|
Korku ve umut arasında gerili durmak

Umutla korku arasında bir bağlılaşım bulunuyor…

Bir bakıma umudu korkunun ters yüz edilmiş biçimi olarak görmek imkân dâhilinde…

Korku “bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı, üzüntü” olarak tanımlanıyor (TDK Sözlüğü). Kötülük veya bir tehlike gelmesi ihtimaline karşı takınılan endişeli tutum… Bu tutum karşısında, telaşlı bir kaygıyla kişinin benzi sararır, ağzı kurur, solunumu sıklaşır, tansiyonu yükselir veya düşer… Veya daha karmaşık fizyolojik değişimler yaşanır…

Umut ise korkunun karşıtıdır. Sevinçli bir bekleyiş hali diyebiliriz… Olması arzu edilen veya olacağı düşünülen muştulu beklenti…

Türkçemizde korku ile, umut ile ilgili bol miktarda deyim ve atasözü bulunuyor. (birine) korku salmak, (birine) korku vermek gibi deyimler; ıslanmışın yağmurdan korkusu olmaz veya korku dağları bekler veya dünyada tasasız baş bostan korkuluğunda bulunur, gibi atasözleri… Keza umut bağlamak veya umut fakirin ekmeğidir gibi deyimler; çıkmadık candan umut kesilmez gibi atasözleri dilimizin zenginliklerindendir…

İnsan, bu iki duygu, korku ile umut veya havf (korku) ve reca (yakarış) arasında sürekli salınıp durur. Ne birinde sürekli karar kılar, ne ötekinde…

“De ki: ‘Ey kendilerine karşı aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.’” (Zümer, 39/53) ayeti kerimesinden hareketle, umutsuzluk bize haram kılınmıştır, diyoruz.

Korku da, umut da temelde bilinmezlikten kaynaklanıyor. Biri gelecekte vuku bulması beklenen fakat istenmeyen beklentiden; öteki vuku bulması beklenen fakat vukuu belli olmayan sevinçten…

Günümüz dünyasında, siyasal alanda olsun, iktisat alanında olsun bu iki uç arasındaki sürekli salınım kişileri de sürekli beklenti içinde bırakıyor. Uçların herhangi birinde istikrarlı biçimde durulmuyor, birinden ötekine doğru yolculuk devam ediyor. İlla bir istikrar aranıyorsa, istikrar salt bu salınım durumu olarak kalıyor…

Umudun edilgen, bezgin bir bekleyiş hali olduğunu kabul etmiyorum. Bilakis, o, coşkulu bir bekleyiş halini resmediyor. Bu bekleyiş kişiyi ayakta durduruyor. Ve onu çaba göstermeye sevk ediyor. Korku da öyle… İnsanı tedbir almaya yöneltiyor…

Mevlana: O filozofçuk, korkuya vehim der. O, bu dersi eğri anlamıştır, diyor ve devam ediyor: Hakikati olmayan vehim olur mu hiç? Hiç gönül doğru olmayan bir yere akar mı? Yalancı, doğru olmasa bir yalan kıvırabilir mi? İki âlemde de her yalan doğrudan meydana gelir.

Bu mülahazalar, son birkaç gündür çevremizde vuku bulan ve savaş endişesi ile barış istikrarı arasında gidip gelen salınımdan kaynaklandı…

İran, Amerikan blöfüne pabuç bırakmadı… Küstahın burnu sürtüldü. Ama tek duracak mı? Sanmıyorum.

Salınım hak ile batıl arasında kıyamete kadar devinmeyi sürdürecektir…

#Mevlana
#İran
#Amerika
4 yıl önce
Korku ve umut arasında gerili durmak
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…