|
Amerikan seçimlerinde “demokrasi oyunu”: Aristo, Marx ve Freud darbesi!

Geçen haftaki yazılarımdan birinde 1990’ların başlarında Irak işgal edilip de dijital silahlarla siviller katledilince ve savaş naklen verilince Jean Baudrillard’ın “Irak’tan savaş olmadı” dediğini, bunun dünyada entellektüel çevrelerde bomba etkisi yaptığını hatırlatmıştım.

Bedeniz de Amerika da seçimler olmadığını, ayartıcı bir demokrasi oyunu ve Aristo, Marx, Freud darbesi olduğunu düşündüğümü yazmıştım. Bu konuyu Gerçek Hayat dergisinin geçtiğimiz haftaki sayısında ayrıntılı olarak ele aldım. Burada özet olarak sizlerle paylaşacağım.

AMERİKAN SEÇİMLERİ, MEDYANIN DİLİNİ VE SAHİPLERİNİ FÂŞ ETTİ!

Medyanın tarihine kara bir leke olarak geçti son Amerikan seçimleri. Amerikan seçimlerinde medyanın oynadığı kirli rol, sözümona en saygın medya kuruluşlarının saygınlığının, sözcüsü ve gözcüsü oldukları güç ve çıkar odaklarına boyun eğildiği ölçüde geçerli olduğunu gösterdi: Amerikan medyasının bağımsız olduğu iddiasının sadece bir imaj çalışması ve büyük bir yalandan ibaret olduğu anlaşıldı.

Amerikan medyasının iç yüzünü, hangi güç ve çıkar odakları tarafından nasıl kötücül amaçlarla kullanıldığını fâş eden kişi sabık ABD Başkanı Trump oldu! Bizim gibi celladına âşık ülkelerin aydınları tarafından Amerikan medyasının yazdığı her şeye “ilâhî söz”müş gibi bakan tasmalı çekirgelerin tavrında, kutsal ineğe tapmasında zırnık kadar bir değişiklik olamasa da, medyanın alenen bu kadar manipülatif şekillerde kullanılması insanlık adına düşündürücüdür!

Düşündürücüdür ama şaşırtıcı değildir.

Anaakım medyada objektiflik, bağımsızlık, tarafsızlık tam bşr mittir, masaldır. Habermas, bunu çok güzel ifade ermişti: “Medyanın işlevi”, demişti büyük düşünür, “güç ve çıkar odaklarının güçlerini ve çıkarlarını korumak, pekiştirmek ve meşrûlaştırmak.”

Daha ne desin Habermas?

Fakat dünyada bu hadise de anlaşılamadı, Amerika’da ise hiç görülemedi ama görenler de inanılmaz bir medya faşizmi uygulanarak susturuldu, marazî, hastalıklı kişiler olarak sunuldu.

AMERİKAN SEÇİMLERİNDE ARİSTO, MARX VE FREUD “DARBE”Sİ!

Amerika, seçimlere gitti ama seçim yapılmadı Amerika’da. Küresel sistemin ve şirketlerin sahipleri, lordları, seçimlerini daha önceden yapmışlardı. Algı operasyonlarıyla önceden seçtikleri adamı seçtirdiler, seçilmiş gibi yaptılar!

Ama bunu da son derece iğrenç bir yola başvurarak gerçekleştirdiler: Algı operasyonları çekerek, insanları pornografik yöntemlerle uyuşturdular, zihinlerini ele geçirdiler!

Hem Aristo’yu hem Marx’ı hem de Freud’ü devreye girdirerek gerçeğe dönüştürdüler bu zihin kontrolü operasyonunu.

Hegel, “gazete, modern insanın sabah ibadetidir” demişti!

Saint Simon da, Sanayi Devrimi’nin kurucuları mühendisleri, “sanayi çağının papazları” olarak tarif etmişti.

Medyalar, çağımızın büyücüleri! Haberciler, çağımızın papazları! Medya kuruluşları da çağımızın seküler kiliseleri!

AMERİKA’NIN SEÇİMİ Mİ, AMERİKA’YA DAYATILAN BİR “SEÇİM” Mİ?

Medyacılar, aynı anda Aristo’yu, Marx’ı ve Freud’ü harekete geçirerek kitleleri dolmuşa bindiriyor, ayartıyor, kitlelerin zihnine tecavüz ediyorlar!

Önce Aristocu dram geleneği ile iyiler ve kötüler icat ediyorlar! Ardından Marx’ı devreye girdirerek iyileri “seküler İsa”, kötüleri de Deccal’le özdeşleştiriyorlar ve “gelecek cenneti” vadediyorlar! Kötüleri şeytanlaştırarak, bir numaralı halk düşmanı yaparak cehennemden kaçış için zemini oluşturuyorlar.

Son hamleyi Freud’la yapıyorlar: İnsanları kitleye, sürüye dönüştürerek estetize edilmiş yöntemlerle ayartıyorlar!

Medyalar çağımızın afyonu!
Veriyorlar Aristo gerilimini!
Veriyorlar Marx husûmetini!
Veriyorlar Freud narkozunu!

Kitlelerin algıları şekillendiriliyor, zihinleri teslim alınıyor, böylelikle algı aklı çarmıha geriyor! Tercih, irade, seçim sırra kadem basıyor, kitleler kütle gibi üretilen imaja göre mührü basıyor istetilen yere! O yuvarlak dairenin içine!

Demokrasi, büyük bir yalanın adı! Ve büyük bir talan mekanizması!
Hırsızın hırsızlığını gizleyerek hırsızı deşifre edeni suçlu gösterme mekanizması, hırsızın aklanması ve dünyanın kralı olması!

Demokrasi, imaj imparatorluğunun insan aklı ve tercihleri üzerindeki zaferi!

Demokrasi, yolsuzlukları, haksızlıkları, zorbalıkları en iyi, en ayartıcı yollarla örtbas etme, pekiştirme ve meşrûlaştırma rejimi!

Demokrasi bir oyun!
Demokrasi oynanan bir oyun değil! Demokrasi oyunuyla oynanarak oyun kurulan bir oyun!

Kafanız mı karıştı?

Kafanız zaten karışık değil mi?

Yoksa çok net mi, demokrasi konusunda!

Demokrasi halkın yönetimi diye mi düşünüyorsunuz hâlâ?

Halkın rızalar, imajlar, arzular üretilerek, ayartıcı ve baştan çıkarıcı estetize yöntemlerle sürü gibi güdülmesi olabilir mi acaba, demokrasi?

Cins adam Nietzsche “sürü mantığı” olarak, parlak sosyal teorisyen Michael Mann de cinayetleri meşrûlaştıran karmaşık bir mekanizma olarak tarif etmişti demokrasiyi.

Evet, demokrasi, halkın kendini yönetmesi mi, sürü gibi -üstelik de gönüllü olarak- güdülmesi mi?

Bu soruya vereceğiniz cevap sizin eyyamcı mı, hakikat adamı mı olduğunuzu gösterecek!

Bu sorunun cevabını, Amerika’da gerçekten seçim mi yapıldı, yoksa önceden küresel sistemin lordları tarafından yapılan “seçim” mi dayatıldı, sorusunun izini sürerek vermeye başlayabiliriz..

#Amerikan seçimleri
#Aristo
#Marx
#Freud
3 years ago
Amerikan seçimlerinde “demokrasi oyunu”: Aristo, Marx ve Freud darbesi!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi