|
Şeyh Muhyiddin’den seçilmiş sözler
“İnsan” der
Şeyh Muhyiddin
, “hakikati bakımından tek, güçleri bakımından çoktur.”
Bu çokluk nedeniyle, insanı -ve dolayısıyla kendimizi- anlamakta ve tanımakta güçlük çekeriz. Zira
duyular
,
duygular
,
kalp
,
akıl
,
hayal
,
idrak
ve
irade
esasında çoğalan o güçler, insanı
mekan edinme
bakımından, tek bir öze sahip olsalar da,
yerleşme
düzeylerinin her fertte farklı olması nedeniyle farklılaşırlar.
Şeyh Muhyiddin,
Fütûhât-ı Mekkiyye
’sinde, söz konusu güçleri, bilmeyi irade edenlere tezahürleriyle birlikte anlatmıştır. Şeyh’in bundan asıl maksadının ne olduğunu ise,
Frithjof Schoun
’un şu cümlelerine yaslanarak verebiliriz:

“İnsanın akıl, irade ve duygudan yaratıldığını söylemek, insanın Hakikat, Yol ve Erdem için yaratıldığını söylemektir. Bir başka deyişle: Akıl, Hakikat’i kavramak için, irade Mutlak İyi üzerinde yoğunlaşmak için ve duygu Hakikat’e ve İyi’ye uymak için yaratılmıştır. ‘Duygu’ yerine ‘nefs’ veya ‘sevme melekesi’ de diyebilirdik, çünkü bu insanın temel bir boyutudur; duygu, çoğu zaman düşünüldüğünün aksine, bir zayıflık değildir; bilakis ‘Tanrı, Sevgidir’ sırrına uygun şekilde İlahi Tabiat’a katılmaktır.” (Bir Merkeze Sahip Olmak, çev.: Tahir Uluç)

Ekrem Demirli
çevirisiyle
Fütûhât-ı Mekkiyye
’den seçilmiş sözlerin
üçüncüsünde
bu bağlamı gözetelim.

Diyor ki Şeyh Muhyiddin:

Kendine karşı samimi olan kişi
, nefsinin ırzını sakınan kişidir. Bu da, insanın kendisine verdiği sadakadandır.” (FM, 4:396)
Düşünen nefs
için hal, hayvani nefs için mizaç gibidir. Mizaç, beden üzerinde hükümran olduğu gibi, hal de nefs üzerinde hükümrandır.” (FM, 4:431)
Bir araya gelme
, ayrılmanın varlığına kanıttır, çünkü ayrışma olmasaydı bitişme olmazdı.” (FM, 4:450)
Tahmin
, bilgiye, ölçülerin belirlenmesine ve kesin görüşe gereksinim duyan tehlike bölgesidir. (...) Tahmin, baskın
zan
demektir.” (FM, 5:19)
Aruz
, insanın kendi niyeti olmaksızın, yaptığı iyiliklerden insana gelen şeydir. Ya da niyetin şart koşulmadığı, fakat yapıldığında insanın sevap aldığı amellerden insana gelen şeydir. Hz. Peygamber (müslüman olan birine) şöyle buyurur: ‘Yaptığın bir iyilik nedeniyle müslüman oldun.’ Yani, (daha önce yaptığın) o davranışın sevabı da senindir.” (FM, 5:29-30)
Gereksiz işler
, izin verilmiş davranışlara ilave şeylerdir.” (FM, 5:43)
Zevk
, ilahi tecellinin kaynağıdır. (...) Zevk (tatma), bir şeyi tadan insanda meydana gelen bir ilişkidir (nispet).” (FM, 5:55-56)
“(...)
İnsan bedeni ve güçleri
, onun şehri, bölgesi ve tebaasıdır. Sen, Hakkın şeriatında senin adına belirlediği şekilde, o güçlerde tasarruf yapmakla
yükümlü
sün. Sen, başkasından değil, o güçlerden sorumlu bir çobansın. Çünkü Allah, herkesi kendi haline ve imkanına göre yükümlü tutmuştur, kimseyi başkasının dururmundan yükümlü tutmamıştır. Öyleyse ‘
Herkes kendi yaptığının rehinidir.
’ Ve ‘Herkes kendi adına mücadele eder.’ Her insanın yükümlülüğü boynuna asılmıştır.” (FM, 5:120)
Düşünce ve kıyastan
hareket edenler,
hikmet
i tesadüfen bulabilirler.” (FM, 156)
Hasret
kelimesi ‘hasertü es-sevbe anni (elbiseyi kendimden çıkardım)’ ifadesinden gelir. Böylelikle elbisenin altındaki ortaya çıkar.
Pişmanlık
ise, bu en yüksek makamda insanın komşusunu ve arkadaşını görmesidir.” (FM, 5:163)
Binek
, bedenin kendisidir. Çünkü beden, ruhun bineğidir. Bu ruh, nefse üflenmiş insan hakikatidir.” (FM, 5:252)
Ziyaret
, meyletmek demektir. Ve (ziyaretin masdarı olan) ‘zever’ kelimesi de buradan gelir.” (FM, 5:265)
Fiil
, fail ve edilgen arasındaki bir haldir.” (FM, 5:274)
Kavisin eğriliği
, onun doğruluğudur.” (FM, 5:283)
Kulun
kendisinden ortaya çıkan
fiildeki etkisi
, sadece kazanımdır. Kazanım, kulun o fiili tercih etmesidir. Kul ne zorlanmıştır ne de o fiili yapmada mecburdur.” (FM, 5:324)
“Kulun hakikati
ihmal
dir ve ihmalden onu ancak Alah koruyabilir. (FM, 5:418)
“(...) İnsan ancak insan olması bakımından
haddi aşar
. Bu durumda onun hayvanilik yönü, insanilik yönüyle yer değiştirmiştir. Bu aşamadaki asıl ise asıldan kaynaklanır, çünkü asıl zenginlik ve istiğna sahibidir.” (FM, 5:422)
Asıl
, bir şeyin varlığı değil, hakikatinin sabit olmasıdır.” (FM, 6:35)
Arzu
, gerçekte nefsin kölesidir, çünkü o nefsin niteliklerinden biridir.” (FM, 6:27)
“İnsanın hakikati,
konuşma
dır (nutk). Sustuğunda ise, haliyle kendisini yalanlar.” (6:51)
Zan
–tercihte bulunacak şekilde–, herhangi bir konuda kesin bilgisi bulunmayan insandan çıkar.” (FM, 6:125)
“İnsan,
hayal
e eşlik eden doğal düşüncenin düşüklüğünden yükselir. Hayal ise, duyudan ve duyulurdan (bilgisini) alır.” (FM, 6:178)
#Pişmanlık
#Konuşma
#Kul
#Fütûhât-ı Mekkiyye
4 yıl önce
Şeyh Muhyiddin’den seçilmiş sözler
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?