|
Tadamon Katliamlarının üzerinden kaç bayram geçti?

Rahmet, bereket, tefekkür ve kendine dönüş ayı olarak idrak ettiğimiz bir Ramazan’ı daha geride bırakıp bayrama kavuştuk. Bayrama, yani iyd’e kavuştuk, başlangıç noktasına, bizi birbirimize uzaklaştıran mesafeleri kaldırdığımız, bizi Allah’a ve varlığa yabancılaştıran unsurları, meşgalelerimizi, gailelerimizi aradan kaldırıp birbirimizi tanıdığımız, bildiğimiz başlangıç noktası.

Bayram o yüzden bize o yitiklerimizi iade eden, varlığımızı şenlendirerek bize
iyd
etme işlevini, bir buluşma şöleniyle yerine getirir.
Bu şölene kimin katıldığı, kimin katılabildiği, kimin katılamadığını fark ederiz
. Mezar ziyaretiyle başlar bayramlar
, ama yıl içinde kaybettiklerimizin taziyeleri de ilk bayramda ayrıca tekrarlanır.
Hayat ile ölüm de olması gerektiği gibi buluşur böylece.
Ölümlü olduğumuzu, canın bize bir emanet olduğunu unutarak yaşanan bir hayatın bir gaflet olduğunu da biliriz böylece.
Vaktin nakit kılınamadığı zamanlardır bayramlar.
Kendi rutininde, kendi zamanında kendini gerçekleştirir. Bize sadece ona tabi olmak, anlamını idrak etmek düşer.
Varlığın kendini anlatmasıdır ve yılda bir-iki kez bizi bu vaazına çağırır.
Kendinden geçmiş, şuurunu yitirmiş, kendini hazların akışına teslim etmiş bir eğlence anlayışıyla idrak edilmez bayram.
İnsana bu dünyada yapışmış ve insanları birbirinden ayırıp koparan bütün ünvanları, makamları, mal ve mülkü ta’til eder, böylece bayramı herkese bayram kılar, bizi özümüze bir süreliğine de olsa döndürür.
Bayram o yüzden bir iadedir. Başladığımız noktanın, yitiğimizin, sahiciliğimizin, ihlasımızın, samimiyetimizin, en saf halimizin iadesi.

Ayrıca Ramazan vaktin diğer herşey gibi tamamen bir mülk, (meta, nakit) gibi görüldüğü bir çağda bile ne mülkün ne de zamanın bizim uhdemize ait olmadığını bile hatırlatmaya, öğretmeye her yıl tekrar gelir ve gider.

Bayramların varlığı yolunu şaşırmaya her zaman meyyal insanoğluna yolunu işaret eden, varlığa sökün eden bir rahmet ve berekettir. Bu rahmet ve bereket üzerinizden hiç eksik olmasın.

SURİYE’DE İNSANIN ESFELİ SAFİLİN HALLERİ
Ancak bu rahmeti hissettiğimiz yerde bu toplanmadan mahrum kalan, bu şölene katılamayanları hatırlayıp onların dertleriyle dertlenmek de bayramın icabındandır.
Yanıbaşımızdaki Suriye’de insanın insana yapabileceği en büyük kötülükler, o kötülüklere günübirlik maruz kalan insanlar tam bayram arefesinde gözümüzün önüne tekrar geldi.

O zalimlerin insan hayatını bu kadar değersizleştirerek, en cani duygularla insanlara yaptıkları işkenceler, eziyetler katliamlara dair sayısız görüntü hatırlanıp tekrar gündeme geldi. Bu görüntüler gözümün önünden gitmiyor.

Şebiha hayvanlarının masum, elleri arkadan bağlı sivil vatandaşları öldürünceye kadar büyük bir şehvetle, iştahla, alay ederek, eğlenerek öldürme sahneleri Suriye rejiminin en rutin işlerinden.
Hiçbir hayvanın düşmanına veya avına yapmadığı bir muamele bu. Hiçbir canavarın yapmadığı bir şey bu.
Gerçi o yüzden “eşrefi mahlukat” olarak yaratılmış insanın “esfel-i safilin” (varlıkların en aşağılığı) seviyesine inme istidadına işaret edilmesi.
Esfeli safilin seviyesinde insan sadece kendine zarar verse kendi tercihidir ama insanlara karşı bu kadar acımasızca bir zulmü irtikap etmesi, korkunç bir şey.
Sayısız kayıt var aslında, Daramon katliamına dair görüntüleri izlemişsinizdir. Bir başka görüntüde Baas rejiminin askerleri yerde yatan ve elleri arkadan bağlı birine sırayla yoruluncaya kadar ve bütün güçleriyle sopalarla vücudunun her tarafına vurarak dövüyorlar. Birinin oradan yaktığı ateş tutuklunun başını aniden yakmaya başlıyor. Yanan insan başını söndürmek için tekmelerini kullanıyor, araba lastiğini üzerine vurarak kapatmaya çalışıyorlar. Alevi tutukluyu kurtarmak için değil yeterince işkence çektirmeden öldürmemek için yaptıkları konuşmalarından ve sonradan yine adamı feci bir şekilde katletmelerinden anlaşılıyor.
Hepsi bilinen olaylar, sahnelerdi bunlar aslında. Ama insanlar çok çabuk unutuyor.
Bu işkencelere maruz kalıp öldürülen insanların büyük çoğunluğu ellerine silah almış değil, çoğu rejim karşıtı gösterilere katılmış olduğu gerekçesiyle yakalanmış insanlardan.
Bu vahşet görüntüleri insanların nereden, neden ve nasıl kaçtıklarını yeterince anlatıyor. Başka türlü hiçbir şey milyonlarca insanı evini, yurdunu, yuvasını terk edip başka ülkelerde macera aramaya sevk etmez.
Suriye dışına çıkamasa da Suriye içinde ama yine eski hayat şartlarından çok daha kötü şartlarda yaşamak zorunda kaldıkları kamplarda yaşamaz.
11 yıldır, kaç bayram geldi geçti, bu insanların yaşadığı çile bitmedi, bitmiyor.
Bu insanların bu halleri elbette öncelikle Esad rejiminin ayıbı ve açık insanlık suçu ama aynı zamanda bütün insanlığın ayıbı, tabii ki öncelikle onlarla kendilerini aynı soydan, aynı dinden sayanların ayıbıdır.
Bu bayram bu ayıplarla de yüzleşmek ve bu ayıplardan kurtulmak için bir fırsat olsun inşaallah.
Bu insanların çektiklerini hatırlayıp “burada ne arıyorlar, ülkelerine geri gitsinler” deme densizliğinden, vicdansızlığından, cahilliğinden bizi uzak tutsun.
Hazır bazı Arap ülkeleriyle bir iade-i alaka mevsimine girmişken, bu
iade
bir
iyd
olsun, kendi soydaşları ve dindaşlarının bu hallerde sürünmesine karşı gözlerinin açılmasına, vicdanlarının uyanmasına, onurlarının hatırlanmasına, kardeşliklerinin ihya olmasına vesile olsun.

Bayramınız mübarek olsun.

#bayram
#iyd
#Daramon
#katliam
2 yıl önce
Tadamon Katliamlarının üzerinden kaç bayram geçti?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’