduğunu iki ayrı algılama yoluyla daha yakından bilip anlamamızı sağlar. Türk sanatı tarihinde önemli bir yer edinmiş Levnî’nin kalemiyle çizip, fırçasıyla renklendirdiği minyatürler şüphesiz çok değerlidir; ama sesler ve seslerden örülü dil kalıplarını kullanan bir söz ustasının, Seyyid Vehbî’nin kaleminden dökülmüş söz ezgileri, çok renkli hayal dünyasının tasvir fırçasıyla renklenmiş satırları da en az Levnî’nin minyatürleri kadar değerlidir” sözleriyle zikrettiğimiz hususa atıfta bulunmakla, aynı zamanda bizim okur olarak talep ettiğimiz okumanın mümkün unsurlarına da işaret etmektedir.

Elbette bu noktada, mezkur okumayı Üstad Mertol Tulum’un bizzat kendisinden bekleyenler olacaktır. Fakat onun hazineyi bulmakla kalmayıp, –herkesin istifadesine açık olarak– gün yüzüne çıkarması zaten yapılabilecek en büyük hizmettir ve belirttiğimiz manadaki çalışmaları başkalarından beklememiz daha uygun görünmektedir.

Geldiğimiz bu nokta ise, maalesef “Eyvah ki eyvah” diyeceğimiz bir noktadır.

Bunun nedenleri üzerinde ayrıca durmamız gerekir, çünkü bu kültürel bir kopuşun, bellek kaybının belgesi olarak, aynı zamanda kimi mağduriyetlerin de konusudur.

#Mertol Tulum
#Surnâme-i Vehbî
#Yusuf Genç
3 yıl önce
Vehbî’nin Surnâme’sini nasıl okumalı?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı