İnsanın kendini çok özgün ve farklı gördüğü düşüncesi de bir dinsel hafıza açısından tarihin her döneminde tekerrür eden bir insanî tutumdur. Buna rağmen bu tekerrürün her seferinde aktörlerinin ve ortamının özgünlüğünden mütevellit bir farklılığı olduğu göz ardı edilemez. Her koyun kendi bacağından asılıyordur ve her insan tekinin kendi özgünlüğü, sorumluluğu ve bireyselliği de vardır.
Aslına bakılırsa, bu analizlerin Batı dünyası için uyarlanışı da sorunsuz değildir. Sekülerleşme ile ilgili tespit ve gözlemler dünyada dinin etkisinin giderek azaldığını göstermesi gerekirken, dinin etkisinin gerek siyasette gerek gündelik yaşamda çok daha farklı şekillerde kendini hissettirdiği de görülüyor.
Hıristiyanlık asıl kentleşme ile birlikte geniş kitlelerin kitabî yaklaşımlarıyla benimsemeye başladıkları bir şey olmuştur. Belki bu açıdan Türkiye’nin kentleşmesiyle dindarlığın formunun da muhtevasının da bambaşka bir hâl aldığı durumla karşılaştırılabilir.