Davası ve iddiası olan şair: Osman Özbahçe

Osman Özbahçe Edebiyatsız Edebiyat ve Çevrimdışı adlı iki kitapla okurun karşısında. Edebiyatsız Edebiyat’ta 11 adet inceleme-eleştirme metni ve iki şiir kronolojisi bulunuyor. Osman Özbahçe, Çevrimdışı’ndaki çalışmalarında nesir yazarlarına eğilmiş. Kitaba da adını veren ilk metin oldukça kısa ve manifesto niteliğinde.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv

İBRAHİM DEMİRCİ

Davet, dava, dua ve iddia kelimelerinin aynı köke bağlı olduğunu biliyordum ama bilgimi pekiştirmek için lügate bakayım dedim: almaany.com. sitesinde “da’vet” kelimesinin “du’â” anlamında kullanılışına örnek olarak verilen cümleyi görünce heyecanlandım: “İttakı da’vete’l-mazlûmi fe innehû leyse beynehû ve beyna’llahi hıcâbun [Hadis]”. “Mazlumun bedduasından sakın, çünkü o beddua ile Allah arasında bir perde yoktur.”

Gördüğünüz gibi “da’vet” kelimesine karşılık olarak “dua”yı değil “beddua”yı tercih ettim; “fe innehû”daki vurguyu göstermek için çoğu mütercimin “şüphesiz o” veya “muhakkak o” diyeceğini bildiğim hâlde “o beddua” demeyi uygun buldum; “bir perde” yerine “herhangi bir perde” yahut “hiçbir perde” demek de geçti içimden, fakat kendimi frenledim.

Sonra bu hadisin kaynağını merak ettim. İyi ki etmişim: islamweb.net/ar/article/51524 adresinde Buhari ve Müslim’de bulunan hadisin İbni Abbas’tan rivayet edildiği ve Peygamber Efendimiz’in bu sözü Muaz’ı Yemen’e gönderirken söylediği belirtilmişti. Fakat hadisin metninde “fe innehû” yerine “fe innehâ” yazılmıştı ve doğrusu buydu. Demek ki almaany.com yeterince titiz davranmamıştı. (Bu yanlışı neden fark edemedim diye hayıflandığımı da itiraf edeyim.)

İKİ KİTAP BİRDEN

Bu uzunca girizgâhın asıl sebebi; dilin, sözün ve onların sanatlaşması demek olan edebiyatın titizlik ve dikkat isteyen bir uğraş olduğunu hatırlatmaktır. Edebiyat ve yayın dünyamızda titizlik, dikkat ve çalışkanlığıyla temayüz etmiş şahsiyetlerden biri olan Osman Özbahçe, emeklerini öteden beri izlediğim bir kahramandır. Osman Özbahçe, çıkardığı dergilerle (Kökler ve Karagöz), şiir kitaplarıyla (Uzun Yürekli Nehir, Düşmanlık, Kral, Türkiye Kitabı), eleştiri alanındaki eserleriyle ve yayıncılık çabasıyla edebiyatımızın dava ve iddia sahibi isimlerindendir. Davasını ve iddiasını pekiştirmek üzere okuyucularına iki kitap daha sundu. İlki: Edebiyatsız Edebiyat, ikincisi: Çevrimdışı. Yöneticisi olduğu Ebabil Yayınları’nın Eleştiri dizisinin 22. ve 23. kitapları, sırasıyla 184 ve 220 sayfa.

Edebiyatsız Edebiyat’ta 11 adet inceleme-eleştirme metni ve iki şiir kronolojisi bulunuyor. Kitaba da adını veren ilk metin, Osman Özbahçe’nin günümüz edebiyat ortamlarına ilişkin tespit ve değerlendirmelerini içeriyor. Yazarın bazı yargılarının pek çok okuyucuya sert ve acımasız görüneceğini peşin peşin söyleyeyim. Fakat bu sertliğin temelinde derin ve sahici bir edebiyat sevgisinin yattığını düşünüyorum: “Klişeyi aşmanın yolu öğrenmeyi sürdürmektir. Edebiyatta öğrenme bitmez. Diploma ancak ölümle gelir. Bunun için edebiyat durağan değildir. Gerçek edebiyatta çürüme görülmez. Klişenin egemenliğindeki kemirgen kurtlar gerçek edebiyata nüfuz edemez.” (s. 7) Çoğu aforizma değeri taşıyan bu yargıları Özbahçe, kişisel deneyimleriyle de örneklendirmiş.

“İstiklâl Marşının Şiiri” başlıklı çalışmanın son cümleleri: “Muazzam Yürek. Paslanmaz yürek. Dalgalan dalgalandıkça şafaklar. Bu yürek seni unutmaz. Sen varken susmaz.” (s. 30).

“Mükemmel Karışım”, Cahit Zarifoğlu şiirinin oluştuğu ve geliştiği ortamı da değerlendiren ve kapsamlı bir okumaya dayanan bir çalışma.

“Erdem Bayazıt’ın Şiiri” de ciddi ve çok yönlü okumalarla kotarılmış bir metin ve Erdem Bayazıt’ın şiir kitabının bugüne kadar maalesef hak ettiği doğruluk ve sıhhatle basılmamış, basılamamış oluşuna dikkatimizi çekişiyle de önemli.

“Hayat Ölen Bir Şeydir” Alâeddin Özdenören şiirini anlamaya ve yorumlamaya çalışan bir metin. Özbahçe, Alâeddin Özdenören şiirinde çocuğun hayattan çok ölüme yakın duruşunu “şiirimizde tek” olarak değerlendirmiş (s. 84).

“Arif Ay’ın Şiirine Genel Bakış”, “İbrahim Demirci’nin Şiiri”, “Yavaşlatılmış Zaman” (Ebubekir Eroğlu Şiiri), “Mehmet Erdoğan’ın Şiirine Dair Mukaddime”, “Bülent Keçeli’nin Şiirinde Teknik Yönelim”, “Kayıp Kişi” (Hayriye Ünal’in ikinci şiir kitabı Âdem’in Kızlarından Biri hakkında).

NESİR YAZILAR ÜZERİNE

Osman Özbahçe, Çevrimdışı’ndaki çalışmalarında nesir yazarlarına eğilmiş. Kitaba da adını veren ilk metin oldukça kısa ve manifesto niteliğinde. “Plâstik eleştirmenler”i şöyle silkeliyor: “Örneğin Zahit Zarifoğlu’na (1940-1987) Müslüman kimliği nedeniyle muhafazakâr şair diyor. Zarifoğlu Türk şiirinin en modernist, en ileri, en çağdaş şairidir. Yoktur Gölgesi Türkiye’de. Edebiyat aptallara göre değildir. Plâstik eleştirmenlere göre değildir” (s. 8).

“İbnü’l-Vakt” ve “Yöntem Önerisi”nde Hüseyin Cöntürk ve eleştiri çabasını değerlendiren Osman Özbahçe, “Cöntürklü Günler” başlıklı bölümde 4 Nisan 2000 ile 16 Eylül 2000 tarihleri arasında gerçekleşen altı buluşmaya ilişkin notlarını (günlüklerini?) okuyucuya açmış (s. 24-34). Son satırlarını paylaşmak isterim: “BJK-FB maçı vardı. Kahvede millet öne, televizyonun karşısına toplandı ve hooo-haalar yükselmeye başladı. Sohbetin bir noktasında söz terbiye konusuna geldi, terbiye üstüne konuştu. Örneği Osmanlı’ydı. Osmanlı’nın ne kadar edepli olduğunu anlattı. Yine sohbet esnasında, bir ara cümle olarak, ‘Ben Tanrı’ya inanan bir insanım’ dedi. Günün cümlesiydi.”

İsmet Özel, D. Mehmet Doğan, Nuri Pakdil, Hüseyin Su, Necip Tosun değerlendirmeleri de titiz okumalara yaslanıyor. Mesela, Nuri Pakdil’in ilk 22 kitabında “işçi” kelimesinin 354 kez kullanıldığını tespit etmiş; buğday 58, un 5, otomobil, bit 178, direniş 246, vb.

“Edebiyat Dergisi” ile Hüseyin Su ve Necip Tosun hikâyeleri kronolojisi Çevrimdışı’nın son metinleri. Edebiyatı sevenler Osman Özbahçe’nin bu kitaplarını da seveceklerdir.