Masal dünyasına açılan mutfak

Mutfağa aşina olmak ve iyi bir damak tadına sahip olmak küçük yaşta kurulacak bağa ve ilişkiye bağlı. Çocuk edebiyatı kapsamına giren eserlerin de belli bir lezzet ve kıvama sahip olması oldukça önemli. Masal tadında diyebileceğimiz bir kitaptan bahsedeceğim.

Muhammed Gümüş Yeni Şafak
Hatice Özdemir Tülün, Masal Mutfağı

Portakal Ağacı ve Lokma gibi başarılı projeleriyle, lezzetli tarifleriyle tanıdığımız Hatice Özdemir Tülün’ün bir masal kitabına imza attığını geç öğrendim. Acaba nasıl bir tat var diye merak ettim. Hakkında bulabildiğim tek bilgi kapak yazısıydı. Küçük bir araştırma yaptığımda kitap hakkında çıkmış birkaç satır yazı bulamadım. Üç beş satırdan ibaret bir paragraflık kısacık yazı ise içime sinmedi. Bunun üzerine yazarı arayıp çıkış hikayesini ve sürecini sordum. Tülün kaleme aldığı masal kitabına da aynı şekilde lezzet katmış. Her bir masalı ardından gelen bir tarif süslemiş. Kitabı değerlendirmek istememin sebeplerinden biri de masallarla tariflerin yan yana olması.

Kitap aşçılığın yaşını küçültüyor. Bunu yaparken de sayfaları masal ülkesine açılan mutfağa dönüştürüyor. Masalların tek eleştirilebilir yanı cümlelerin uzun tutulması. Çocuğun iç dünyasına ağırlık verilmiş, duyguların dozun yüksek tutulmuş.

Bir anne oğul ilişkisi içinde kurulan masal dilinin ve tadının tüm çocuklarla paylaşılmak istenmesiyle gün yüzüne çıkıyor eser. Yazarın bu kitabı yazmasındaki asıl amacı, çocuklarla ebeveynlerin birlikte hayal dünyalarında yolculuğa çıkmaları, masallar yazmaları, mutfak maceralarına çıkmaları. Tülün, Masal Mutfağı kitabının o zamanlar ilkokula giden oğluyla hayal dünyasında birlikte dolaşmaları sonrasında bu yolculukların mutfağa taşınması ile ortaya çıktığını anlattı. Masalların kağıda dökülmesini ve kitaba dönüşmesini şu cümlelerle ifade etti: “Her akşam o uyumadan önce en sevdiğim şey bana bir masal anlatmasını istemekti. O heyecanla birkaç cümle kurar, sonra ben ona birkaç cümle eklerdim, ikimizin dışarıdan bakan birine “Ne yapıyor bunlar?” dedirtecek halimizi ses kaydına çekerdim. İşte iki kişilik ekibin sözlü masallarını sonrasında oturup daha planlı ve masal formatına uygun bir halde kağıda döktüm.”

Her ay TRT Çocuk Dergisi’ndeki Masal Mutfağı köşesinde bu masalları yayınlayıp sonuna da onunla ilgili bir tarif eklemiş. Okuyucular da bu masalları sevip sahiplenince başlı başına bir kitap haline gelmiş. Mavisu Demirağ’ın resimlediği kitabın her sayfası rengarenk, capcanlı, eğlenceli, neşe dolu, kıpır kıpır. Duygular, lezzetler, doğallık, macera, sevgi satır aralarında ve çizgilerde büyülü bir yolculuğa çağırıyor. Cezve Çocuk etiketiyle yayınlanan kitap farklı bir okuma lezzetini, özgün bir çalışmayı ortaya çıkarıyor. Her bir bölüm paylaşmayı, doğal olmayı, pes etmemeyi, hayallerin peşinder koşmayı öğretiyor. Kitap çocukları doğal olmaya çağırıyor, hayal gücüne kapı aralıyor.

Dinozorlardan kedilere, güllerden ağaçlara, masanın altından girilen gizli ülkelerden kalp otuna birbirinden ilginç konular yer alıyor. Uçsuz bucaksız masal dünyasının kapısı bu mutfağa açılıyor. 15 masalın tadı 15 tarifin kokusuna karışıyor ve bulutlara ulaşıyor. Hangi masaldan çikolatalı kurabiye kokusu geldiğini, hangi masalın dondurma neşesi verdiğini kitabı okuyan karar versin.

Altın madalyalı salata

  • Tunus sofralarının vazgeçilmezi “Salata Meşvi” basit hazırlanışıyla ön plana çıkıyor. Izgarada közlenen biber, soğan, domates ve sarımsak küçük küçük doğrandıktan sonra çeşitli baharatlarla tatlandırılıp zeytinyağı katılarak servis ediliyor. Sebze ve baharatların geleneksel yöntemlerle karışacak şekilde bakır havanda dövülerek hazırlanması gerekiyor. Bu salata Tunuslu aşçı Şahide Bufide’ye Fransa, Belçika, Fas, Cezayir, Malta ve İtalya’daki uluslararası yarışmalarda 5 altın, bronz ve gümüş madalya kazandırdı.

Dert bizde çare bizde

Bir süredir bir türkü var dilimde “küstürdüm barışamam” diye. İster Erzincanlı Hafız Şerif’ın eski kayıtlarından, isterse Cengiz Özkan veya Güler Duman’ın sesinden dinleyin. Her halükârda sevmeniz mümkün. Nakaratta “Dert bende çare bende / Eylenmez yare bende / Yuvasız kuşlar gibi / Olmuşum perakende” sözleri var. Ancak konumuz ne türkü ne de müzik. Mevzu bahis şey perakende sektörü yani şu marketler meselesi.

Market markettir, üç harfli, beş harfliymiş ne fark eder. Önemli olan enflasyonla savaşta hangi safta olduğu. Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane diye bir bilmeceye benzemeye başladı tarla ve market arasındaki uçurum. Tarlada 10 lira olan bir malın markete gelince nasıl 10 katına kadar çıktığını hâlâ anlayabilmiş değilim. Eleştirilerimiz elbette hepsini kapsamıyor. Ama yanlışı da kaç harf olduğuna bakmadan eleştirebilmemiz lazım. Tabi, vur deyince öldürmeden.

Raflardaki fiyatların mütemadiyen artıyor olmasının mesulu kimse bu sınırsız ve sorumsuz anlayışa dur demek gerekiyor. Serbest piyasa bahanesiyle ve yasal boşlukları kullanarak bu artışlar sürgit devam etmemeli. Bu duruma dur diyen bir kanun ve kide olmalı. Başka ülkelerdeki uygulamalar da incelenerek perakende sektörünü düzenleyecek yasa ve yönetmeliklere acilen ihtiyaç var. Bana bu konuda partilere, vekillere de görev ve sorumluluk düşüyor. Hem de hiç vakit kaybetmeden. Ne kadar hayalperestsin diyeceksiniz. Ama bunun dışında bir çözüm göremiyorum. Meclis eğer dövüş kulübü gibi çalışmaya devam ederse maalesef mutfak yangınları da artarak devam edecek.

Maç ve dizi keyfini cipsle