İlk kitabı kendime imzaladım

Merve Akbaş Yeni Şafak
Nilgün Güneş.

Edebiyat fakültesi mezunu olan Nilgün Güneş ilk kitabı olan İz’i okurla buluşturdu. İlk kitabını yayımlama sürecini anlatan Güneş, “Farkında olmadan kendime imzaladım. İlk dokunduğumda ne hissettiğimi, o anı ve düşündüklerimi not aldım sayfanın kenarına” diyor.

İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?

İkircikli bir histi aslında. Hayallerimin, endişelerimin, gördüklerimin, göremediklerimin başkaları tarafından okunacak olması beni hem çok heyecanlandırdı hem de benzer oranda düşündürdü. İçimdeki aynanın sırrını soyup kendimi güneşe bırakmak gibiydi ama şimdi ilk günlerden sonra görünür olmaya alışıyorum sanırım. Yazmak, kelimelerden bir dünya örmek işi, hem sarıp sarmalamak, içinde kaybolmak istiyor insan hem ayan beyan ortalığa dökülmek istiyor, tuhaf bir ruh hâli.

Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

Başkasının gözünden bakmaya, o gözle okumaya çalıştım. Her çevirdiğim sayfayı, o sayfaları oluşturan kelimeleri yazarken geçirdiğim zamanı, değişimimi hatırlamaya çalıştım. İz’i yazmaya başladığımda zor zamanlardan geçiyordum. Beynimde, bilincimde, ruhumda, hangi literatüre göre adlandırırsak değişmeyecek olan o yerde, bir şey yaşıyordum. Kafka’nın Gregor Samsa’sı kabuklanıp bir böceğe bürünmüştü, ben henüz, bir Kafka mekanizmasına sahip olamadığım için o kabuğu içimden çıkartmayı başaramadım. Yazmak, o dönem beni iyileştirdi, değişimimin acısını azalttı. Kitabı ilk elime aldığımda Gregor Samsa’nın kabuğuna dokunuyor gibi hissettim.

Kitabınızı ilk kime imzaladınız?

Farkında olmadan kendime imzaladım. İlk dokunduğumda ne hissettiğimi, o anı ve düşündüklerimi not aldım sayfanın kenarına. Böylece ilk kez, matbu hâlini kendime sunmuş oldum, sonra yakın arkadaşlarıma ve aileme.

İÇ SESİMİ KELİMELERE ÇEVİRDİM

Yazmaya nasıl başladınız?

Çocukluğumdan bu güne dek çok konuşan bir iç sesim var. Her durumda bir hikâye uydurup kendi gerçekliğimi tercih etmeyi, dünyanın gerçekliğine kendi muadilimi pazarlamayı seviyorum. Sonra sonra o sesi kağıda, kelimelere çevirmeye başladım.

Gece mi yazarsınız, gündüz mü?

Sabah saatleri yazmayı seviyorum. Günün ilk ışıklarıyla yazdığımda, cümlelere ulaşmam daha kolay oluyor. Günün ilk saatlerinin güzel bir enerjisi var, insanı, bu dünyada başlayan hikâyesine, yaratıcısının sırrına bağlayan efsunlu havasına çekiyor.

Defter mi, bilgisayar mı?

Defter. Çizgisiz defter ve kurşun kalem olursa güzel olur. Olmazsa da elbette o şartlara uymaya çalışırım ama çizgili kağıda yazmayı pek sevmiyorum. Bir eve ilk kez misafirliğe gitmişim de elimi kolumu nereye koyacağımı bilmiyormuşum gibi olurum çizgili kağıt karşısında. Bilgisayara yazarken de kağıt kadar rahat hissedemiyorum.