Akran zorbalığını mizahla anlattım: Planet Ömer çocuklara ilham olsun

“Planet Ömer” kitabının yazarı Zanib Mian, kitabı yazmaya başladığı zamanlar Amerika’da çocukların okullarda Müslüman oldukları için zorbalığa maruz kaldığını dile getiriyor. Mian, “Bu yüzden, insanlara Müslümanların terörist olmadığını ve Müslümanların gerçekliğini, gerçekte ne olduklarını anlatmayı seçtim ve bunu da sanırım mizah ile başardım” diyor.

Zeynep Tuba Kesimli Yeni Şafak
Yazarı Zanib Mian.

Dünyada ilgiyle karşılanan, BookTrust’un “Son 100 Yılın En İyi 100 Kitabı” listesinde yer alan Planet Ömer, Timaş Yayınları’nın yeni markası Gülce Çocuk tarafından Türkçeye kazandırıldı. Ömer isimli 9 yaşında bir çocuğun başından geçenleri, hayallerini, karşılaştığı zorluklarla nasıl başa çıktığını, Müslüman bir ailenin günlük hayatından eğlenceli detaylarla ve mizahi bir dille anlatan Planet Ömer’i, yazarı Zanib Mian’la konuştuk.

Planet Ömer, Türkçeye çevrilen ilk kitabınız ve Türk okur sizi bu kitapla tanıyacak. Bu sebeple en baştan başlamak istiyorum. Çocuklar için yazmaya nasıl ve ne zaman başladınız?

Okulda küçük bir kızken yazmayı çok severdim, birçok defterim vardı. Hemen her gün defterime hikayeler ve şiirler yazardım. Üniversitede ise bilim/fen okudum. Daha sonra çocuklarım olduğunda, her annenin yaptığı gibi onlara hikâyeler anlatıyordum ve çocuklarım da hikâyelerimi dinlemeyi seviyordu. İşte o zaman hikâye anlatmayı çok sevdiğimi fark ettim. İngiltere’de büyüdüm ve çocuklarım da burada büyüyor. Küçüklüğümde okuduğum hikâye kitaplarında Müslüman bir karakter hiç olmamıştı. Büyümüştüm ve çocuklarım vardı ancak aradan geçen onca zamana ve İngiltere’de çok sayıda Müslüman yaşamasına rağmen bu durum değişmemişti. Çocuklarım, başörtülü bir annenin olduğu, günlük ibadetlerin yapıldığı, hâlleri ve yaşantıları kendilerininkine benzeyen, yani Müslüman bir ailenin bulunduğu hikâyeler duymak istediler. İşte yazmaya asıl başlayışımın nedeni buydu. Böylece Müslüman olan ve olmayan çocuklar aldıkları bir kitapta, benimki gibi Müslüman ve eğlenceli bir ailenin hikâyelerini görebilecekler, onda kendilerini bulabileceklerdi. CLPE (centre for literacy in primary education) isimli bir rapor var periyodik olarak çıkan. Planet Ömer yayınlandığında, bu raporda yer alan ve ana karakterinin azınlık arka planı olan tek kitaptı.

Planet Ömer’i kaleme alırken oğlunuzdan ilham aldığınızı biliyoruz. Ömer karakteri nasıl oluştu?

Oğlum her zaman çok komik bir çocuktu. Yaramaz, şımarık bir çocuk değil ama haylaz ve bundan dolayı başına olmadık şeyler gelir. Aynı zamanda çok nazik ve şefkatli bir çocuk. Mesela sokakta giderken evsiz bir kimse gördüğünde, hemen “Anne ona yiyecek bir şeyler almalıyız.” der. Çok güzel bir yüreği var. Ben de onun gibi komik, eğlenceli ve aynı zamanda güzel bir yüreği olan bir karakterin hikâyesini yazmak istedim. Karakterle başladım ve hikâye onu takip etti diyebilirim.

KONUYU HAFİFLETMEK İÇİN MİZAH KULLANDIM

Kitabın kahramanı Müslüman olduğu için ayrımcılığa uğrayan bir çocuk ve bu da baktığınız zaman ağır bir konu. Ancak okurken gördüm ki bu ağır konu kaleminizde tüy gibi hafiflemiş. Kitabı kaleme alırken özellikle nelere dikkat ettiniz?

Nazik sözleriniz için teşekkür ediyorum. Evet gerçekten de çok ağır bir konuyla başa çıkmaya çalışıyordum. Zira kitabı yazmaya başladığım zamanlar Trump’ın başkanlık kampanyası devam ediyordu ve aynı zamanda Brexit sürecindeydik. Yani ırkçılık yükselişe geçmişti ve çocuklar okullarda Müslüman oldukları için zorbalığa maruz kalıyorlardı. İşte tam da bu yüzden, insanlara Müslümanların terörist olmadığını ve Müslümanların gerçekliğini, gerçekte ne olduklarını anlatmayı seçtim. Ancak günün sonunda bu çocuklar için bir kitaptı ve konunun dikkatlice ve hafifletilerek ele alınması gerekiyordu. Bunu da sanırım mizah ile başardım. Bildiğiniz üzere kitapta önceleri “kötü” olan iki karakter Daniel ve Bayan Rogers da bu şekilde değiştiler. Müslümanlar olarak bize öğretilen sevgi ve iyilikle olumsuzlukların üstesinden gelmek ve terbiyemizi asla bozmamaktır. Peygamberimiz (sav) de karşılaştığı benzer durumlarda böyle davranmıştır. Sanırım mizahı, sevgiyi ve nezaketi kullanarak bu ağır konuyu hafifletebildim.

Ömer, Daniel’ın zorbalıklarıyla farklı şekilde mücadele edebilirdi. Öğretmeninden yardım isteyebilir, ailesini işin içine sokabilirdi. O, biraz korkuyla biraz umutla mücadelesine yalnız devam etti. Daniel’la olan ilişkileri de yoluna girdi. Bunu kurgularken amacınız neydi?

Bu aslında yazdığınız karakteri tanımaktan geçiyor. Ömer karakterini çok iyi tanıyorum. Yalnızca oğlumdan esinlendiğim için değil, yazdığım karakteri derinlemesine bildiğimden. Kitabın diğer karakterleri Daniel ve Charlie başka bir şekilde davranabilirdi. Fakar Ömer’in karakteri ve kişiliği tam olarak bu: “Anne babamın başına bela açmayacağım, kendim yapabileceğim şeyleri deneyeceğim ve sonuçlarını göreceğim.” Bu onun doğası. Öte yandan bir çocuk kitabı yazıyor ve çocuklara bir şeyler öğretmek istiyorsanız, doğrudan öğretmenine gitmesi gibi dümdüz bir yol seçemezsiniz. O’nun bu yolculuğa çıkması gerekiyor. Aksi hâlde hikâye biter, mücadele etmezler ve öğrenemezler. Bir yazar olarak hedefinize ulaşmak için yapmanız gereken neyse karakterinizin de ona göre bir şey yapmasını seçersiniz.

ÇOCUKLARLA ÇOCUK OLABİLİYORUM

Kitabı okurken “Annem hayal etmenin nasıl bir şey olduğunu hiç anlamıyor. Galiba büyükler hayal kurmayı zamanla unutuyor” cümlesi beni çok etkiledi ve aslında bir gerçekle yüzleşmemi sağladı. Bu kitap bir yetişkinin değil, 9 yaşındaki Ömer’in kaleminden çıkmış gibi. İçinizdeki çocuğu nasıl diri tutuyorsunuz?

İnsanlar bunu sıklıkla bana soruyor. İçimdeki çocukla devamlı temas hâlindeyim diyebilirim. Çünkü iki oğlumu kendim büyüttüm, ayrıca yeğenlerim var. Onları çok fazla gözlemliyorum ve duygularını, çevrelerine olan tepkilerini özümsüyorum. Kendi içimde ise gülmeyi, oyun oynamayı seviyorum ve çocuklarla çocuk olabiliyorum diyebilirim. Evinin kapısı ne renk diye sorsanız bilmem ama hayatımdaki insanları ve hatta yabancıları iyi tanırım. Onları devamlı gözlemlemeyi severim ve nasıl hissettiklerini anlarım.

Ömer’in hayalî bir ejderhayla, karşılaştığı problemlerin üstesinden gelmeye çalışması çok çarpıcı. Gerçek hayatta birçok çocuk akran zorbalığına maruz kalıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Evet, bu çok üzücü ama bir yandan da hayatın bir parçası. Ne yazık ki ebeveynler sıklıkla benimle iletişim kuruyor, çocuklarının geçirkdikleri zorlu süreçleri ve kitabımın onlara nasıl yardımcı olduğunu anlatıyorlar. Bunu bilmek beni çok mutlu ediyor. Şayet zorlukların üstesinden gelmeye çalışan çocuklar varsa Ömer’i bir arkadaş olarak kabul edebilir ve belki onun zorluklarla nasıl başa çıktığını öğrenerek kendi hayatlarına uygulayabilirler.

Kitabınız birçok ödüle aday oldu, ödüller kazandı. Başlarken bu projenin bu kadar büyüyeceğini, dünyanın her yerinden çocukların kitabınızı okuyacağını hayal edebiliyor muydunuz?

Hayır, asla hayal etmedim. Bütün bu olanlar bir rüya gibi. Aslında biraz dokunaklı bir hikâye benim için. Çünkü kitabı ilk olarak, “Müslümanlar” diye farklı bir isimle kendi şirketim üzerinden yayınladım. Sonra kitap bir ödül kazandı ve büyük yayınevleri kitabı basmak istediler. Bu benim için hiç beklenmedik bir şeydi, inanamıyordum. Belirttiğim gibi bu kitabı aslında Batı’da Müslümanlara olan bakış açısını değiştirmek istediğim için yazmıştım. Kitabı ilk bastığımda büyük ölçekli bir şey değildi, yalnızca kendi yayınevimde vardı. Sonra Allah’a “Allah’ım, bu kitabı niye yazdığımı, niyetimi ve ne istediğimi sen biliyorsun. Onu sana havale ediyorum. Seni seviyorum, onu dünyaya yay.” diye dua ettim. Sonra kitap ödül kazandı ve yayınevleri onu istemeye başladı. Avrupa’da birçok dile tercüme edildi ve şimdi bir TV şovu hazırlıyoruz. Bunu anlatırken bile ağlamak istiyorum çünkü bu Allah’ın kudreti benim başardığım bir şey değil. Allah olmasını murat etti ve oldu. Geldiğim noktaya hâlâ inanamıyorum.

Akran zorbalığı nedir?