Bu kararı duyururken Biden’ın Türkiye hakkında yaptığı açıklamalar ve ithamlar ise ABD’nin tabi olduğu aklın, bu akılla bölgede ve Türkiye’de kimlerle nasıl kirli bir işbirliği içinde olduğunu da gösteriyor.
Türkiye’nin Suriye içinde PKK’ya karşı operasyonlarının ABD’nin güvenliğini tehdit ettiğini söylerken, aslında kendi güvenlik hattını nasıl bir entrikayla ve ihanetle kurmuş olduğunu da ifşa etmiş oluyor. Kendi tasniflerine göre bile terör örgütü olan PKK’yı sadece bir isim değişikliğiyle evlatlığına alıp ona bir devlet çapında ordu kurdurtup en ağır silahlarla donatan ABD’nin bu yaptığı aslında kimsenin bilmediği bir sır da değil.
Olayın asıl bizi ilgilendiren kısmı, özellikle PKK’nın hala bir şekilde Kürtleri temsil ettiğine inananların görmesi gereken boyutudur: ABD’nin PKK’ya yaptığı bu yatırım PKK’nın Kürtleri değil sadece ABD’nin kirli çıkarlarını ve planlarını temsil eden, bu çıkarlara ve amaçlara hizmete adanmış bir örgüt olduğu boyutu. Bu gerçeklerin ışığında bu yapıyla silahlı mücadele yerine müzakereyi savunanlar da sadece ABD’nin bu kirli siyasetinin sesi olduklarını göstermiş oluyorlar.
7 yıl önce bu günlerde, yani 6-8 Ekim olayları esnasında ortaya konulan vahşeti bu vesileyle iyi anlamak için elimizde daha fazla bilgi ve veri var. DEAŞ ile gerçek anlamda mücadele eden tek ülke Türkiye.
Buna rağmen olayın sanki sorumlusu Türkiye imiş gibi, Türkiye halkına, iç barışına, bütünlüğüne, huzuruna bir fatura çıkarılmaya çalışıldı.