|
Halk ve tasavvuf şiirinden seçilmiş kitaplar

Koronavirüs günlerinde, sayıyla ifade edilen vefat haberlerinin olanca soğukluğuyla elan ensemize vurduğunu, vefat edenlerin aile, akraba ve sevenlerinin gönüllerinde sebep olduğu fırtınalarla da, sayının sayılığının fevkinde som bir hakikate dönüştüğünü ifade etmiştim.

Bu bağlamda, evlerinde oturanlar için bir zaman boşluğunun doğduğunu ve bu zamanı faydalı işler cümlesinden kitap okuyarak doldurmak bakımından, boş zamanında kitap okuyanlarla, kitap okumak için bizzat boş zaman yaratanların eşitlendiklerini de ifade ederek, her iki kesimin de yakin ilgi ve yönelişini kapsayacak tarzda aşık / halk ve tasavvuf şiirine mahsus kimi kitapları tavsiye edeceğimi belirtmiştim.

Onları öncelememin nedeni, mevcut durum itibariyle ilgili kanalların, deyim yerindeyse an be an yüzlerimizde, aklımızda estirdiği ölüm rüzgarıyla aramıza makul ve mantıklı mesafeyi koymamıza yarayacak ilk ve en etkili araç oluşunlarındandır.

Öte yandan aklımızın, hafızamızın örtülerini soymaları, bir mısra, hatta bir kelimeyle bile kimi hakikatleri som bir değer olarak idrak etmemize vesile olmaları, bilgiye değil, irfana; kabiliyete değil hayat deneyimine, artistliğe değil samimiyete... sahip olmaları bakımından da mezkur kiyapların tavsiyesinde bence öncelik vardır.

Bu manada zikredeceğim şiir / kitap sahiplerinin hepsinin arif olduğunu elbette söyleyemem ancak, İmam Gazalî’nin arifi, söylediği sözü havasın da, avamın da anlayacağı şekilde söyleyen kişi olarak tanımlamasından hareketle, onları irfan zeminine dahil edebiliriz.

Kitaplara gelince:

Ketebe Yayınları’nın kuruluş günlerinde aşk / halk ve tasavvuf şairlerinden seçmelerin yayınlanması İsmail Kılıçarslan’ın ürettiği bir projeydi; editörlüğünü Bilal Kemikli’nin üstlenmesiyle gerçekleşti.

Bu seriden yayımlanan kitaplardan elimin altında hazır bulunanlar şunlardır:

Karacaoğlan, Dadaloğlu, Âşık Ruhsatî, Âşık Ömer, Narmanlı Âşık Sümmânî, Pîr Sultan, Seyyid Nesimi, Sefil Selimî, Yunus Emre, Sinân-ı Ümmî, Sivâsîlerin Pîri Şemseddin Sivâsî, Niyâzî-i Mısrî, İsmail Hakkı Bursevî, Erzurumlu Bilge İmam Muhammed Lutfî Efendi...

Bu kitapları yayıma hazırlayanların isimlerini de yukarıdaki sırasına göre zikredelim ki, bir hak ve emek gasbına sebep olmayalım: Kenan Özçelik, Yusuf Yıldırım, Ali Yılmaz – Bilge İlhan, Kenan Mermer, Abdulkadir Erkal, Bilal Kemikli (2 kitap), Yusuf Yıldırım, Alim Yıldız (2 kitap), Ahmet Ögke, Fatih Ramazan Süer, Ali Öztürk ve A. Murat Yurtsever...

Bu şairlerde, kitaplarında ve dolayısıyla şiirlerinde ne var diye sorulmayacağını ummakla birlikte, şunu en net söyleyişle yine de söylemeliyim: Bunlar da hayat, inanç ve hepimizin izleyebileceği, irfanî ve aklî hazır bir istikamet var.

Mürekkep kalemde durduğu gibi durmaz; hayal, her nerde bulunuyorsa donmayı, durmayı, durulmayı kabul etmez; dil tad alma organının fevkinde, verdiğini geri almaksızın işler ve Allah’ın varlığına, Muhammed’in (as) onun kulu ve peygamberi olduğuna inanarak hayata bakmak sığınılabilecek limanların en güzelidir.

Hayat dediğimiz şeyi özetlememiz ise mümkün değildir, zira onda her şey çift olarak işler, aşkla nefret, acıyla tatlı, hüzünle neşe, vuslatla firkat, dirimle ölüm, sadakatle ihanet, vefayla vefasızlık, doğlulukla eğrilik, zekayla aptallık, nezaketle kabalık, geçişle gelecek... birbirlerini açan, kapatan; birlerine eşik ve kapı olan fenomenlerdir.

Örneğin Karacaoğlan,

“Karac’oğlan der ki bakın geline

Ömrümün yarısı gitti talana

Sual eylen bizden evvel gelene

Kim var imiş biz burada yoğ iken” diyerek bizleri varlık ve zamandaki kesintisiz akışa katarken, Âşık Sümmânî,

“Döner mi kavlinden sıdk-ı sadıklar

Dostunan dost oldu bağrı yanıklar

Aşk kaydına geçti bunca âşıklar

Sümmânî’yi bir kenara yazdılar” sözüyle hükmî bir tecridin muhatabı kılar.

“Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir

Arap atlar yakın eder ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir” diye Toroslar’dan gürleyen Dadaloğlu’na karşılık,

“İsyanımız haddin aştı

İşimiz rahmete düştü

Murg-i devlet serden uçdu

Merhamet kıl yâ Rabbenâ” diyerek ilticayı ve haddi mekan tutan bir Muhammed Lutfî Efendi vardır.

Kısa, Yunus Emre’nin “Ya ben öleyim mi söylemeyince” kavline göre hareket edenlerin sözlerinden derlenmiş kitaplarıdır hepsi.

Lütfen bu kitapları edinelim ve evimizin odalarına birer ikişer dağıtarak, her birindeki eylemde ve sakinlikte onlardan birer ikişer şiiri, törensiz, aracısız, ille de okuma maksadı gözetmeksizin okuyalım.

Çünkü, bilgilenmenin ve zevkin hası, dolaysız olandır.

#Kitap
#Salgın
#Karacaoğlan
4 yıl önce
Halk ve tasavvuf şiirinden seçilmiş kitaplar
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı