Bir ihtimal daha var, o da ticari diplomasi

Son on senedir neredeyse sadece negatif bir gündeme kitlenmiş olan ABD-Türkiye ilişkilerinin gündemine daha fazla ticaret sokularak özellikle Çin ve Rusya pazarlarının, Batı dünyasında sıkıntılar yaşadığı bir dönemde, Türkiye üretim ve hammadde konusunda sahip olduğu birikimin kendisine daha fazla pazar alanı açabileceği mükemmel bir imkana ulaşabilir.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Murat Güzel - MÜSİAD ABD Başkanı

İkinci Dünya Savaşı sırasında Birleşik Krallık’ın liderliğini yapan Winston Churchill, diplomasiyi tarif ederken; “Diplomat, size cehennemin dibine git(!) derken bile, bunu o kadar ince bir üslupla söyleyebilen kişidir ki, kendisine cehennemin yol tarifini sorarsınız” der. Churchill şüphesiz bu sözleriyle bir diplomat için ülkesinin menfaatlerini gözetmeye çalışırken, ülkeler arası muhtemel bir çıkar çatışmasında üslubun ve imkanları kullanmanın önemine vurgu yapar. Bu sözü daha basit bir hale getirmek gerekirse; “diplomasi, karşılıklı oturup konuşabilme sanatıdır”.

Türkiye ve ABD ilişkileri son on yıl içerisinde Suriye’de terör grubu YPG, FETÖ darbe girişimi, S400, F35 gibi sorunlar üzerinden tartışılırken, bir konuya dikkat çekmek gerekiyor: Bu süre içerisinde gerek liderler arası, gerekse kurumlar arasında belli konularda tıkanmalar yaşansa da diplomatik çaba hiç bitmedi. Hatta, son aylarda Rusya-Ukrayna savaşı boyunca Türkiye’nin pozisyonu Washington’da ve ABD kamuoyunda takdirle karşılanırken, NATO müttefikliğinin önemi bir kez daha anlaşılmış oldu.

SİYASİ UZLAŞMAZLIKLARA RAĞMEN ARTAN TİCARET

Siyasi ilişkilerin tıkandığı noktada dahi azalmayan aksine artarak devam eden unsurun ise iki ülke arasındaki ticaret hacmi, ticarete olan diplomatik iştah olduğunu söyleyebiliriz. Küresel ekonomik büyümenin yavaşladığı, ticaret savaşlarının sürdüğü ve siyasi-jeopolitik risklerin arttığı son on yıl içerisindeki Türkiye-ABD ticaret hacmine baktığımızda, 2010 yılında 16 milyar dolar olan rakamın, 2022 itibarıyla 28 milyar dolara yükseldiğini görmekteyiz. Bu rakam, her ne kadar 2019 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın hedeflediği 100 milyar dolarlık ticaret hacminin uzağında olsa da, ABD-Çin, ve ABD-Rusya krizleri sonrası ulaşılabilmesinin daha da kolaylaştığını düşünüyorum.

Washington’da şu anki yönetim bu rakamı pek de gerçekçi bulmuyor. Fakat hedeflenen rakamın, yıllarca 16-21 milyar dolar bandında sıkışmış ticaret hacmi için bir vizyon öneri olarak görüyorum. Üstelik bu vizyon bizim gibi ABD’deki iş insanları ve MÜSİAD gibi kurumlar için bir imkana dönüşmektedir.

İLETİŞİM BAŞKANLIĞI VE TİM’İN ABD ÇIKARMASI

100 milyar dolarlık ticari hedef gayreti bağlamında Mart ayında İletişim Başkanlığı ile Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) koordinasyonunda bir heyet Washington’da ABD Dışişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Ticaret Odası’na resmi ziyaretlerde bulundular. New York’ta ise benim gibi iş insanları ile bir araya gelerek sahanın, piyasanın nabzını tutmaya çalıştılar. Benim de katıldığım toplantıda, Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı, AK Parti Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız, TİM Başkan Vekili Başaran Bayrak, TİM’den Süleyman Orakçıoğlu, TOBB’dan Ayhan Zeytinoğlu da vardı. Bu tür ziyaretleri iki ülke arasındaki ticari diplomasi adına bir ümit olarak görüyor ve bu ziyaretlerin sayılarının artması gerektiğini düşünüyorum.

MÜSİAD AKTİF ROL ALACAK

Nitekim, ABD Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Marisa Lago, Stratejik Mekanizma’nın ekonomik ve ticari boyutundaki iş birliğini geliştirmek üzere 5-6 Nisan’da Ankara’daydı. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ise 19-22 Nisan’da düzenlenen “G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı” ile IMF-Dünya Bankası bahar toplantılarına katılmak üzere Washington’da. MÜSİAD da, bu vizyon doğrultusunda bir genişleme yaparak ABD’de daha aktif rol oynamaya hazırlanmaktadır.

TİCARETİN SIRRI SAHADA OLMAK

Bir ülkenin dış politikası her şeyden önce iki temel kaygıya yanıt vermeye çalışır: Güvenlik ve ticaret. Güvenlik kaygısının zirvede olduğu Soğuk Savaş döneminin aksine günümüz dünyasında ticaret ve refah sağlamak ülkelerin dış politikalarının en büyük hedefini oluşturmaktadır. Türkiye tarihine baktığımız zaman 1980’lerde dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın bu konudaki çalışmaları önümüze çıkıyor. Özellikle o dönemin şartlarından dolayı her ne kadar beklenilen ivme kazanılamamış olsa da 2000’li yıllarda hükümetin bu ticari diplomasi alanındaki çalışmaları Türkiye’nin küresel piyasaya entegrasyonu noktasında önemli bir rol oynamaktadır. Ankara ve Washington hattındaki ticaret gayretini de bu vizyon bağlamında değerlendirmek gerekiyor.

İki ülke arasındaki diplomatik girişimler elbette ki belirleyici bir rol oynamakta, fakat ben ticaretin en büyük sırrının sahada olmakta saklı olduğuna inanan bir iş adamı olarak ABD’deki Türk kökenli iş insanlarının tecrübelerinin sadece iki ülke arasındaki ticaret hacmine katkı sağlamakla kalmadığını aynı zamanda siyasetin kitlendiği bir çok ilişkiyi de açabileceğini düşünmekteyim. Bu bağlamda, ABD piyasasına entegre olmuş iş insanları en az diplomatlar kadar sorunların çözümünde rol oynamaktadır.

BATI PAZARINDAKi YENİ FIRSATLAR

Yazımın girişindeki Churchill’in kulağa kaba gelen tarifinin bir iş insanı olarak bana hatırlattığı ise ticaretin de diplomasi gibi ince bir üsluba sahip olma zorunluluğu ve her türlü siyasal tıkanmışlığa rağmen kendisine bir diyalog için imkan oluşturma gayreti. Özellikle son on senedir neredeyse sadece negatif bir gündeme kitlenmiş olan ABD-Türkiye ilişkilerinin gündemine daha fazla ticaret sokularak, özellikle Çin ve Rusya pazarlarının Batı dünyasında sıkıntılar yaşadığı bir dönemde Türkiye, üretim ve hammadde konusunda sahip olduğu birikimin kendisine daha fazla pazar alanı açabileceği mükemmel bir imkana ulaşabilir.

ABD’nin evrensel insani prensiplere dayalı kurucu değerleri, ben ve benim gibi iş insanlarının bu ülkedeki ticari gayretime ışık tutarken, Türkiye’den aldığımız hammaddeleri işleyerek ABD zincir marketlere sunuyor ve Türkiye’de olduğu gibi burada da Amerikalılara iş imkanı oluşturuyoruz. Bu da uluslararası ticaret yapan insanların kamu diplomasisine sağladığı ciddi bir katkı olarak okunabilir.