|
‘Mavi kuş’ların cıvıltısı

“Bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır.” Diyor Brezilyalı romancı ve şarkı sözü yazarı Paulo Coelho;

1. Nedensiz yere mutlu olmak.

2. Her zaman meşgul olabilecek bir uğraş bulmak.

3. Elde etmek istediği şey için var gücüyle savaşmak.

Çocukluktan ergenliğe ve oradan yetişkin bir insan olmaya doğru yaptığımız yolculukta bu 3 şey tam tersine dönüyor:
Mutsuz olmak için bahane üreten
, farklı şeylerle meşgul olarak dinlenmek yerine hareketsizliği ve
tembelliği
tercih eden ve başarıyı terle, çalışarak emekle değil,
bedava
kazanmak isteyen bir canlıya dönüşüyoruz.

Mesela hepimizin etrafında vardır böyle tipler, belki de bizizdir; insanlar ilgi çekmek için problem üretmeyi çok severler.

Dünyada böyle aptalca düşünen başka bir canlı türü yoktur.

**

Ayakta yeme çılgınlığından evdeki sofra veya masaya geri dönüş yapmaya çağırıyor bizi
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta;

“Sağlığımız ve kesemiz için hayatımızdan çıkmakta olan ‘ev yemeklerine’ geri dönmemiz şart. Hele de çocuk sahibi olanların evinde mutlaka tencereler kaynamalıdır. Tüm ailenin bir masa etrafında toplandığı ev yemeklerinin lezzetini hiçbir ‘5 yıldızlı’ Michelin restoranı veremez.”

**

Kuş cıvıltısı anlamına gelen Twitter’da biri Türkiye’de fazlaca abartıldığını düşündüğü 12 şeyi şöyle sıralamış:

1-Kardeşlik edebiyatı, 2-Namus edebiyatı, 3-Evlilikler/Düğünler, 4-Türk dizileri, 5-Zenginlik muhabbetleri, 6-Giyim/Kuşam, 7-Ev dekorasyonları, 8-Ünlüler, 9-Yemekler, 10-Seçimler, 11-Okullar, 12-Evlat sevgisi.

Liste daha da uzatılabilir ama ben hak verdim.

Bu konularda
rahatsız edici bir ölçüsüzlük
var. Ya aşırı değer veriliyor ya da aşırı değersizlik yükleniyor.

**

Twitter’da biri de şöyle tavsiyede bulunmuş takipçilerine;

“Her zaman için
yumuşak
konuş, makul ye, derin nefes al, yeterince uyu,
sorgula
, güzel giyin,
korkusuz
hareket et, sabırla çalış,
farklı düşün
, hoşgörülü davran, dürüst kazan, düzenli biriktirmeye çalış, akıllı harca, her söylenene inanma.”

Hz. Musa’ya “Firavun’a git ve onunla yumuşak konuş” diyor Allah.

Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır demiş eskiler.

**

“En büyük sıkıntım bir kitabı okuduğumda onu okuyan başka biriyle tartışamamak.” Diyor köyde yaşayan ve kitap okumayı seven biri.

Dışarıdan bakıldığında ya da daha farklı sorunları olanlara tarafından bunun sorun edilmemesi gereken küçük bir dert olduğu düşünülebilir ama öyle değil.

Konuşamamak, bilgisini paylaşamamak,
sürekli öğrenenler için
dünyanın en büyük sıkıntılarından biridir.

**

Taşıdığımız en ağır yükler kafamızdaki düşünceler ve kalbimizdeki kırıklıklar.

Bilimsel verileri paylaşan hesaplardan birinde şöyle bir bilgi okudum; canımızı yakan kişileri beynimiz 6-8 ay içinde affeder. Beyin bu kişilerle ilgili kötü anıları silme eğilimindedir.

Peki, beyin affediyorsa, insanlar kinlerini, öfkelerini neden yıllardır içinde taşıyor?

Konu beyinle değil, kalple alakalı çünkü canı yanan beyin değil, kalp.

Prof. D. Kemal Sayar
da diyor ki; affetmek geçmişin zindanından çıkmaktır.

**

Biri de Fransız filozof
Diderot’
un “Yalnız iyilik yapmak yetmez, iyiliği de zarafetle yapmak lazım.” Sözünü paylaşmış.

İyilik, zarif insanlara has bir eylemdir.

Zaten başa kakanlar, başa kakarak iyilik yolunun yolcusu olmadıklarını ilan ederler.

“İyilik, insanın emniyet kemeridir.” Diyor
Lokman Hekim.
Cemil Meriç
de kendine yakışanı söylemiş; iyilik eden mükafat bekliyorsa tefecidir.

**

“Başardığında yanında büyük bir kalabalık olur ama başarana kadar yanında kimse olmaz.” Sözü de bir gerçeğin ilanıdır.

Kimse başarıya giden yolda başına neler geldiğinle, o yolda ne fedakarlıklar yaptığınla, ne kadar yaralandığınla ilgilenmez.

Başardıysan alkışlar.

Biz başarıya giden yolda herkesi yanımızda görmek isteriz ama bu mümkün değildir doğru da değildir.

Yola yalnız çıkılır.

“Zirvesine göz koyduğum dağlara bak.

Koşup takıldığım çitlere bak.” Diyordu
Cahit Zarifoğlu

**

Kendimize sık sık şu soruları sorarsak
yoldan çıkmayız;

-Nasıl bir insan olmak istiyorum?

-Şu anda nasıl bir insanım?

-Hayatımı nasıl yaşamak istiyorum?

-Dünyaya neler katmak istiyorum?

Yalnız bu soruları
kendimizle baş başa kaldığımızda
doğru cevaplayacağımızı unutmamak gerekir.

Kalabalıklarda bu sorular duyulmaz.

**

21. yüzyılın en doğru tespiti;

Cehalet
eskiden de vardı ama hiç bu kadar özgüven sahibi olmamıştı.
#Paulo Coelho
#Ahmet Rasim Küçükusta
#Cemil Meriç
2 yıl önce
‘Mavi kuş’ların cıvıltısı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset