|
Merak, imkân ve ihtimali kurcalamak

Hayal gücü insana bahşedilmiş muhteşem bir melekedir derken, imkân âlemini de “varlık âleminde var olup ancak açığa çıkmayan olgu” olarak tanımlamaya çalışıyorum.

İmkân âleminde var olup da açığa çıkmayan olgunun keşfedilebilmesi için “merak” gerekir.

İmkân, uygun veya ortaya çıkan şartlardan yararlanma durumu ise merak da bir şeyi anlamak veya öğrenmek için kurcalama isteğidir.

Anlama, öğrenme, kurcalayarak bir şeyi edinme isteğini gerçekleştirmek için imkânsız görünenin önünü açık tutmak gerekir.

O yolu açmak ise tecessüsle mümkün olur. Tecessüs genelde tasvip edilmeyen bir huydur. Bu bağlamda tecessüs, belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyi öğrenmeye çalışma, başkasının mahremiyetini talan etme niyetiyle didikleme işi… Bu anlamıyla kullanıldığında elbette tasvip edilmez.

Tecessüs fiili gündelik yaşantımızda, insan ilişkilerini kurcalama bağlamında olumsuz anlam taşır. Başkasının mahremiyetine, onun bilinmesini istemediği özelliklerine burnunu sokmak, kuşkusuz, kötü bir âdet veya huydur. Başkasının mahremiyetini kurcalamak tabii ki istenmeyen bir fiil…

Oysa tecessüs eşyanın mahiyetini araştırmaya dönük bir edim ise onun önü açık bırakılmalıdır. Eşyanın mahiyetini öğrenme isteği, insanın fıtratında içkin bir meleke… Çocukların bir cihazı kurcalama merakı o cihazın mahiyetini öğrenme isteğinden kaynaklanır. Resulullah’ın (sav): “Ya Rab bana eşyanın hakikatini öğret!” mealinde aktarılan duası, muhtemelen eşyanın mahiyetini kavramaya yöneliktir.

Öte yandan merakı, ihtimali kurcalama işi diye de kabul edebiliriz. Çünkü merak edilen, aranan şey, ihtimaller âleminde mevcuttur.

Nasrettin Hoca’nın ihtimali kurcalamaya dönük olarak yorumlayabileceğimiz bir fıkrası aktarılır. Hoca, zeki oğluyla konuşmaktan, ona soru yöneltmekten hoşlanırmış. Baba oğul bir gün sohbet ederken oğul: “Baba senin doğduğunu bilirim” der. Bu sözü duyan annesi, çocuğun saçmaladığını, kimsenin babasının doğumunu bilemeyeceği söyleyerek azarlamaya başlar. Ancak Hoca karısının sözünü keserek: “Çocuğu incitme. Görüyorsun ki bu çocuk akıllı. Belki de biliyordur.” diyerek karısını susturur.

Hoca’nın bu sözünü, imkânsızı denemek isteyene mâni olma diye yorumlayabiliriz.

Hoca’nın göle maya çaldığını anlatan fıkra da ihtimali denemek bağlamında yorumlanabilir. Göle maya çaldığını görenler, Hoca’ya: “Hocam göl maya tutar mı?” diye alay etmeye kalkışanlara, Hoca: “Ya tutarsa…” cevabını verir. Burada da ihtimali kurcalama söz konusu… Nesnel dünyada imkânsız görünenin, ihtimaller âleminde bir karşılığı bulunmaktadır. Sonuca ulaşır veya ulaşmaz, bilemeyiz, ama şunu biliyoruz: aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır. Bütün keşifler keşfedilmeden önce de orada durmaktaydı.

Konu David Hume’un bir cümlesiyle bağlansın: “Bir insan kilitli olmayan, ama içeriye doğru açılan bir kapıyı boyuna itiyor, çekmek aklına gelmiyorsa, odada hapistir.” (https://www.neguzelsozler.com/ozlu-sozler/).

İmkânlar ve ihtimaller âlemi de odanın dışında durmaktadır. Bu odanın açılması için, alışılmış olana kapalı kalarak hedeflenen sonuca ulaşmak mümkün değil... Odanın kapısını açmak için alışılmışın dışına çıkmak, kapıyı bir de çekerek açmayı denemek gerekir.

İrili ufaklı keşiflerin hepsi ihtimalleri kurcalayarak gerçekleştirilmiştir.

#Merak
#İmkan
#İhtimal
3 yıl önce
Merak, imkân ve ihtimali kurcalamak
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler