Çocuklar kitaplarını kendileri mi seçsin?

Bir çocuk okuyacağı kitapları kendisi mi seçmeli? Sizler ilk okuduğunuz kitapları hatırlıyor musunuz? Çocuk ve yetişkin edebiyatında eserler veren, editörlük yapan isimlere bu bağlamdaki sorularımızı yönelttik.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv

ZEYNEP TUBA KESİMLİ

İlk okuduğunuz kitapları hatırlıyor musunuz? Bu dosyayı hazırlarken kişisel okuma serüvenim hakkında epeyce düşündüm ama maalesef bu soruya net bir cevap bulamadım. Şanslı bir çocuktum, zengin kütüphaneli bir evde büyüdüm. Dokunduğum, tozunu yuttuğum ilk kitaplar babamın mesleki ve akademik kitaplarıydı. Sayıları fazla olmamakla birlikte kütüphanemizde, aralarında Serçekuş’un, Çocuk Kalbi’nin ve Dünyanın Merkezine Yolculuk’un da bulunduğu çocuk kitapları vardı. Ben de hemen her çocuk gibi kitapların resimlerine bakıp hikâyeler uyduruyordum. Okumayı söktükten sonra okul kütüphanesini keşfettim ve sahibi olmadığım kitapları da dünyama dahil edebilme işini çok sevdim. Şimdi, o yaşlarda okuduklarımı hatırlayıp gözden geçirdiğimde, listedeki kitapların günümüz koşullarında hiç de “çocuğa göre” olmadığını görüyorum. Bunun bana bir zararı oldu mu? Buna da verecek kesin bir cevabım yok. Peki, bunları neden anlatıyorum? Bu ay, çocuk edebiyatı alanında eser veren, yazan ve düşünen kıymetli isimlere; çocukluklarında okudukları kitaplara nasıl karar verdiklerini, ebeveynlerin çocuk kitaplarını kendi değer yargılarına, kültürlerine göre değerlendirmelerini nasıl yorumladıklarını ve bir çocuğun kaç yaşından itibaren kendi kitaplarını seçme yetkinliğine erişebileceğini sorduk. Görüş aldığımız isimler, çocukların özellikle erken çocukluk döneminden sonra kitaplarını kendilerinin seçmesi gerektiği konusunda hemfikir gözüküyor ama üzerinde durdukları bir konu da ebeveynlerin kitaba gereğinden fazla anlam yüklemeleri.

Buyurun; Özkan Öze, Gülçin Durman, Sıddık Yurtsever, Kevser Şenel Yılmaz, Meryem Selva İnce, Feyza Kartopu, Doğukan İşler, Tuğba Akbey İnan, Şaban Muslu ve Hüseyin Doğru konuyla ilgili neler söylemiş, birlikte okuyalım.

Özkan Öze - YAZAR

Dertlerimizi gözden geçirmeliyiz

  • Benim çocukluğumda ve yaşadığım dünyada, ailelerin en büyük derdi çocuklarına haram lokma yedirmemekti. Kitap, ihtiyaç listelerinde ya hiç yer almaz ya da çok aşağılarda; sırtlarına mont, ayaklarına bot gibi zaruretlerden çok sonra, belki de hiç gelmeyecek bir sırada beklerdi. Bütün çocukluğum boyunca, yakınımda olan hiç kimsenin elinde kitap görmedim. Elleri, ellerine kitap alamayacak kadar meşguldü. Bu gerçek ve haklı bir meşguliyetti. Ben böyle bir hayatın içinde, kitabı nasıl keşfettiğimi hatırlamıyorum. İnsan bazı güzel şeyleri kendi başına keşfetmeli… Birileri bana yaşıma uygun kitap tavsiye edecek olsaydı Kozet’i o yaşlarda tanımam mümkün olmayacaktı belki de… Quasimodo’yu da… Bunun iyi ya da kötü bir şey olduğunu söylemiyorum. Bana iyi geldiğini söyleyebilirim sadece. Ebeveynlerin çocuklarına kitap seçerken titizlenmelerini elbette anlıyorum. Kriterlerini çok iyi belirlemeleri gerekiyor. Ancak bir şeyi ıskalıyoruz; çocuklarımıza kitap seçerken gösterdiğimiz titizliği onlara karşı hayatlarının başka sahalarında gösteremiyoruz. Bence ihmal ettiğimiz ve ihmal ettiğimizi de bildiğimiz şeylerin üzerini böyle kapatıp kendimizi tatmin ediyoruz. Üzerinde entelektüel sos barındıran bir tatmin, tatminlerin en berbatıdır. İnsana, asıl eksikliklerini göremeyeceği bir özgüven verir. Çocuklara iyi kitaplar olduğunu düşündüğümüz kitapları okutarak iyi olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Çocuklara kötü ve zararlı olduğunu düşündüğümüz kitapları okumalarına engel olarak onları kötülükten koruduğumuzu zannediyoruz! Peki bu kadar kolay mı? Çocuklar iyinin ve kötünün ne olduğunu kitaplardan mı öğreniyorlar, yoksa bizden mi? Çocukluğumda, yaşadığım dünyada, ailelerin en büyük derdi çocuklarına güzel kitaplar okutmak değildi belki ama haram lokma yedirmemekti. Bu öncelik, bir kırılma noktasıydı. Pek çok şey bununla bağlıydı. Dürüstlük, doğruluk, adalet, iman, ahlâk, kanaat, şükür… Şu dertlerimizi bir gözden geçirmeliyiz.

GÜLÇİN DURMAN - YAZAR

Çocuklar kendi kitaplarını kendileri seçmeli

Çocukluğumun geçtiği yıllarda, çocuk yayıncılığı pek gelişmemişti. Bilhassa renkli resimli kitap bulmak zordu. İlk kitaplarımı babamla birlikte Üsküdar Doğancılar yokuşundaki bir kırtasiyeciden almıştık. O günü hiç unutmuyorum. Babam kitaplara çok düşkün olduğu için kitapları sevmemi çok istiyordu. Bunu da başardı. İlkokul iki veya üçüncü sınıftan sonra tamamen kendim seçmeye başladım kitaplarımı. Bunlara babamın kitaplığındaki yetişkin kitapları da dahildir. Ne annem ne de babam, okuma konusunda bir kısıtlama getirmediler. Tabi benim bir avantajım vardı. Kötü kitaplarla hiç karşılaşmamıştım. Klasik ya da modern eserler olsun, evimizde hep iyi edebiyat ürünleri bulunurdu. O yüzden küçük yaşlarda kitap seçimlerimi yapabildim diye düşünüyorum. Bugün de yaşı ne olursa olsun eğer çocuk ilk okumalarını kaliteli kitaplarla yapmışsa kendi kitaplarını da kendisi almalıdır diye düşünüyorum. Bunu çevreme de çok sık söylüyorum. Fakat pek kimseyi ikna edemedim gibi. Anne babalar, çocukları hep bilgi içeren kitaplar okusun istiyorlar. Didaktik ve kuru bir dille yazılmış kitaplar, inanın çocukları okumaktan soğutuyor, uzaklaştırıyor. İşim dolayısıyla sekiz sene kadar, ağırlıklı olarak dezavantajlı çocuklar ve gençlerle bir araya geldim. O yıllarda gördüğüm şu oldu: Her çocuğun kitapla olan ilişkisi, macerası farklılık gösteriyor. Bazısı daha on yaşında iken klasik romanları okuyor, tahlil ediyor. Bazısı da liseyi bitirecek ama daha bir roman okumamış. O yüzden yaşa değil de çocuğun ilgisi ile okuma becerisine göre karar vermek en doğrusu bence.

SIDDIK YURTSEVER - YAZAR-EDİTÖR

Çocuk edebiyatı anne baba edebiyatına dönmesin

  • Babamın mütevazı bir kütüphanesi vardı. Hayal meyal oradaki kitaplarla ilgilendiğimi hatırlıyorum. Ama baştan sona okuduğum ilk kitaplar okulla birlikte oldu. 20 yıl öncesinde okullarda da kitap bulmak ciddi sıkıntıydı. Oradaki kitapların bir kontrolden geçtiğini düşünmüyorum. Zaten sayılı olan kitabı kontrolden geçirmek büyük bir lükstü. Şimdi durum çok başka ilerliyor. Bir kere aileler işin içinde, müfredat ve öğretmenler çocukların başlarında. Bu bir bakıma iyi. Fakat bir aşırılık da var bana kalırsa. Baskılama, koruma güdüsü. Bir yandan çocukların ellerinde tabletler var. Birkaç tuşla istedikleri her yere erişebiliyorlar. Bir yandan da baskılama. Çocuklar zaten gerçek hayatın içinde yaşıyorlar, iyiyi ve kötüyü ayırabilecek duruma geliyorlar. Şunu söylemiyorum; hayatı tüm gerçekliğiyle verelim. Hayır. Dozunu ayarlayalım. Çocuk edebiyatı anne baba edebiyatına dönmesin. Öğretmen başıma bir şey gelir mi endişesi taşımasın. Temel ahlak esaslarımız belli sonuçta. Meselenin biraz içinde olduğum için şunu görüyorum: Anne babalar kendilerine göre doğru ve yanlış olanı seçiyor, içerik belirlemeye kadar gidebiliyorlar. Fakat çocuk dünyasında bunların yeri yok. Uzmanların belirledikleri bazı yaşlar var. Bunların doğruluğu tartışılır. Bunun yerine anne babanın sağlıklı bir kontrol mekanizmasına dönüşmesi gerekiyor. Belki ilkokul bitene kadar. Çünkü o dönemle beraber başat karakter yapısı zaten meydana geliyor Sonrasını ise çocuğun ciddi bir kitap okuru belki oburu olup olmayacağı belirliyor.

KEVSER ŞENEL YILMAZ

KÜTÜPHANE GÖNÜLLÜSÜ-EDİTÖR

Erken çocuklukta ebeveyn rehberliği mühim

Çocukken okuma seçimlerim konusunda tamamıyla hürdüm, diyebilirim. Okur yazar bir ailede bolca kitabın içinde büyüdüm. Seçenekler kendiliğinden oluşuyor ve bu çoktan seçmeli menüden dilediğim kitapları okuyordum. Yani dolaylı bir ebeveyn rehberliğinden söz edilebilir. Ağabeylerimin Teksas Tommiks, Red Kit, Ten Ten, Yakari ile bazıları bir hayli sert çizgi romanlarıyla beraber peygamber hikâyeleri ve Türk destanları temalı bir dizi çizgi roman ilk kitaplarımdandı. Bulduğum hemen her şeyi, yetişkin ya da çocuk ayırt etmeksizin okuduğum çocukluk yıllarımda öğretmenimin sınıf kitaplığını tüketmemden duyduğu gururla bana evinden kitaplar getirdiğini hatırlıyorum. Türk ve dünya klasiklerinden oluşan bu kitaplara ablamın musikili sesinden dinlediğim divan edebiyatı beyitleri eşlik ediyordu o dönem. Kelile ile Dimne, Binbir Gece Masalları ve Çocuk Kalbi de yine ilk okuma deneyimlerim arasında hatırı sayılır bir yer edinmişti. Şimdiden geriye baktığımda, ailemin benim için kitaplar seçtiği, okuma serüvenimi sıkı sıkı takip ettiği bir mizansen çok ürkütücü ve boğucu geliyor. Çocuğum için ve elbette tüm çocuklar için çok çeşitli kitaplarla inşa olan bu zengin ve özgür dünyayı arzulamadan edemiyorum. Dolayısıyla çocukların hemen her yaşta kendileri için kitaplar seçebilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ancak benlik inşasında kritik dönemler sayılabilecek erken çocuklukla başlayan dönemde, henüz eleştirel okuma becerileri gelişmemiş çocuklar için ebeveyn rehberliğinin mühim olduğu kanaatindeyim.


Meryem Selva İnce

ÇOCUK YAZINI GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Hiçbir okurun kendiliğinden bir metne yöneldiğini düşünmüyorum

  • Çocukluğumda merdivenimizin altında karton bir sandık tasarımı içinde Ya-Pa kitapları serisi olduğunu ve annemin her gün bana oradan bir kitap seçerek okuduğunu hatırlıyorum. O zamanın imkânları dahilinde bu kitaplar neredeyse şimdinin kalitesinde kitaplardı. Bu konuda çok kısmetli bir ortamda büyüdüm. İlkokulda kitap okuma saatimizin olduğunu hatırlıyorum. Kemalettin Tuğcu’yu, Ömer Seyfettin’i, peygamber kıssalarını ve kısaltılmış dünya klasiklerini orada okuttular. Aslında buradan da sorunuzun cevabı ortaya çıkmaya başlıyor. Önce ailem, sonra öğretmenlerim kitaplarımı belirliyordu. Ama kitapçıya gittiğimizde annem benim de seçmeme izin veriyordu ve ilkokulda arkadaşlar arasında da sevdiğimiz kitapları birbirimize veriyorduk. Ayda bir kitap satın alma hakkım vardı. Beğeninin dış faktörlerle şekillendirilen ve okumayla/izlemeyle/gezmeyle geliştirilen, sonrasında da kurumlarla desteklenen yapıda bir yanılsama/algı olduğunu; okurun her bir metne geçmiş okurluk repertuarıyla eğildiğini düşünüyorum. Edebiyat da okur da yaşı farklı olsa da ister okuyan ister okunan özne olsun, bir metinle karşılaşıyor ve okuma kültürü, beğenisi kitaplarla tanışıklığıyla şekilleniyor. Bu yüzden bir kitabı okurla buluşturma serüveninin büyük bir sorumluluk taşıdığını düşünüyorum. Evet mümkün olduğunca ideolojik bir kaygı taşımamalı ama her aile ve okul istediği kitabı da seçmekte özgür olmalı. Önemli olan bu seçimlerin dengesini tutturmak ve çocuk okura mesaj değil de görüş sunan, onun hayal gücünü harekete geçirecek, estetik bakışını geliştirecek metinler seçebilmek.

HÜSEYİN DOĞRU

DAMLA YAYINLARI YAYIN YÖNETMENİ – YAZAR

İş işten geçtikten sonra eğitimin faydası yok

Benim çocukluğumda ben öncelikle evimizdeki kütüphanedeki kitaplardan yararlanıyordum. Öğretmenlerimizin tavsiye ettiği kitapları da okuyorduk. Ama netice itibari ile çocuğun ruhunda akis bulan kitapları çocuklar tekrar okumak isterler. Kendi hayatımdan örnek verecek olursam ben kitapçıdan Kemalettin Tuğcu’nun bir kitabını okumuştum, çok hoşuma gitmişti. Sonra onun başka bir kitabını okumak istedim kitapçıdan ikinci kitabını aldım. Onu da okuduktan sonra üçüncü kitabını almak ihtiyacı hissettim onu da aldım fakat bir müddet sonra paramın kitap almaya yetmediğini görünce mahallemizde bulunan eski kitapları satan bir yere gittim ve orada çok daha ucuz kitaplar satıldığını gördüm oradan Kemalettin Tuğcu kitaplarını almaya başladım.

Her canlı kendi türünü devam ettirmek ister. Arılarda da böyledir. Ana arı öldüğü zaman bütün işçi arılar toplanır ve özel bir besinle besleyerek kendi ana arılarını üretirler. Dolayısıyla insanoğlu da kendini biyolojik olarak devam ettirmek istediği gibi kültürel olarak devam ettirmek ister. Bu nedenle ebeveynlerin kendi değer yargılarına göre çocuklarını yetiştirmek istemesi yadırganmamalıdır.

Esas yadırganması gereken kültüründe, değer yargılarında ve medeniyetinde yabancılaşmayı normal görmektir. Çağımızda artık bir kültür emperyalizminden bahsedildiği bir dönemde yaşıyoruz. Herkes kendi kültürünü ihraç ederek aslında kendi bir bakıma hinterlandını ve sömürge alanlarını oluşturmak istemektedir. Bu nedenle kendi özgün kültürümüzü korumak çok önemlidir.

Bizler akıllı ebeveynler olarak medya organları, sosyal medya, televizyonlar ve diğer kanallar üzerinden üzerimizde oynanan kültür emperyalizminin ve sosyal mühendislik projelerinin farkına vararak, kendi medeniyetimizi Türk İslam medeniyetimizi çağın idrakine söyletecek değerlerle güncelleyerek karşı durmalıyız. Bu nedenle ebeveynlerimizin çocuklarını kendi değer yargılarını kendi dinine kendi kültürüne kendi geleneklerine göre yetişmesi için elinden geleni yapması gerekir. Bunun için en önemli kaynaklardan bir tanesi kitaptır. İş işten geçtikten sonra çocuk eğitiminin bir faydası yoktur.

DOĞUKAN İŞLER - YAZAR-EDİTÖR

Kitapları çocuklarla birlikte inceleyip seçmek kıymetli

  • Ben çocukken -90’lı yıllardan bahsediyorum- çocuk kitapları yayıncılığı henüz bu kadar gelişkin değildi. Dönüp bakınca o yıllara etkin yayıncılar, editörler, yazarlar ve okurların süzgecinden geçmiş pek az kitap vardı diyebilirim. Öğretmenler ve ebeveynler de ne kadar bilinçliydi çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırma yolunda, soru işareti. Hatırladığım, elime ne geçerse okumaya gayret ettiğim. Özellikle, okulumuzun hemen yanındaki il halk kütüphanesine çokça gider ve çeşitli çizgi romanları, kısaltılmış dünya klasiklerini okurdum. Kimsenin de bu çocuk neler okuyor diye dönüp baktığını ya da kitap seçtiğini hatırlamıyorum. Elbette her ebeveyn, çocuğu için en iyi ve doğru olanı ister. Temiz, güvenlikli bir alan oluşturma gayretindedir ve bu kitap seçiminde de kaçınılmazdır. Kendi değer yargıları ve kültürü üzere kitapları seçmelerinde bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Fakat tüm bu seçkilerin yanı sıra ortak insanlık değerlerini, duygularını, zihin dünyasını (didaktik olmaması önemli) çocukların dünyasına paydaş edecek kitaplar da seçilmeli. Bu minvalde, belirli bir okuma-yazma seviyesine erişen çocukla birlikte kitapçı/kitap fuarı gezmek (bir internet kitapçısı gezisi de olabilir bu) ve kitapları çocuklarla birlikte (içeriğini, resimlerini, işlediği konuyu vs.) inceleyip seçmenin kıymetli olduğunu düşünüyorum. Özgüvenli bir okur olacak çocuk, zaten 9-10 yaşından itibaren artık kendi okuma evreninin temelini atmış olacak ve arkadaş tavsiyesi başta olmak üzere, kendine uygun, seveceği kitapları rahatlıkla ayırt edebilir hâle gelecektir.

ŞABAN MUSLU

ERKAM YAYINLARI ÇOCUK YAYINLARI EDİTÖRÜ

Okuyacağı kitabı çocuğun karakteri belirler

Aramızda üç yaş fark olan ablamla aynı okula gidiyorduk. Ablam okulun kütüphane sorumlusuydu. Alacağım kitapları genellikle onunla istişare ederdim. Kapağına, ismine bakarak okumak istediğim kitaplar konusunda yol gösterici olurdu. Bu şekilde onun yönlendirmesiyle bir hayli kitap okuduğumu söyleyebilirim. Kitap seçimi önemli. Nasıl ki her bulduğumuz gıdayı yemiyor, seçici davranıyorsak aynı şey zihin dünyamız için de geçerli. Elimize geçen her kitabı, önümüze konulan her şeyi okuyamayız. Hele bu seçim yavrularımız için olunca daha hassas davranmamız gerekiyor. Çocuklarımız için seçeceğimiz kitaplar konusunda yavrularımız bize bazı ipuçları verir. İlgi alanlarını, onları nelerin heyecanlandırdığını bilirsek onlar için doğru kitaplar seçebiliriz. Ebeveylerin kendi değer yargılarına ve ananelerine göre evlatlarını yetiştirmek istemeleri en tabii hakları. Bu her alanda olduğu gibi çocuklarının okuyacağı kitaplar için de geçerli. Çocuklarımız hercai, sırf popüler olduğu için kitap okumamalı. Hassasiyetlerimize uymayan insanlarla arkadaş olmasını istemediğimiz gibi bu minvaldeki kitapları da okumasını istememiz en doğal hakkımız. Çocuğun kaç yaşından itibaren kendi kitaplarını seçme yetkinliğine erişebileceği, çocuktan çocuğa değişiklik gösterir. İkinci sınıfa gidip kitaba meraklı olan bir çocuk, beşinci sınıfa giden arkadaşından daha çok kitap okumuş olabiliyor. Kitabı seven, kitaba ilgi duyan, kitapla hemhal olmuş her çocuk kendi kitabını seçebilir olmalıdır.


TUĞBA AKBEY İNAN - YAZAR-EDİTÖR

İstişare de seçimin bir parçasıdır

  • Ben çok kitap okuyan bir çocuk değildim, özellikle ilkokul döneminde. Buna rağmen okuyup hatırladığım kitaplar var elbet. Pek çoğu babamın kocaman kütüphanesinden aldıklarımdı. Genel olarak hepsini kendim seçtiğimi hatırlıyorum. Yani elime bir kitap tutuşturulup “Bunu mutlaka oku.” denmedi bana. Çocuk hayatın içinde de kitabın içinde de elbet yanlış şeylerle karşılaşabilir. Ama bunu mukayese edecek bir malzemesi olmazsa okuduğu her şeyi doğru kabul eder elbet. Bu sebeple kitap dışında çocukla kurduğumuz iletişim nasıldır sorusu, kitabın iletişimimizin de bir parçası olduğunu gösterir. Kitap tüm değer yargılarımızı öğretmeye çalıştığımız bir amaca dönük olursa tabii ki ebeveynler kitapları buna göre seçer. Burada ebeveynin değer yargılarının çocukta hissettirdiklerine odaklanmak daha doğru olur. Bazen değer diye tanımlanan pek çok şey, ebeveynlerin korkuları oluyor. Çocuğun okur yazar olması kendi kitaplarını seçmesi için ilk basamak olabilir. Ama bunun yanında seçim yapması hemen bir yargıya varmamızı gerektirmez. Seçimlerimizde yanılabiliriz. Bir raftan, aile değerlerine, yargılarına ters bir kitap seçmiş olmaları değerlerimize yapılmış bir çıkış olarak değerlendirilmemeli. Diğer yandan seçim yapmak, tek başına kafamıza göre takılmak değildir. İstişare de seçimin bir parçasıdır. Bir yetişkin olarak ben de seçimlerimi yaparken başka insanlardan etkilenmeden yapıyorum, diyemem. Sevdiğim insanların yorumları, öneriler seçimlerimin bir parçası. Çocuklar için de böyle bence.

FEYZA KARTOPU - YAZAR-EDİTÖR

Çocukların bir kitapla ahlaki deformasyona uğrayacağını düşünmek bir yanılgı

Benim sürecim biraz el yordamıyla ilerlemişti o vakitler. Taşradayım. Okul, ev, sokak üçgeninde süregelen bir döngüm var. Bir öğretmenim, kütüphanenin anahtarını vermişti bana. Ders dışında burayı açmak, kitap almak isteyenleri not etmek birdenbire görevim hâline gelmişti. O zamanlar, Kemalettin Tuğcu ve Ömer Seyfettin okuyorduk. Bir de yetişkinler için yazılan, fakat kısaltıp sadeleştirilerek çocuğa “uygun” hâle getirilen kitaplar… Tanzimat romanlarını bile okuduğumuzu hatırlıyorum. Bir filtre var mıydı? Hayır. Kendim seçiyor, okuyor, kütüphaneye bırakıyordum. Bunun benim şahsiyetime hiçbir olumsuz yanı olmadı. Peki belli bir filtre olmalı mı? Özgürlüğü de içeren bir filtre olduktan sonra neden olmasın. Ebeveynlerin çocuğa uygun kitaplar seçmek istemesindeki hareket noktasını anlayabiliyorum. Makul bir istek bu. Fakat bunu, kitaba gereğinden fazla anlam yükleyerek yaptığımızda, iş içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Çocuklarımızın bir kitabı okuyarak ahlaki deformasyona uğrayacağını düşünmek bir yanılgı. Kitaplar vasıtasıyla, arzu ettiğimiz herhangi bir hasleti kazanacağını düşünmek de… Kitabın böyle bir mahiyeti yok. Üstelik bunu, olumlu ve olumsuz anlamda yerine getirecek pek çok güçlü uyaranla dolu çocuklarımızın çevresi. Kitap, çok daha masum ve geri planda kalıyor bu uyaranlarla kıyaslandığında. Ebeveyn, kendi okurluğunu da devreye koyarak kitapları bir süzgeçten geçirebilir elbette, fakat yine de kısıtlayıcı olmadan, gerektiğinde özgür bırakarak yapmalı bunu.