Bu sayede, her şeyden önce “İyi ki, içimizde, korunmasında muvaffak olamadığımız ecdat emanetlerinin birinde olup bitenleri takip eden ve onları kamuoyuna ileten birileri var” söyleyişine muhatap olarak, azmini bir kez İslam mülkü olduktan sonra, neye maruz kalırsa kalırsın bu niteliğini asla yitirmeme hükmünden alan önemli hizmetlerin varlığına tanık olduk.
Nitekim, “Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya hizmet için, Müslüman alim ve aydınların teşvik ve destekleriyle Kasım 2013 yılında kurulan Ümmet Vakfı”nın “İslam ümmetinin ortak davası olan “Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı savunma davası”nın sözde kalmadan hal diline geçmesini sağlamak, bu minval üzere hareket etmek ve çaba göstermek” şeklinde tespit edilen miyonuna da aynıyla yansımış söz konusu çaba.
Ümmet Vakfı’nın farkı, işte tam burada ortaya çıkmaktadır. Bu esasta, isimlerinin zikredilmesine bile müsaade etmeyen bir grubun oluşturduğu Ümmet Vakfı, Kudüs’e yönelik hassas bir rasatla, olan bitenleri, Kudüs ve Kudüslüler adına yapılası gerekenleri izliyor ve ifa ediyor. Temenni edelim ki, gelecekte de bu grubun halis niyetlerinde bir bozulma, hasbi gayretlerinde bir bulanma olmasın.
Ümmet Vakfı’nın raporuna gelince:
“Yüzyıldır huzurun ve bereketin şehri Kudüs maalesef, işgalci rejimin haksız ve hukuksuz tecavüzleri yüzünden hüzün, gözyaşı ve zulüm ile anılmaya devam ediyor. Daha düne kadar bütün insanlığın ortak mirası olan Kudüs, bugün Siyonizm işgali altında açlığın, sefaletin, haksızlığın ve ölümün kol gezdiği bir belde haline gelmiştir” tespitleriyle, Kudüs’ün işgal şartlarının çerçevelendiği raporda, Kudüs’ün ilahi esaslı üç büyük dinin ortak mekanı olmasından hareketle, ilgili emanet sorumluluğunun İslam özelini de aşan bir yönünün bulunduğu belirtilerek haksız tutuklamalar, öldürmeler, Beytülmakdis’e yönelik işgaller, eğitim ve ibadet haklarına mahsus kısıtlamalar, şahsi mekana yönelik tecavüz ve tahripler ile sivil toplum kuruluşlarına mahsus baskılar, yasaklamalar sayılarla ve önemli değerlendirmeler eşliğinde veriliyor.
Buna göre örneğin, 2019 yılında Kudüs’te 531’i çocuk, 94’ü kadın ve 1.453’ü yetişkin erkek olmak üzere, toplam 2.078 kişi hak ve özgürlük ihlallerine maruz kaldıkları bildiriliyor.
2019 yılında Kudüs’te Filistinlilere ait 173 evin yıkıldığı, 355 Müslümanın Beytülmakdis’e, 44 Müslümanın Kudüs’e girişlerinin yasaklandığı, 5 sivil toplum kuruluşunun nedensiz olarak kapatıldığı ve buna karşılık 29.610 Yahudinin İşgal güçlerinin koruma kalkanı içinde Beytülmakdis’e sokulduğunun bilgisi de mezkur raporda yer alıyor.
Bu iç karartan bilgilerden sonra, Ümmet Vakfı’nın onca olumsuzluğa ve engellemeye rağmen, 71 eğitim projesi ile 96.656; 27 sosyo-ekonomik proje ile 39.721; 3 sağlık projesiyle 3.922; mübarek alanlarda ise 43 proje ile 322.367 kişiye ulaştığı bildiriliyor ki, bunlarla Kudüs’teki Müslüman nüfusun neredeyse tamamına ulaşıldığı anlaşılıyor.
Ümmet Vakfı’na, Kudüs’te halis bir niyet ve gayretle gerçekleştirdiği hizmetlerden dolayı teşekkür ediyor, o hizmetlerin Müslümanların katkılarıyla bereketlenmesini temenni ediyorum.