|
Hac uzun bir duadır
Hac,
muayyen zaman
ı on günden ibaret olsa da, haccetme kararının verildiği andan, gidiş – dönüş yolculuğu, Kabetullah ile Arafat’a bulunuş dahil, eve dönüşe kadar olan, yaklaşık kırk günlük bir süreye yayılır. Bu, hac esasında ububiyetin özel tarzda sergilendiği bir süre olması bakımından da,
uzun bir duadır.

Haccı, ziyaret kastıyla bir kişiye ya da yere yönelmek, gitmek anlamındaki kelime ve kurban bayramı günlerinde belli usüllere tabi olarak Kabetullah’ı ve Arafat’ı ziyaret anlamındaki dini manasıyla birlikte düşündüğümüzde, duaya da kulluk etme niyeti, namaz, tavaf, sa’y, vakfe, şeytan taşlama, tefekkür, tezekkür, tefehhüm, Allah’tan isteme (talep), hal beyanı, kalbî yöneliş, dille tutulan istikamet.. anlamlarını yükleyebilir ve bu bağlamda, Şârî’nin duayı ibadet sayışından ve iki vakit namazı arasındaki bekleme süresini ibadete katmasından hareketle, haccetme niyetini, yolculuk dahil her türlü hac eylemini
dua hazretinin
içine çekebiliriz.

Rabbimiz duayı, isteme (talep) ve kabul etme şeklinde iki unsura bağlamıştır. Müfessirlerin büyük bir kısmının, istemeyi kulluk ve ibadet etme şeklinde tefsir etmelerine rağmen, ilgili ilahî ibaredeki istemenin (Mü’min Suresi, 40/60) zahirinden hareketle, onun mala, mülke, eşe, evlada, sıhhate.. dair salt dünyevî talepleri ihtiva ettiğini söylememiz de mümkündür.

Uzun bir dua olması bakımından, hac da evvelinde bu bağlamda bir dünyevîliğe açık durur. Nitekim, “Rabbimiz bana bu yıl haccetmeyi nasip et; bana hac yolunu kolaylaştır; haccı gereğince ifa edebilmem için bana sıhhat ve güç ver; hacda bana, geride bıraktığım aileme imkan genişliği ver” şeklindeki dualar, berlirttiğimiz bağlamda ferdî (nefsânî) dualar olarak öne çıkar.

Ama haccın toplamı içinde yapılan öyle dualar var ki, bunlar sıradan (ferdî / nefsî) talepleri aşan ve hatta nefsi, isteyen değil bilakis istemeyen konumuna ulaştıran dualardır ki, Allahualem, bunların asıl etkisi istememeyi de, istemeden isteme, mertebesine yerleşebilmekten kaynaklanmaktadır. Tavaf, Sa’y ve Vakfe bu tarz dualara mahsus özel zarf (mekan) olmaları bakımından, burada izlemeye çalıştığımız tefekkür şeklinin doğruluğunu teyid etmektedirler.

Bu tarz duaların en önemli yanı
, bilgi yoluyla üretilmiş dualar
olmamalarıdır.

Bilgi yoluyla üretilmiş duayı şu örnekle somutlaştırabiliriz:

Malumdur,
kandil gecelerinde
televizyonların hemen tamamında aşr-i şerif, mevlüd ve ilahiler okunduktan sonra, bir hoca kürsüye çıkıp, dua eder. Ekran başındakiler bu duaya aminlerle katılırlar ama bunların çok büyük bir bölümü o duadan hiç etkilenmez. Zira, o dualar bilgi yoluyla üretilmiş (kurgulanmış), ortama / vakte, maksada uygun kelimelerle, müziksel bir akışla tahkim edilmek suretiyle
imal edilmiş dualar
dır.

Bu örnekten hareketle söyleyebileceğimiz şey, dua esnasında hacda bunun fevkinde olanın yapılmasına çalışlmasıdır.

Burada, muhtemel bir yanlış anlaşılmayı peşinen önlemek için şu parantezi açmalıyız:

Ebû Hâmid el-Gazalî, İhyâü Ulûmi’d-Din
adlı muhteşem eserinin yedinci kitabı olan
Haccın Sırları
’nda, hac için evden çıkıştan, eve dönüşe kadar her aşamada (hal ve hareket değişiminde) yapılacak duaları (ki bunların çoğunluğu bizzat Peygamber Efendimizin dualarıdır) kaydetmiştir. Haccın rükünleriyle de birebir ilişkili bu dualar, ihmal edilmemesi gereken dualardır. Bunlardan başka, Diyanet’in hac rehberlerinde yer alan dualarla, hac için rehberlikle görevlendirilen kişilerin kendi gruplarına tavsiye ettiği dualar da son derece önemlidir ve bu konuda onlara tabi olunması gerekir.

Şimdi konumuza dönecek olursak: istemeden/hesaplamadan (bilgi malzemesiyle üretilmeden) dua edebilmenin en pratik yolunun, her hal ve şartta dua üzere bulunmaktan geçtiğini belirtmeliyiz.

Bu hususu, bir işe başlarken, Besmeleyi düşünerek / tasarlayarak çekmek yerine, daha iş duygusundan hareketle işe başlamadan hemen önce onu çekebilme örneğiyle açabilir ve hamdetmeyi düşünmeden hamdetmeyi, aynı şekilde şükretmeyi, bir talebimizi (örneğin sıhhat ve afiyet isteğimizi) kurgulamadan Rabbimize iletmeyi de bu örneğe dahil edebiliriz. Bunun manası, duayı bir vakte (bir eyleme, bir mahalle) tabi kılmak yerine, mahiyeti itibariyle boş / yok olan vaktin tamamını dua ile doldurmak / var kılmaktır.

Öyle ki, İslam ahlakı cihetinden de bu, bir kulluk edebi olarak tahsili mümkün bir durumdur ve nitekim nefisler de bunu zorlanmadan benimseyecek özellikte yaratılmışdır.

Uyumada, uyanmada, iş yapmada ezanı esas alan bir Müslüman, aslında genel olarak belirttiğimiz tarzda bir dua ikliminde yaşar. Burada haccı özel bir vakte (ki, Şeyh Muhyiddin’in söyleyişiyle: vakit, zaman saplanmış bir bıçaktır) tabi olması bakımından benzerlikte farklılaştırıyoruz.

İstemeden (bilgi sayesinde kurgulanmadan) yapılan birkaç dua örneğiyle bitirelim bu bahsi /ama nasipse bir sonraki yazıda yapalım bunu inşallah.

#Hac
#Ebû Hâmid el-Gazalî
#İhyâü Ulûmi’d-Din
#accın Sırları
5 yıl önce
Hac uzun bir duadır
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?