|
Yıkım mutabakatı, intihal vaatler
Türkiye’nin 20 yıllık AK Parti iktidarını ve liderini “
yıkmaktan
” başka bir vaadi olmayan ve bu motivasyonla 12 aydır toplanıp duran altılı masaya dair konuşabildiğimiz tek şey bir aday çıkarıp çıkaramayacaklarıydı.
Dışarıdan bakanlar devirme amacını ve niyetini takıntı haline getirdikleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidardaki varlığının CHP’li yıllarda olduğu gibi “
halka rağmen
” olduğunu zanneder.
Oysa AK Parti kurulduğu günden itibaren bu halkın, bu milletin desteğiyle, onayıyla hatta talebiyle bu ülkeyi yönetiyor. Muhalefetin en şiddetli şekilde eleştirdiği her ne yaptıysa ilk seçimde bunun değerlendirmesi halka sorulmuş ve halk toplamda görevine devam etmesine karar vermiştir.
O yüzden bugün “Erdoğan’ı yıkmak”tan başka bir hedef ortaya koyamayanların siyasi dili kaçınılmaz olarak “halka karşı” olmak durumunda kalıyor.

Ne yaparlarsa yapsınlar ne isterlerse istesinler “halka karşı” eski dahili ve harici vesayet kurumlarını canlandırmaktan öteye geçemiyor ufukları ve söylemleri.

Sözümona “manifesto” işlevi atfettikleri mutabakatnameleri sayesinde somut olarak konuşulabilecek bir metin var elimizde artık.
Mükemmel metinler yazmak her zaman beşerin takatini aşar elbet. Haddi zatında bir siyasi metinden kimse herkesi tatmin edecek bir mükemmellik beklemez. A
ncak bu metin baştan aşağı bir siyasi oluşumun vizyonunu, siyasi hedef ve stratejilerini, plan ve programlarını takip edebileceğiniz bir metin olmaktan ziyade, sıkıntılarını, bağlarını, borçlarını, bağımlılıklarını, zorluklarını, travmalarını takip edebileceğiniz bir veri gibi duruyor.
Oturun psikolojik tahliller yapın durun işiniz yoksa. Detaylarıyla ilgili epey şey yazıldı söylendi. Tekrara girmek istemiyorum ama biri iki konunun özellikle altını çizmem gerekiyor.
Terörle mücadele edilecek ama neden Türkiye’de terör denilince akla ilk gelen örgütün ismi bile geçmez? Kimden çekiniliyor, kime bir borç var, kime ne vaat edilmiş? O yetmiyor bir de “Yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son vereceğiz” denilerek
HDP’ye bir rüşvet-i siyaset veriliyor
. Bazı belediyelere devletçe kayyum atanmadan önce zaten terör örgütü tarafından, karar merkezi Kandil olan kayyumların atanmış olduğunu ve devlet kayyumlarının o kayyumlara karşı atanmış olduğu gözardı ediliyor.
O kayyumlar devletin kaynaklarını halkla değil tamamen terör örgütüne finansman olarak yönetmiyor muydu?
O yüzden kayyumdan aslında sadece HDP ve Kandil rahatsızlık duyuyor ve Mutabakatname’deki bu rüşvet HDP yönetimine vaat ediliyor, buna karşılık Kürt meselesine dair tek bir söz yok.
Metinde Kürt kelimesi geçmiyor, Kürtlere dair hiçbir vaatte bulunulmuyor.
Zannediliyor ki, HDP’nin ipi ABD’nin elinde olan Kandil yönetimine verilen rüşvetle Kürt oyları satın alınmış olacak.

Zannediliyor ki, Kürtlerin oyları HDP’nin çantasında keklik. Sadece HDP ve Kandil razı edilirse Kürtler tamamdır, o yüzden Kürtleri muhatap almaya bile gerek yok.

Oysa Kürtlere yönelik politikalarda AK Parti 20 yıl içinde yapılabileceklerin büyük çoğunluğunu yapmıştır.
Kürtler, Kürt olarak, Kürt kimlik ve kültürleriyle birlikte tanınmış ve bu ülkenin birinci sınıf vatandaşları olarak devlet ve toplumdaki konumlarına kavuşmuşlardır. Metinde belki görülüp de tekrarlanmamış tek konu bu. Onun dışında özellikle hizmet, kalkınma ve yatırım planında yapılacağı söylenen şeylerin neredeyse tamamı zaten AK Partili yıllarda yaşadıkları ülkenin gerçeğini tasvir ediyor.
O yönüyle adeta siyasi intihal gibi vaatler.
Öğrencilere
ücretsiz kitap
vaat ediliyor mesela, 2003 yılından beri zaten yapılmakta olanı vaat ediyorlar.
Sağlık, enerji, ulaşım ve diğer bütün alanlarda vaat edilenler bari mevcut, 20 yıllık iktidar döneminde yapılanlardan bir arpa boyu daha ileride olsun
, bırakınız fersah fersah geride olmasını.
Bu geriliği neyle açıklayabiliriz?
Altılı masanın bir üyesi bu iktidar döneminde dışişleri bakanlığı ve
başbakanlık
yapmış diğeri de yine
dışişleri bakanlığı
ve
ekonomi bakanlığı
yapmış.
Hiç bilmeden, görmeden mi o makamları işgal etmişler yoksa kamuoyuna sundukları, altına imza attıkları bu metni mi hiç okumamışlar?
Öyleyse bu daha büyük bir skandal.
Yöneticilerin malum merkezlerde hazırlanmış programların sadece korkulukları olduğu bir Türkiye’den başkasını vaat eder mi bu görüntü?

Aslında “terörle mücadele” başlığı altında terörden ne anladıkları da, nasıl bir Türkiye özlemi içinde oldukları da faş edilmiş oluyor.

“Millî Savunma Bakanlığı teşkilat yapısını gözden geçirecek, Kuvvet Komutanlıkları’nı tekrar Genel Kurmay Başkanlığı’na bağlayacağız” (s. 41).

Terörle mücadele başlığı altında vaat edilen bu düzenlemeyle Ordunun siyasete müdahil olduğu, kendi işinin (vatan savunmasının) dışındaki her şeye karıştığı ve bu yüzden vatan savunmasının en zayıf haline düçar olduğu dönemler özlenmiş oluyor.

O dönemde Türkiye’de TSK’daki (son kalıntıları 15 Temmuz’da temizlenen) cunta teşekkülleri vatanı dış düşmanlara karşı savunmak yerine dış vesayet mihraklarını Türk milletine karşı savunmakla uğraşıyordu.
15 Temmuz’dan sonra yapılan en hayırlı iş Milli Savunma Bakanlığı teşkilat yapısının demokratik ülkelerde olması gerektiği gibi yapılanmasıydı. Bu sayede TSK kuruluş tarihinin en güçlü dönemini yaşamaya başladı. Kendi işine yoğunlaştı ve 40 yıldır mustarip olduğumuz teröre karşı en etkili mücadeleyi verdi. Libya, Suriye, Katar, Somali, Azerbaycan ve Doğu Akdeniz’de etkili, caydırıcı varlığını ilk defa bu kadar etkili bir biçimde hissettirdi.
Metin bir yıkım mutabakatı, belli, ama inşa edileceği söylenenlerin önemli bir kısmı mevcut iktidarın 20 yıllık icraatlarından intihal.

Her durumda yine tam bir muhalefet sefaletiyle karşı karşıyayız.

#6'lı Masa
#Ortak Mutabakat Metni
#AK Parti
#Yasin Aktay
1 year ago
Yıkım mutabakatı, intihal vaatler
İslam terakkiye manidir
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir