|
Sinemanın dâhîsi Tarkovski, Dağıstan Türkü müydü?
Bugünkü yazımı bizim sinema talebelerimizden sevgili
Murat Bozkurt
kardeşimin konuyla ilgili yazdığı bir metne ayırıyorum. Sinemanın dâhîsi Tarkovski’nin kimliğinin, köklerinin anlaşılmasında çok önemli bir bulgu bu. Murat kardeşimi tebrik ediyor, sizi Tarkovski sinemasının da yeniden yazılmasına ve anlaşılmasına yol açacak bu ezberbozan metinle başbaşa bırakıyorum…
TARKOVSKİ’NİN KİŞİSEL TARİHİNİN ARKEOLOJİSİ

Bir yıl kadar önce okuduğum ama sonrasında bir daha bulamadığım teze göre Andrey Tarkovski Tarki bölgesinden gelen bir Türk soyundandır. O zamanlar üstünkörü araştırdığım mesele, tekrardan takıldı aklıma. Ve daha detaylıca araştırmaya çalıştım.

Malum, Rusya geniş bir yüzölçümüne ve 150 milyonluk nüfusa sahip bir federasyon. Demografik yapısı içinde birçok Türk halkını barındırıyor: Tatarlar, Başkurtlar, Çeçenler, Kazaklar, Avarlar, Azeriler, Ahıskalılar, Kumuklar vd.

Türk dillerinin Kıpçak öbeğine bağlı Kumukçayı kullanan Kumuklar, Kafkasya’daki en kalabalık Türk soylarından biri ve Hazar Denizi/Gölü kenarındaki Dağıstan Özerk Cumhuriyeti’nin en yoğun/baskın üç Türk halkından. (Diğer ikisiyse Azeriler ve Nogaylar.)

Dağıstan bir halkın değil bölgenin adı. Hazar’ın kıyı şeridinde uzanan delta ve platolardan, içlerine doğru dağlık alanlardan oluşan bir bölge. Vakti zamanında bugünkü Rusya’yla aynı topraklarda hüküm süren Hazar Hanlığı’nın dahilinde olan bir bölge.

Bölgenin kuzeyinde Sulak-Terek-Kuma platoları ve nehirleri var ve tarım yapılan arazi buralar. Burası Fars ve Arap hakimiyetinin olduğu dönemde Volga Ticaret Yolu üzerinde olan ticari bir merkez ve uğrak yeri.

Kumuk Türklerinin yoğun ve baskın olduğu Dağıstan bölgesinin başkenti Tarki şehri. (Bugünkü başkent Mahaçkale’nin hemen arkası.) Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügati’t-Türk’ünde Kumuk kelimesini/ismini “yanında kaldığım bir Türk Beyi” olarak anmakta.

7.yy.da Araplar 15.yy.da Moğollar tarafından ele geçirilen Tarki kenti halkı Kumuklar eğitimli kültürlü bir halk olarak nitelendiriliyor. Ermeni (Vardan), Arap (Taberi) kroniklerinde kaydı olan, arkeolojik araştırmalara göre M.Ö.2000’li yıllara dayanan Hun şehri olduğu sanılıyor.

Tarki/Terek nehri ve deltasında kurulu çok eski bir Türk şehri. Adını da buradan alıyor. Tarki/Tarko kelimesi @Dagestan_1’in yaptığı araştırmaya göre Rus sözlüklerinde geçen bir kelime değil, dolayısıyla Rusçada anlamı olan bir kelime değil.

Detaylı bilgi: kumukia.ru/article-11.html

Türkçe (Soğdca, Moğolca, Altayca) sözlüklerde ise
“emir vermek, yaymak, germek, dövmek, vurmak, savaşmak”
gibi fiil anlamları olan
tark
kelimesinin isim anlamları
“han, emir, yönetici, savaşçı, usta” vs. Tark’ın Türk’le (Terek, Türük, Töre) aynı kelime
olduğunu tahmin edebiliriz.

Kentin adı aynı zamanda kentin en köklü ve soylu bey ailesinin de adı oluyor. Tarki (Rus etkisiyle Tarko, Tarkov, Tarkovski) ailesi Kumuk Türklerinin han/yönetici sülalesi. (Bir nevi Tarki; Türklerin yaşadığı bir Türk şehri anlamına geliyor.)

Şehir mi aileden ismini alıyor aile mi şehirden, yoksa her ikisi de Türklükten mi ad ediniyor tam bilinmiyor ama söz konusu bu han sülalesinden olmayanın bu ismi alamayacağı tarihsel olarak da toplumsal olarak da biliniyor.

Kısacası bu soyisim
(Tarkovskiler), Dağıstan bölgesindeki Kumuk
Türklerinin bey ailesinin,
sülalesinin ismi olarak biliniyor.. Çar döneminde Rusya içlerine, devrim zamanında ülke dışına dağılan, yayılan geniş bir aile Tarkovskiler.

Stalin 1944’te kentin tümünü Asya içlerine, Çeçen bölgesine sürüyor tarım arazisinin kullanımını filan bahane ederek ve kısmen kültürel mirasın yok olmasını sağlıyor mesela. Yine devrim zamanında Avrupa’ya ve diğer yakın ülkelere kaçan aile üyeleri var.

Tarkovski ailesinin Ruslarla ilişkisi ise 18.yy.da Büyük Peter (Çar 1. Petro/Deli Petro) zamanında başlıyor. Rus hakimiyetinin kurulduğu bu dönemlerde ailenin Türklük ve İslamlık bağları zayıflıyor. Tabii Rus egemenliği altında olanları kastediyorum.

Türklüğünü ve İslamlığını muhafaza edip Dağıstan bölgesinde nüfuz sahibi Tarkovskiler ayrı.
Çar Deli Petro 20’lerde Dağıstan bölgesine yaptığı bir ziyarette
Tarki ailesinin reislerinden Gamu-Beg’in talebi üzerine oğlu Adil-Gerem Tarkovski’yi himayesine alıp beraberinde götürüyor.
Rus terbiyesine göre yetiştirilen Adil-Gerem Ortodoks bir Hristiyan oluyor ve evleniyor.
Rus diplomasisine hizmet eden bir memur olur oluyor. Adil-Gerem Tarkovski’nin Arseny Tarkovski’nin ilk “Rus atası” olduğu tahmin ediliyor.
BABASI, TÜRKÇE, FARSÇA VE ARAPÇA BİLİYOR…
Bu uzak tarih anlatısından yakın tarihe gelecek olursak: Sinema tarihinin en iyi ve en derinlikli yönetmeni olarak kabul gören Andrey Tarkovski’nin (filmlerinde hatırasına, izlerine, şiirlerine bolca yer verdiği)
babası Arseny Tarkovski, soyunu bilen ve sahipken büyük bir şairdi.

Moskova’da edebiyat eğitimi görür, genç yaşında şiirleriyle tanınır, Bulgakov gibi Rus edebiyatçılarıyla arkadaş olur, fakat radyoda okuduğu bir şiiriyle materyalist/komünist rejim (ve yardakçısı olan edebiyatçılar tarafından) mistik olmakla suçlanır Arseny Tarkovski.

Moskova’dan ayrılır ve Kostrama Olbast’ısında Zavrazhye’e yerleşir. Şiirlerini yayınlamama kararı verir. Oğlu Andrey Tarkovski ve kızı Marina Tarkovski burda doğarlar. Serbest çevirmenlik yapan
Arseny Tarkovski Türkçe Türkmence, Gürcüce, Arapça çeviriler yaparak geçimini sağlar.
Yayınlamasa da şiir yazmaya devam eden
Andrey Tarkovski, şiirlerinde de Dağıstan’a epik bir duyuşla/duygusallıkla yer verir.
Dağıstan bölgesinden gelen araştırmacıları kardeşi olarak nitelendirir ama iki taraf da bu soy meselesini etraflıca konuşabilecek imkan bulamaz.
TARKOVSKİ, ARAPÇA ÖĞRENİYOR

Baba Tarkovski savaşa katılır, yaralanır, bacağı kesilir, gazetecilik yapar, Stalinizmin çökmesiyle tekrar şiirlerini yayınlamaya başlar.

1989’da Oğul Tarkovski de köklerini bilen, benimseyen esaslı bir adamdır. Yine babası gibi Arapça öğrenmiştir. Sovyet Film Okulu’ndan önce Arapça eğitimi alır.
Tarkovski’nin filmlerinin birçoğunun Rus rejiminin dolaylı veya dolaysız sansürüne maruz kalmasının bir sebebi de, bir zamanlar
babasının “suçlandığı” gibi “mistik/metafizik” boyutlara
sahip olmasından dolayı mıdır bilemem; soyuyla ilgili takındığı tavrın etkisi var mıdır bilemem ama
soylu bir aileden gelmiş olmaklığının, asil bir ruha sahip olmaklığının filmleri (sanatı, inancı, tutkusu, karakteri) üzerinde bir etkisi olduğu
su götürmez bir gerçek.
#Tarkovski
#Dağıstan
#Türk
#Sovyet Film Okulu
#Arapça
2 yıl önce
Sinemanın dâhîsi Tarkovski, Dağıstan Türkü müydü?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı