Çağıran kim beni?

“Yaşar Kaplan hepimizin bildiği, dergilerini takip ettiğimiz, kitaplarını okuduğumuz bir yazardı. Yaşar Kaplan ismi tek başına, birçok şeydi aslında. Bilhassa Sıfırüç Depremleri’ni okumamış, duymamış kimse neredeyse yoktu bizim çevrede.”

Haber Merkezi Yeni Şafak
Yaşar Kaplan.

Gülçin Durman

Susarak bir hüzün büyüteceğiz.

Ve susarak yazacağız bu destanı biz

Sıfırüç Depremleri

Yaşar Kaplan’a rahmetle…

Yedi ocak cumartesi günü ajanslardan sosyal medya hesaplarına bir haber düştü…

Yazar ve mütefekkir Yaşar Kaplan Almanya’da vefat etti diye. Bazı hesaplar yazar ve mütefekkir kelimelerinin yanına çevirmen, entelektüel, dava adamı, düşünür, 28 Şubat mazlumu ve başka birkaç vasıf daha eklediler. Kuşkusuz bunlar iyi niyetli çabalardı ve müteveffanın hatırlanabilmesi, değerinin anlaşılabilmesi için yapılmıştı. Zira Yaşar Kaplan’ı unutmuştuk hepimiz. Aklımın ermeye başladığı seksenli yıllarda ve sonrasında Yaşar Kaplan için bu tanımlamalara hiç ihtiyaç duyulmazdı. Çünkü Yaşar Kaplan hepimizin bildiği, dergilerini takip ettiğimiz, kitaplarını okuduğumuz bir yazardı. Yaşar Kaplan ismi tek başına, birçok şeydi aslında. Bilhassa Sıfırüç Depremleri’ni okumamış, duymamış kimse neredeyse yoktu bizim çevrede.

Amma velakin unutkanlık bulaşıcı bir hastalık gibi, hepimizin peşinde. Kolayca yapışıyor, yapıştı mı da kolay kolay çıkmıyor bünyeden. Nasıl eski günlerimizi, eski acılarımızı, eski sıkıntılarımızı unuttuysak Yaşar Kaplan’ı da öylece unuttuk gittik…

Halbuki başta Aylık Dergi ve Bu Meydan dergileri olmak üzere, kitapları ve düşünceleriyle kültür sanat hayatımıza o kadar büyük bir etkisi oldu ki Yaşar Kaplan’ın.

Babamın kitaplığının önemli bir kısmını kapladı bu iki dergi yıllarca. Babam Nurettin Durman’ın da yazarları arasında yer aldığı Aylık Dergi ve Bu Meydan pek çok genç isme kapılarını cömertçe açmıştı. Bu isimler arasında, bugünün önemli şairleri, yazarları, ilim adamları hatta bürokratları yer alır. Etkisi olan, gündem belirleyen dergiler çıkardı Yaşar Kaplan.

BİR CÜMLE BİLE HAYAT DEĞİŞTİRİR

Şeref Akbaba ile söyleşisinde dergileri hakkında konuşurken hiç bunlara değinmez ama Yaşar Kaplan. Mütevazıdır. Az ve öz konuşur.

“Dergi ve kitap “okuyan adam” olma çabasının hem bir tezahürü hem bir vasıtası. Okuma ve okutma mücadelesinde birlikte yürüyenler birbirlerinden çok şey öğrenirler. Bu yürüyüş o kadar kutlu bir yürüyüştür ki, kısa bir süre için bile sizinle birlikte olanlar diğerlerinden ne kadar da farklı olabiliyorlar, ülkeleri ve insanlık için ne kadar da yararlı işler yapabiliyorlar… Bazan bir cümlenin bile bir insanın hayatını nasıl değiştirdiğini, ne kadar değiştirdiğini görüyoruz. Zaten adam olacak çocuğa bir cümle yeter. O cümle, durduğu yeri sorgulatır, durması gerektiği yerin peşine salar. Bir de bakmışsınız bir cümleyle koca bir hayat değişmeye, dönüşmeye ve dönüştürmeye başlamıştır.”

Babamın Kitaplığında Yaşar Kaplan’ın dördü öykü, biri deneme, biri de mektup türünde olmak üzere altı kitabı bulunuyor. Belki başka kitapları da vardı. Yakın tarihli iki taşınmadan sonra kaybettiklerimiz de olmuş olabilir. Bu kitaplar arasında “Yazışmalar” farklılık gösteriyor. Mektuplardan oluşan küçük hacimli bir kitap “Yazışmalar”. Aylık Dergi Yayınları’nın dördüncü kitabı olarak yayımlanan “Yazışmalar” 1982 tarihinde Ankara’da basılmış seksen sayfalık önemli bir kitap.

KEVSER ELGİN İMZALI MEKTUPLAR

Yaşar Kaplan, Kevser Elgin imzasıyla 1978’in Aralık ayından başlayarak, 1980’nin Kasım ayına kadar Aylık Dergi’de yayımladığı 16 mektubunu, “Yazışmalar” adıyla kitaplaştırmış. Özel isimler de dahil küçük harfle yazılmış kitabın bütünü. Her mektup çeşitli sorular etrafında şekillenmiş. Sorulardan bazıları şöyle: bize aykırı her şeyin yıkılmasına savaşılıyor. Sürüp gidiyor yıkım; ama ne kuracağız yıkılanların yerine? Bizi kuşatan koyu karanlıktan nasıl kurtulabiliriz? Hepimizin susuzluğunu giderebilecek bir tek kap bulmak mümkün müdür?

Tabii 1982 basımı, öykülerin yer aldığı Birinci Kitap’taki “İdris’in İdris” öyküsünü de ayrı bir yerde tutmak lazım. “İdris’in İdris” ilk olarak 1977’de Nuri Pakdil’in çıkardığı Edebiyat dergisinde yayımlanmış ve büyük bir ses getirmiş. Kırk sayfalık bu öykü ile “Birinci Kitap’ın diğer uzun hikayesi “Arınmak Artık Azgın Alazda” 2019’da Ketebe Yayınları tarafından yeniden basılmış.

Yaşar Kaplan öykülerinin, işin erbapları tarafından çoktan didik didik edilip incelenip tezlerin, makalelerin yazılması gerekirdi. Birisinin bize İslamcı, muhafazakâr, mutaassıp, dindar yahut her ne diyorsak, nasıl etiketliyorsak işte öyle bir yazarın nasıl oluyor da bu kadar hareketli -yazarın sıkça kullandığı kelimeyle söylersek devingen- metinler yazabildiğini anlatması gerekirdi. Sonra o öykülerden taşan sesleri, hırıltıları, bağırtıları, höykürmeleri, sayıklamaları sesleri nasıl duyabildiğimizi çözmeliydi birileri mesela. Envai çeşitlikteki kelime öbekleri nereden hangi kaynaktan kazılmış da bu sayfalara işlenmiş, bunu bulmalıydı başka birileri. Unutulmuş, gitmiş yöresel söyleyişler, ifadeler ve masalsı tekrarlar nasıl yer bulmuşlar böyle modern öykülerde, bunu anlatmalıydı birileri. Belki birileri de öykülerdeki distopik izleri keşfederdi.

Belki de tıpkı “Sonrası” öyküsünde dediği gibi çok çok çok önceden ses vermemiz gerekirdi yazara.

Verin, verin, verin, ses verin bana. Kim çağırıyor beni?”

*Birinci Kitap, Yaşar Kaplan, Aylık Dergi Yayınları, Sonrası, s.49

Kaynak:

Yaşar Kaplan’la Söyleşi Ayvakti Dergisi Ocak-Şubat 2015

http://ayvakti.net/?p=2896

Yaşar Kaplan, 1982, Birinci Kitap. Ankara: Aylık Dergi Yayınları

Yaşar Kaplan,1982, Yazışmalar. Konya: Aylık Dergi Yayınları