|
Kalabalık şehirlerde yükselen susuzluk riski

Türkiye var olan su kaynakları itibariyle dünyanın su zengini ülkeleri arasında yer almadığı gibi su fakiri bir ülke de değil.

Su kaynakları iyi planlandığında
Ortadoğu’daki
uluslararası politikaların şekillenmesinde, zamanı geldiğinde
petrol
kadar etkili bir ekonomik ve siyasal enstrüman olarak kullanılabilir.

Türkiye, sınır aşan sularıyla da komşu ülkelere su sağlıyor.

Ayrıca Türkiye’nin sahip olduğu
uzun deniz kıyıları, ilerde arıtma teknolojisinin
gelişip maliyet bakımından verimlilik seviyesini yakaladığında, deniz suyunun arıtılıp değerlendirilebileceği bir potansiyeli taşıyor.
Hepsinden en önemlisi su konusunda şimdiden bir
devlet politikası
oluşturmaktır.

**

DSİ
verilerine göre genel olarak Türkiye’nin su varlığına baktığımızda, ortaya çıkan tablo şudur: Türkiye’de yıllık ortalama yağış yaklaşık
643 mm
olup, yılda ortalama
501 milyar m³
suya tekabül ediyor.
Bu suyun
274 milyar m³
toprak ve su yüzeyleri ile bitkilerden olan buharlaşmalar yoluyla atmosfere geri dönüyor.
69 milyar m³
’lük kısmı yeraltı suyunu besliyor.
158 milyar m³’lük
kısmı ise akışa geçerek çeşitli büyüklükteki akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere boşalıyor.
Yeraltı suyunu besleyen
69 milyar m3 lük suyun 28 milyar m³’ü
pınarlar vasıtasıyla yerüstü suyuna tekrar katılıyor.
Ayrıca, komşu ülkelerden ülkemize gelen yılda ortalama
7 milyar m³’
su bulunuyor.

**

Son
50 yılda
Türkiye’deki sulak alanların yarısı, su miktarı ve kalitesi bakımından, sağlıklı yapısını kaybetmiş.
Bir başka deyişle
üç Van Gölü
büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirmiş.

Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil, yeraltı sularımızın da seviyesi alarm veriyor.

İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya
küreselde su riski yüksek kentler listesinde bulunuyor.

Şehirler kalabalıklaştıkça susuzluk riski artıyor.

Buna da bir çare bulunması lazım.

**

Bugün
incirimizin
%61’i,
zeytinimizin
%28’i ve
pamuğumuzun
%14’ü, Büyük Menderes Nehri’nin suladığı Aydın ilimizden geliyor.
Ancak yıllık 1,7 milyar metreküplük su potansiyeli ile
Büyük Menderes,
“su riski taşıyan havza” kategorisinde.
Yüzyılın sonuna doğru havza sularının
%50
oranında azalması öngörülüyor.
Bunun yanı sıra hızla
kirlenen suyun kalitesi
de düşüyor.

**

Türkiye’de tatlı suyun
yüzde 73’ü
tarımda kullanılıyor.
Damla sulama yöntemi ile ortalama
yüzde 50
su tasarrufu sağlanabileceği varsayımı ile tarımsal sulamada tamamen bu sisteme geçebildiğimiz takdirde ülkemizde her yıl toplam
16 milyar metreküp
su
tasarrufu yapmak mümkün.
Bu da,
80 milyona
yakın nüfusa sahip Türkiye’de, yaklaşık
3 yıllık
evsel su ihtiyacına denk düşüyor.
Evlerde kullanılan suyun, toplam su tüketimi içindeki payının
yüzde 16
olduğu ülkemizde kişi başına
günlük su tüketimi 216 litre.
Sanal su, yani gıdamız ve kullandığımız eşyaların üretiminde kullanılan su miktarı dikkate alındığında ise Türkiye’de kişi başına su tüketimi
günde 5.400 litreye
çıkıyor.

**

Susuzluğun bireyler, iş dünyası ve karar vericiler için ortak bir risk olduğuna dikkat çeken

WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli’
nin çağrısına uymamız hepimizin menfaatine;
“Doğada suyun doğduğu ve geçtiği
doğal alanları
koruyarak; tarımda sulama yöntemlerimizi iyileştirerek, acilen damla sulamaya geçerek;
sanayide suyu kirletmeden,
verimli kullanarak;
temiz üretim
yatırımlarını teşvik ederek;
jeotermal enerji
üretiminde açığa çıkan yüksek kimyasal ve ağır metal içeren
atık suların
geri basılması yerine yüzeysel su kaynaklarına bırakılmasının önüne geçerek;
denetimlerde sıfır tolerans
yaklaşımını benimseyerek; kentlerimizde
dağıtım kayıplarını ve kaçakları
önleyerek;
evlerimizde
her damlayı tasarruf ederek;
tüketim alışkanlıklarımızı
değiştirerek suyumuzu korumayı birlikte başarabiliriz”.

**

Suyu korumanın ilk adımı
alışkanlıklarımızı
güncellemektir.

Onu başarabilirsek birçok şeyi değiştirebiliriz.

Herkes tüketim alanında kendi
zararlı alışkanlıklarını
asgariye indirmeye çalışırsa yaşanabilir bir çevre ve
yaşanabilir bir sosyal ortam
kendiliğinden oluşacaktır.

Havayı, suyu, toprağı kirletmek; ağaçları, bitkileri yok etmek; milyarlarca canlıyı öldürmek demektir.

Bu bir toplu katliamdır.

İnsanoğluna bu cinayetin bedeli de
salgın, deprem, sel, kuraklık, susuzluk ve yüksek enflasyonla
ödetilir.
#Susuzluk
3 yıl önce
Kalabalık şehirlerde yükselen susuzluk riski
Kürtsüz Kürt sorunu
"Bobo seni utandıracak"
İcat mı pazarlama mı?..
Olmadı
Kürtler ne istiyor, ne istemiyor? (1)