Roman ve teknoloji

Koray Üstün, “Çağdaş Türk Romanında Teknolojik Gerçeklik” adlı çalışmasında bugün dünyamızı her anlamda dönüştüren teknolojinin edebî üretime nasıl yansıdığını araştırıyor. Nobel Akademi’den çıkan eserde Üstün, teknik bilginin Divan şiirinden bugüne nasıl anlamlandırıldığını masaya yatırıyor.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv

ERDEM DÖNMEZ

Teknoloji, doğası gereği tabiatla uyum sağlayamayan, bu nedenle çevresini kontrol altında tutmayı amaçlayan insanın ürettiği maddi kültürün bütününü ifade eder. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra hayatı kolaylaştırmaktan çok hayatı tanımlayan bir gerçekliğe dönüşen teknoloji, üretim-tüketim ilişkilerinin ve ihtiyaçlar hiyerarşisinin değişimi ile sürekli ilerleme fikrini getirerek yeni bir sosyolojinin doğuşuna zemin hazırlar. Toplumlar bir taraftan tekniğin karşı konulamaz gücüne uyum sağlamaya çabalarken diğer taraftan bu durdurulamaz ilerlemenin gerekliliğini ve sonuçlarını sorgular. Başlangıçta tabiata uyum sağlama hareketi olarak insan doğasının bir gerekliliğiyken zamanla tabiatı denetleyen ve onu alt eden bir gerçekliğe dönüşen teknolojiyi sorgulamak, felsefe başta olmak üzere sosyoloji, iktisat, ilahiyat ve edebiyat alanlarında yeni anlamlar kazanır. Buna göre düşünce ve hayatı algılama biçimleri üzerinden felsefe; metinlerin basımı, yayılımı ve toplum üzerindeki etkileri çerçevesinde sosyoloji, değişen ekonomik ilişkiler ve arz-talep dengesi bağlamında iktisat teknolojik ilerlemenin sosyal ve beşerî bilimlerdeki etkileri olarak değerlendirilebilir. Edebiyat da söz konusu etki alanı içerisindedir. Özellikle modernleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan roman, teknoloji ile doğan yeni gerçeklik anlayışının yanı sıra birey, toplum, düşünce ve inanç noktasında gerçekleşen yenilikleri yansıtmak bakımından açılım kazanır. Ayrıca teknoloji ile hız kazanan basım-yayın faaliyetlerinin bir sonucu olarak yeni bir okur kitlesi de üreten roman ile teknoloji arasındaki ilişkiyi incelemek, bilhassa modernleşen toplumlarda romanın etki alanını tespit etmek bakımından son derece önemlidir.

TEKNOLOJİYİ ROMANLA YORUMLAMA GİRİŞİMİ

Koray Üstün, Çağdaş Türk Romanında Teknolojik Gerçeklik adlı çalışmasında hayatın her alanına yayılan, yeni bir düşünme ve yaşam tarzı kuran teknolojinin edebî üretimin biçim ve içeriğini nasıl etkilediğini, kurgusal gerçeklik algısını nasıl dönüştürdüğünü sorguluyor. Üç bölümden oluşan çalışmasında Üstün, öncelikle teknolojinin kavramsal sınırlarını çizmeye çalışıyor; bilim ve teknoloji alanının toplumsal etkilerini değerlendirmekle birlikte teknoloji üzerinden gelişen felsefi anlayışı genel çerçevede okurun dikkatine sunuyor. “Roman ve Teknoloji” başlıklı ikinci bölüm, geniş ölçekte bir çalışmanın özeti olarak okunabiliyor. Burada öncelikle teknik ilerlemenin bir ürünü olarak değerlendirilebilen romanın teknoloji ile doğrudan ya da dolaylı; ancak zorunlu biçimde ilişki kurduğu gerçeği dikkate alınarak türe teknoloji merkezli bir yaklaşım getiriliyor. Bilhassa Türk edebiyatının evrelerinde teknolojinin nasıl algılandığını, teknik bilginin Divan şiirinden itibaren edebiyatta nasıl göründüğünü inceleyen yazar, Batılılaşma sonrasında teknolojinin Türk edebiyatında nasıl açılım kazandığını değerlendiriyor. Hem roman türünün hem de teknik bilginin Türk toplumuna dahil olduğu 19. yüzyılda Ahmet Mithat Efendi’nin edebiyatta, Baha Tevfik, Beşir Fuat ve Celal Nuri’nin düşüncede teknolojiyi nasıl algılayıp yorumladığı tartışılarak bu dönemin teknolojik değerler çerçevesinde farklı bir biçimde okunabilmesine kapı aralanıyor. Batılılaşmanın yalnız alafrangalıkla değil, bilim ve teknolojiyle kurulan ilişkiler üzerinden değerlendirilebileceğini vurgulayan çalışmada Türk modernleşmesine yönelik yorumlara roman merkezli yeni bir bakış kazandırılıyor. Bu çerçevede Türk romanının bir edebî metin olmanın çok ötesinde anlamlar taşıdığı da dikkatlere sunuluyor.

Çalışmada Türk romanının dönemlere göre teknolojik gelişmeye yaklaşımı ana akım örneklerin dışına da taşarak ortaya konuyor. Özellikle tarıma makinenin girmesi, fabrikaların kurulmasıyla üretim sürecinin değişmesi, kentleşmenin yanı sıra gecekondulaşmanın hızlanması ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan sosyal tabakalaşma teknoloji merkezli değerlendirilirken tüm bu yeniliklerin gerçeklik algısını nasıl dönüştürdüğü tartışılıyor. Üstün, “Teknoloji, yalnızca bir bilgi türü değil, üretimsel zincirin her aşamasına sirayet eden bir anahtardır. Türk toplumu bu anahtarı geç elde etmiş, elde etmesinin ardından da bu anahtarla yanlış kapıları zorlamıştır. Anahtar metaforu üzerinden devam edilecek olursa her yanlış kapıda bir problemle karşılaşılmış ve sonunda anahtara uygun kapı bulunduğunda -yorgunluktan olsa gerek- ilerlememek ve sabit kalmak tercih edilmiştir. Türk romanına akseden teknoloji, işte bu kapıyı zorlama ve sabit kalma sahnelerinde kendini gösterir” ifadeleriyle Türk romanında teknolojinin algılanma ve uygulanma biçimini içinde bulunulan “medeniyet krizinin” bir sonucu olarak değerlendiriyor. Yazar ayrıca roman-teknoloji ilişkisinin kültür değişmeleri odağında, iktidar ilişkileri çerçevesinde ve teknolojinin çevresel sonuçlarının da merkeze alındığı bir perspektifte değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Çalışmada Türk gerçekçi romanında sıklıkla kullanılan saat, elektrik, otomobil, otobüs, telefon, radyo, televizyon ve dikiş makinesinin hangi romanlarda ve hangi dikkatle kullanıldığı da dikkat çekici tespitler arasında yer alıyor.

TEKNOLOJİ ODAKLI ROMAN İNCELEMELERİ

Çalışmanın son bölümü teknoloji merkezli okumaya örnek sunuyor. Son birkaç yıl içinde yayımlanan Mehmet Eroğlu’nun Meraklı Adamın On Günü, Ayfer Tunç’un Osman, Latife Tekin’in Manves City ve Ahmet Büke’nin Deli İbram Divanı adlı romanlarını teknoloji odağında okuyan Üstün, teknik ilerlemenin son safhasını temsil eden bu yıllarda teknolojinin romanın gerçeklik algısını, içeriğini, teknik kurgusunu ve söylem biçimini ne ölçüde etkilediğini okurun dikkatine sunuyor. Sürekli gelişmekte olan teknolojinin edebî bir inceleme çerçevesinde sabitlenmesi adına çağdaş roman örneklerinin tercih edilmesi, çalışmanın özgün ve güncel tarafına işaret ediyor.