|
Aç gözlülük ve tamah: iki dost

Uzun yıllar önce seyrettiğim bir Şarlo filmindeydi…

Şimdi filmin adını hatırlamadığım gibi, filmin konusunu da hatırlamıyorum…

O filmden bir tek sahne kaldı aklımda… İki arkadaş karlı, fırtınalı bir kış günü metruk bir evde mahsur kalır. Evde yiyeceklerin hepsi tükenmiştir. Ama bir süre sonra ikisinin de karnı acıkır. Tek lokma yiyecek yok. Şarlo’nun gözü ayakkabıya takılır. Ayakkabıyı su dolu tencereye koyup kaynatmaya başlar. Bir süre sonra ayakkabının piştiğine kanaat getirince ayakkabının çivileri görünen kösele tabanını kendine ayırır, ayakkabının yumuşak üst meşin kısmını da arkadaşına ikram eder. Ancak bu paylaşımda bir hinlik olduğunu düşünen “açıkgöz” elindeki yumuşak meşini Şarlo’ya uzatır, onun elindeki köseleyi kapar. Şarlo ise köseleyi vermek istemiyormuş gibi davranarak kaptırdığı köseleyi onun elinden geri alır. Bu iş aralarında birkaç defa tekrarlanır. Şarlo, sonunda arkadaşının arzusuna ram olmuş görünerek çivili köseleyi arkadaşına bırakır, kendisi yumuşak meşini yemeye başlar. Şarlo, hissesini yiyip bitirirken, arkadaşı hâlâ çivilerini ayıklamayı bir türlü başaramadığı köseleyi kemirmeye çalışmaktadır.

Bu sahne insan zaafının en duyarlı yerine parmak basıyor…

Aç gözlülük ve tamah… Birbirine destek çıkan iki dost…

Aç gözlülük, gözü doymayan kimsenin karnının doymayacağını işaret ederken, tamah bir şeye aşırı istek duymak, başkasının malına göz koymak anlamlarına geliyor.

Türkçemizdeki “komşunun tavuğu komşuya kaz görünür” sözü tam da bu durumu anlatmak için dile getiriliyor.

Ne var ki başkasının malına göz diken biri, aslında o malın malikinin katlanmak zorunda kaldığı meşakkati dikkate almıyor. Tamahı, külfeti dikkate almasına mâni oluyor. O malın veya imkânın belki imrenilecek bir yanı mutlaka vardır. Ancak hiçbir imkân kendinden ibaret ve külfetsiz değildir.

Onun elinde cazip görünen bir nesne veya imkân, bir bakışta görünmeyen külfetleri de bağrında taşır.

Gündelik bireysel ilişkilerimizde işe yarayan “komşunun tavuğu” mecazı uluslararası ilişkilerde de geçerliğini koruyor.

Kimi komşu ülkelerin, kendi yeterlik düzeyini hiçe sayarak meydan okumaya kalkışan cüretkârlıkları böyle bir şey…

Cüretle cesaret arasında bir anlam ilişkisi var ama farklı kavramlar...

Cüretkâr, kendi gücünün ve yeteneğinin sınırını bilmeden, körlemesine öne atılan kişinin niteliği…

Tamahkarlık gibi… Tamahkâr da ulaşamayacağı hedefe göz diker… Aç gözlüdür çünkü, karnı doysa bile gözü doymaz… Yetinmez, daima daha fazlasına göz diker…

#Tamah
3 yıl önce
Aç gözlülük ve tamah: iki dost
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi