İbadeti sanata dönüştürmek veya nefsî arınma

İbadetin sanata dönüşebilmesi, başka bir ifadeyle ibadeti bir sanatçı hassasiyeti ile yapabilmenin ön şartları vardır. Bu şartlar içinde mutlaka olması gereken imandır. İman olmadan ibadetin bir anlamı yoktur.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv

Doç. Dr. Osman Mutluel

İbadetin sanata dönüşebilmesi, başka bir ifadeyle ibadeti bir sanatçı hassasiyeti ile yapabilmenin ön şartları vardır. Bu şartlar içinde mutlaka olması gereken imandır. İman olmadan ibadetin bir anlamı yoktur. Yine bu şartlar içinde kesin bir şekilde olmaması gerekenler küfür (kâfir), nifak (münafık), şirk (müşrik) ve hatta riya, ucb gibi gösteriş amaçlı eylemlerdir. İşte olması gerekenleri yapar ve olmaması gerekenlerden kaçınırsak, o zaman ibadeti sanatla, ibadet eden kişiyi sanatçı ile anlatabiliriz.

TESLİMİYETLE ARINMA GELİR

Diğer taraftan ibadetlerdeki arınma ve ruhen rahatlama konusunda Hz. Peygamber’in Hz. Bilal’e “Kalk ey Bilal! Ezan oku da bizi namazla rahatlat” hadisi bu gerçeği anlatması bakımından oldukça ilginçtir. Çünkü ezan ve namaz içinde okunan ayetlerin anlamı açısından rahatlama yanında, aynı zamanda okumadaki musikinin de katkısını unutmamak gerekir. Diğer taraftan arınmayı, tekke ve tarikatların müzik, sema, ilahi, zikir dörtlüsü içinde gerçekleştirdiklerini görürüz. Müslüman için müzik, sema, ilahi ve zikir, ulvi bir amaç için birleştirildiği için, kişide, Allah’a karşı tam bir teslimiyet ve bu teslimiyetin peşinden arınma ortaya çıkar. Başka bir ifade ile huzur ve mutluluk ortaya çıkar.

KÖTÜLÜKTEN ARINAN KAMİL İNSANDIR

Arınmanın İslam sanat felsefesi açısından tam karşılığı “İbadeti Allah için yapma” psikolojisine ulaşmaktır. İbadet Allah için yapıldığında, kişi her türlü dünya ve ahiret mutluluğunun üzerinde, hem ibadeti hem de dünyaya ait işlerini sadece Allah için yapma gibi bir ulvi duyguya ulaşma erdemini elde eder. Müslümanın elde ettiği bu erdem, hayatı bir bütün olarak kavrama anlayışını beraberinde getirir. Bu duygu içinde Müslüman, namaz içi namaz dışı veya dünyaya ait olan, olmayan ayrımını ortadan kaldırır. Günün yirmi dört saati, haftanın yedi günü, yılın üç yüz altmış beş günü ve sonuçta bir ömür ibadet şuuru içinde yaşar. Diğer taraftan sanatsal arınmadan söz ettiğimizde, bir bakıma ‘kâmil insan’ tanımı ile karşılaşırız. Çünkü her türlü kötülükten arınan insan ancak kâmil insandır.